Şehit savcı

CUMHURİYET Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın barbarca bir terör saldırısında şehit edilmesi, dileyelim ki münferit bir olay olsun.

Haberin Devamı

Fakat bu dilek bizi kapsamlı düşünmekten ve tedbir almaktan alıkoymamalıdır.
Evvela bu alçakça saldırıyı yapan örgüt, uzun zamandan beri böyle eylemleriyle bilinmektedir. Kamuoyunda hassasiyet bulunan konularda kanlı eylemler yaparak güçlü görünmeye çalışan bir örgüttür.
Terörizmin dilinde bu tür eylemlere silahlı propaganda diyorlar zaten. Yarın bu hastalıklı mantığın neyi ve kimi hedef alacağı salim akılla kestirilemeyeceğine göre tedbirli olmak zorunludur.
Bu noktada “adliyelere giriş güvenliği” daha bir önemlidir.


BERKİN’İN BABASI


Merhum Kiraz, Berkin Elvan’ın gencecik yaşta hayatını kaybetmesini soruşturan dördüncü savcıydı. Onun gayretiyle soruşturma genişletilmişti. Hiç şüphesiz adalet için çalışan değerli bir savcıydı.
Cinayetten önce rehine durumu devam ederken merhum Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan şu son derece olgun ve insani açıklamayı yapmıştı:
“Oğlum öldü ama başka biri ölmesin. Savcı serbest bırakılmalı. Kan kanla yıkanmaz.”
Fakat teröristlerin insani duyguları yoktur. Onların amacı “silahlı propaganda”dır. Çok iyi korunuyor olması gereken adliye binasına girmeleri, altıncı kata çıkmaları, savcının odasına dalmaları başlı başına bir meydan okumaydı.
Hukuka, adalete, insaniyete karşı meydan okumalarını vahşice irtikap ettikleri cinayetle noktaladılar.

Haberin Devamı


GÜVENLİK ZAAFI


2006 Mayıs’ında Danıştay hâkimi merhum Mustafa Yücel Özbilgin de, avukat kimliğiyle Danıştay binasına giren katil tarafından katledilmişti. Özbilgin de adalet şehidiydi.
Yargıya yönelen bu iki cinayet “güvenlik” meselesini ciddiyetle ele almayı gerektiriyor.
Demek ki hâkimler ve savcılar makamlarında terörün hedefi olabiliyorlar!
Adliye binalarında kan davası gibi adi suçlar yüzünden cinayetler işlendiği de unutulmamalıdır.
Terör örgütleri sahte evrak hazırlamakta da profesyoneldirler. Merhum Kiraz’ı şehit edenlerin sahte avukat kimliği ve cüppesi kullandıkları söyleniyor. Danıştay saldırısını yapan Alparslan Arslan da binaya ve toplantı salonuna avukat kimliğiyle girmemiş miydi?
Alınacak güvenlik tedbirleri konusunda meslektaşlarım olarak gördüğüm avukatların alınganlığa kapılmalarına gerek yoktur.
Kötü niyetlilerin istismarı avukatlık mesleğini lekelemez.

Haberin Devamı


BİR HÂKİMİN YAZISI


Yargıç Seyfullah Çakmak’ın 2009 yılında “Terazi” dergisinde çıkan önemli bir makalesi var. Sayın Çakmak “Adliyelere Girişte Güvenlik ve Arama” başlıklı uzun yazısında adliye binalarına girişte herkes gibi avukatların da x-ray cihazı ve duyarlı kapılardan geçmelerinde hiçbir hukuki engel olmadığını anlatıyor.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”a göre avukatlar müvekkilleriyle görüşmek için cezaevine gittiğinde cihaz ve duyarlı kapılardan geçiyorlar, cihaz sinyal verirse elle arama yapılabiliyor. Bu uygulamaya itiraz eden de yok.
Şüphesiz elle arama rahatsızlık vericidir. Fakat adliye binalarına girişte istisnasız herkes cihazdan ve duyarlı kapılardan geçirilmelidir. Uçağa binerken bunu yapmıyor muyuz?
Adliye binaları adi suçlara da mekân olabilmektedir. Terör ise 1960’ların ortalarından beri sürekli gündemimizdedir; kimi, nereyi hedef alacağı belli olmaz. Adliyelerde daha sıkı güvenlik tedbirlerine ihtiyaç olduğu açıktır. Şehit savcı Mehmet Selim Kiraz’a tekrar rahmet diliyorum, yakınlarının ve adalet camiasının acısını paylaşıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları