Paylaş
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ayrı ayrı girecekler. Parlamento seçimlerinde hangisine oy verilse “ittifak”a verilmiş olacak. Tıpkı AK Parti veya MHP’ye verilen oyların “cumhur ittifakı”na verilmiş olması gibi.
Yürürlükte olan d’Hondt sistemi büyük oy bloklarını ödüllendirdiği için, “cumhur ittifakı”nın iki partiye sağlayacağı avantaj, “dörtlü ittifak” için de işleyecek.
Bu partiler için baraj sorunu da olmayacak. Böylece sistemdeki adaletsizlik bir ölçüde telafi edilecek.
İDEOLOJİ SORUNU
Dörtlü ittifak için Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın “Erbakan’ın kemikleri sızlayacak” demesi, siyasi kültürümüzün ne kadar ideolojik ve kutuplaşmış olduğunu gösteren bir örnektir.
Halbuki merhum Necmeddin Erbakan, Kasım 1974’te merhum Bülent Ecevit liderliğindeki CHP ile koalisyon yapmıştı.
O koalisyonun başarısız olduğu, dağıldığı söylenebilir ama daha sonra “birbirine benzeyenlerin” kurduğu “Milliyetçi Cephe” koalisyonları başarılı mı oldu sanki!
Ecevit-Erbakan koalisyonunun hükümet programındaki bir madde şöyleydi:
“Hükümetimiz geçmişin kırgınlık ve acılarını giderecek karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayanan bir kardeşlik ortamının kurulmasını ilk görev saymaktadır.”
Bunun, tarihimizdeki keskin fay hattını bir ölçüde yumuşatmaya katkısı olmuştu.
Ayrıca “başarılı yönetim”in şartları başkadır. İktidarların güçlü olması kadar “denetlenebilir ve dengelenebilir” olması da başarı için şarttır.
ECEVİT VE TÜRKEŞ
Diğer bir örnek, sağ-sol çatışmasının kanlı döneminde merhum Ecevit’le merhum Türkeş’in bu çatışmayı gidermek için koalisyon görüşmeleri yapmasıdır. 1977 seçimlerinden sonra Türkeş adına Gün Sazak, Ecevit adına Vedat Dalokay CHP-MHP koalisyonu için görüşmeler yaptılar ama CHP’deki radikaller yanaşmadığı için mümkün olmadı.
Yine 1977’de Meclis Başkanı seçimlerinde Ecevit, MHP’nin oy verebileceği isim olarak Cahit Karakaş’ı aday göstermiş, MHP’liler oy vermiş, Meclis Başkanı seçilmişti.
Bunları CNN Türk’teki “Sağım Solum Tarih” programında Altan Öymen ve ben ayrıntılarıyla anlatmıştık.
Keşke Ecevit-Türkeş koalisyonu kurulsaydı. Terör ve 12 Eylül önlenebilirdi.
Siyasette yüksek tansiyonun zararlarını yaşamış bir milletiz.
Hamaseti ve önyargıları körüklemek oy getirebiliyor fakat bir dozdan itibaren siyaseti rasyonellikten uzaklaştırıyor, geniş katılımla çözülebilecek ülke sorunlarını daha da zorlaştırıyor.
Sadece dün değil, bugün de da gözlemliyoruz bunu.
SOMUT KONULAR
Kutuplaşmış toplumlarda hukuk, kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge gibi değerlere ve kavramlara ve uzlaşmaya ihtiyaç çok daha büyüktür.
Dörtlü ittifakın bu kavramları kuvvetli ifadelerle vurgulaması elbette olumludur.
İYİ Parti ve Saadet Partisi’ni CHP ile ittifak yaptı diye veya CHP’yi bu partilerle ittifak yaptı diye suçlamak kutuplaşmayı körüklemek olur.
İki ittifak grubu arasındaki mücadele hukuk, ekonomi ve dış politikanın somut konuları üzerinde cereyan etmelidir.
İktidar sorumluluğuna sahip “cumhur ittifakı” da vaat ettiği “daha çok özgürlük, daha çok hukuk” için Anayasa’da ve kanunlarda ne gibi değişikler planladığını açıklamalı ki somut konuların konuşulduğu bir seçim dönemi yaşayabilelim.
Kutuplaşma körüklenirse önümüzdeki yıllar korkarım ki daha sıkıntılı olur.
Paylaş