Bahçeli ne diyor?

SAYIN Devlet Bahçeli partisinin Meclis’te ve olası referandumda farklı davranmayacağını açıkladı.

Haberin Devamı

Fakat ortadaki belirsizlik devam ediyor.

Bahçeli’nin dünkü konuşmasında milletvekillerinin en çok alkışladığı cümlelerinden biri, parlamenter sistem vurgusuydu... Fakat Bahçeli ve parti sözcüleri “Halka gitmekte ne sakınca var?” diye de ekliyorlar.

Tamam da iktidar partisinin başkanlık önergesine MHP Meclis’te “evet” demezse, referanduma gidilemez ki!

Bu tabloda, AK Parti’nin getireceği başkanlık anayasasına MHP nasıl hem karşı çıkacak hem nasıl halka sorulacak? İşte cevabı bilinmeyen soru bu.


TOPLUMSAL SİNİR UÇLARI
Mesele sadece başkanlık sistemi meselesi de değil, hatta keşke bu kadar yalın olsaydı. AK Parti ile MHP arasındaki önemli görüş farkları, geçen dönemdeki “Anayasa Uzlaşma Komisyonu”nda ortaya çıkmıştı. MHP bugün de “ilke ve hassasiyetlerimize uygunluk” şartını koştuğuna göre, bu “hassas” konuları iktidar partisi taslağında nasıl kaleme alacak?

Anayasa’nın 66. maddesi şöyle:

“Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”

AK Parti bunu kendi Güneydoğulu milletvekillerine nasıl kabul ettirecek? Yoksa komisyonda yaptığı gibi bu maddeyi kaldıran bir taslağı Meclis’e getirirse MHP nasıl davranacak?

MHP’nin şart koştuğu “ilk dört madde”den 2. maddede “Atatürk milliyetçiliğine bağlı” deniliyor. AK Parti ise “ideolojisiz anayasa” istiyordu.

Bu konuda CHP içinde de ikilem vardı.

Bu tür hassasiyetler adeta toplumun sinir uçlarıdır.

Acaba MHP bu tür gerekçelerle mi “hayır” diyecek? Bahçeli bu şekilde mi “eleştirenleri mahcup edecek”, bilmiyoruz.

Fakat öyle bir durumda “halka soralım” beyanı ne olacak?

Devam ettiğini söylediğim belirsizlik bu.


KAŞ YAPAYIM DERKEN
Hayati derecede önemli olan şudur: Böyle hassasiyetlere kilitlenecek bir anayasa tartışması Türkiye’yi nerelere sürükler?! Mevcut kutuplaşmaları nasıl etkiler?!

Ufak bir tahrikle alevlenebilir nitelikteki gergin duygulara kilitlenecek bir anayasa tartışmasından ben kokarım!

Kaş yaparken göz çıkarmaktan sakınmalıyız.

Dünyadaki tecrübeleri gözlemleyen bilim adamlarının tespit ettiği objektif bir olgudur: Parçalı toplumlarda hassas kavramlar üzerinden anayasa yapmaya kalkmak birleştirici değil, büsbütün parçalayıcı oluyor!

Robert Dahl, Albert Hirschman, Hanna Lerner yazmışlardır bu gerçeği.

Bu konuda Ergun Özbudun’un “Anayasacılık ve Demokrasi” adlı eserini her partiden bütün sorumlulara önemle tavsiye ederim.


SOĞUKKANLI VE ORTAK AKILLA
Yanı başımızdaki Suriye ve Irak’taki cehennemlerin ateşleri ülkemize düşerken, böyle gerginliklerin keskinleşmesine sebep olacak bir anayasa ve sistem kavgası kimseye yarar sağlamaz. Hatta şimdiden kimsenin istemeyeceği kötü sonuçları bile tetikleyebilir.

Bütün temennim, bu endişelerimin boşa çıkması, politikacılarımızın “anayasa yapma”nın ağır sorumluluğuyla hareket etmesidir.

Bu tür hassas konuları ve sistem meselesini anayasayla ilgili genel müzakere ve uzlaşma içinde ele almak başkadır, bunlara kilitlenerek anayasa yapmaya kalkmak başkadır.

Hangi sistem ve anayasa olursa olsun “eksik çoğunluk” değil, “ezici çoğunluk” anlamında çok geniş bir zemine dayanmalı, birleştirici olmalıdır.
Konjonktürel değil, gelecek nesilleri de kapsayan temel hukuki kavramlara dayanmalıdır. Kuvvetler ayrılığı ve özgürlükler gibi anayasaların varoluş sebeplerini titizlikle korumalıdır.

Bunun da yolu, anayasanın katılımcı ve müzakereci bir süreçte soğukkanlılıkla ve ortak akılla hazırlanmasıdır, başka yolu yoktur.

Yazarın Tüm Yazıları