Paylaş
Mesela başkanlık veya parlamenter sistemin “mekanizma” olduğunu söylüyor, önceliğini özgürlük, vatandaşlık gibi temel kavramsal değerlere veriyor.
Son dört-beş yılda iktidar ilk defa Davutoğlu ile “kuvvetler ayrılığı” kavramını vurguluyor.
Başbakan’ın TRT’deki uzun konuşmasından birkaç konuya bu açıdan bakmak istiyorum.
ÇAĞ DEĞİŞİMİ VE HUKUK
Şöyle diyor Başbakan:
“Beş sene önceki bir yasa bazen eskiyebiliyor, çünkü teknoloji gelişiyor. Biz iktidara geldiğimizde internet üzerinden yapılan ticaret yoktu...”
Zaman-hukuk ilişkisi için çok güzel bir örnek.
Gerçek bir hukuk anıtı olan Mecelle yapıldığında da telefon yoktu, sonra sorun haline geldi. 1924’te Ankara hükümetine bağlı “Mecelle Değişiklik Komisyonu”nun hazırladığı taslakta telefonla yapılan sözleşmelerin geçerli olduğuna dair bir madde kabul edildi.
Fakat tamamen fıkha dayalı temel kanunlar yapılamadı. 1926’dan itibaren Batı’dan Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu ve Ticaret Kanunu alındı.
Acele edilmesi ve bunun yol açtığı teknik sorunlar eleştirilebilir ama temel kanunlarda Batı hukukunun esas alınması doğruydu.
YARGI VE PARTİ
Hele de çağımızda evrensel hukuk daha önemli, Türkiye’nin bu kapasitesi de var artık.
İşte, 2001 yılında çıkardığımız yeni Türk Medeni Kanunu ile 2004 yılında çıkardığımız yeni Türk Ceza Kanunu Batı’dan alınmamıştır fakat Batılı normlar esas alınarak hazırlanmıştır.
Çağımızda sadece kanunlar değil devlet kurumu da çağın gereklerine uygun olmalıdır. Bunun başında yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı gelir. Yargı sadece vesayete ve cemaate değil, iktidara karşı da bağımsız olmalıdır.
Düşünün: “Bağımsız” HSYK yargıçlar atıyor, o yargıçlar medya kuruluşlarına kayyumlar atıyor; kayyumların hepsi iktidar partili veya yanlısı!
Ve bir gecede o medya organları iktidar yanlısı oluveriyor!
Bu nasıl tarafsız yargı?
KAMU KURUMLARI
En önemlisi elbette yargı fakat dahası var. Merkez Bankası, BDDK gibi düzenleme ve denetleme kurulları da mutlaka “araçsal bağımsızlığa” sahip olmalıdır...
AB İlerleme Raporu’nda belirtildiği gibi “yolsuzlukları soruşturacak bağımsız bir organ” mutlaka bulunmalıdır.
Halbuki bizde Kamu İhale Yasası’nda 100’den fazla değişiklik yapıldı, “istisnalar” yani ihalesiz iş verme yetkisi genişletildi. AB İlerleme Raporları yazıyor bunu.
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek de “Elimde olsa bütün istisnaları kaldırırım” diyerek duruma isyan etmişti. (5 Kasım 2014)
Tarihimizde ilk defa bu sene AB İlerleme Raporu’nda Merkez Bankası bağımsızlığının zedelendiği belirtildi!
Tarihimizde yine ilk defa 2012’de Sayıştay’ın denetim raporlarını Meclis’e vermesini kısıtlayan kanun çıkarıldı ve çok şükür Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle bunu iptal etti! (Karar No: 2012/207)
Listeyi uzatmayacağım. Çağımızda hukuk devleti kavramının ne kadar geniş olduğu bellidir.
21. YÜZYILDA DEVLET
Başbakan çok doğru olarak “gerilimin giderilmesi”ni vurguluyor. Gerilimin sebebi sadece öfkeli konuşmalar değildir, kurumlara güveni sarsan ve vatandaşların en azından yarısında “dışlanma” duygusu yaratan bu tür uygulamalardır.
Büyük Cevdet Paşa yüz elli yıl önce Tanzimat’ın amacını “devlet-i muntazama” (düzenli devlet) diye tanımlamıştı. Bugün hukuk devleti diyoruz.
21. yüzyılda internet “mekanizma” olarak ne kadar zorunluysa, özgürlükler, yargı bağımsızlığı ve eşit vatandaşlık gibi değerler de öylesine zorunludur. Kamu kurullarının araçsal bağımsızlığı da o kadar zorunludur.
O zaman gerilim kalmaz, milli enerji yaratıcı faaliyetlere yönelir.
Paylaş