Taha Akyol

Popülizm bu işte

13 Mart 2017
POPÜLİZM uluslararası ilişkileri nasıl zehirler, bunun tipik örneğini Hollanda ortaya koydu.

Popülizm kitlelerdeki nefret ve korku duygularını körükleyerek ülkelerin içinde tehlikeli kutuplaşmalara, uluslararası ilişkilerde yine tehlikeli çatışmalara yol açıyor.

Hollanda’da iki Türk bakanın gezi ve konuşma özgürlükleri engellendiğinde, oradaki Türklerin protesto gösterisi yapması üzerine neo-faşist Wilders’ın attığı tweet’lere bakın:

“500 Türk Allah-u ekber diye bağırıyor. Bu bizim ülkemiz. Meydanı hızla temizleyin.

Türkler Rotterdam’da keyifle Türk bayraklarını sallıyor. İğrenç. Bu bizim ülkemiz.”

Hollanda’da çarşamba günü yapılacak seçimlerde bu psikoloji maalesef etkili oluyor.

BAŞBAKAN RUTTE

Liberal Demokrat Partili Başbakan Mark Rutte, bütün konuşmalarında Wilders’ı eleştirir, hukuku, anayasayı savunurdu.

Wilders, camilerin kapatılıp Kuran’ı yasaklayacağını, Müslümanları kovacağını söylediğinde Başbakan Rutte şu tepkiyi göstermişti:

Yazının Devamını Oku

Referanduma giderken

11 Mart 2017
CEMİL Çiçek tecrübeli bir devlet adamı ve hukukçudur. Dün telefonla aradı, “Türkiye’nin referandum tecrübesi” üzerine konuştuk; “referandum kültürümüz oluşmadı” diyerek anlattı:

“1961 ve 1982 anayasaları sıkıyönetim şartlarında ve darbe rejimi altında referanduma sunuldu. Eleştiri imkânı yoktu. Reddedilirse ne olacağı da belirsizdi; belirsizlik ürkütücü etki yaptı...”

Çiçek’in söyledikleri doğrudur. O referandumların üzerinden yıllar geçti, bakın hâlâ “referandum şartları”nı konuşuyoruz.

Referandumlar özgürlük içinde yapılmalıdır ki ileride böyle tartışmalara maruz kalmasın.

İKİ TİPİK REFERANDUM

Çiçek, 16 Nisan referandumu konusunda da “içeriğin” çok az konuşulmasından şikâyetçi. Şöyle diyor:

“İçeriği bilinerek iki referandum yaptık, onlarda da liderler belirleyici oldu. İkisi de Özal zamanında; biri 1987’de eski politikacılar üzerindeki yasağın kalkıp kalkmaması konusundaki referandum. Öbürü 1988’deki yerel seçimlerin 6 ay öne alınması için yapılan referandum. İkisi de Özal’ın aleyhine sonuçlandı.”

Çünkü Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in taraftarları “Yasaklar kalksın” demekte birleşmişti.

Öbüründe ise, Çiçek’in deyişiyle

Yazının Devamını Oku

İfade hürriyeti

10 Mart 2017
ALMANYA ile yaşanan diplomatik kriz Türkiye’nin Avrupa’da bundan sonra karşılaşacağı yeni krizlerin bir örneğidir. Avrupa’da yükselen popülizm İslamofobik olduğu kadar Türkiye karşıtı duyguları da tahrik ediyor, merkez sağ ve sol politikalar bile bundan etkileniyor.

Nitekim Almanya ile bu krizi yaşarken Hollanda, Avusturya ve İsviçre’de benzer sorunlarla karşılaştık.

Bu ay Hollanda, gelecek ay Fransa seçimlere gidiyor. Sonbaharda Almanya’da, 2018’de Avusturya, İtalya, İspanya’da seçimler var.

Otoriter popülist sağ partiler iktidara gelmese bile iktidarları etkileyecek kadar güçleniyor.
Türkiye’ye karşı tavırlar da artacağına göre ne yapmalı?

DİLİN ÖNEMİ

Almanya ile yaşanan krizde ortaya çıkan şu tablo çok önemli: Türkiye bu krize “ifade hürriyeti” açısından yaklaştığında eli çok güçlüydü. Almanya Türk bakanların toplantılarını engellemekle evrensel hukuktaki “ifade hürriyeti”ni ihlal etmişti; Türkiye kesinlikle haklıydı. Bu gerçeği Alman basınında yazanlar oldu, politikacılardan ifade edenler oldu.

Aksini söyleyen sorumluluk mevkisinde tek bir Avrupalı çıkmadı.

Nihayet Çavuşoğlu ile Alman mevkidaşı Gabriel görüşmesinde buzlar erimeye başladı.

Yazının Devamını Oku

Neyi konuşuyoruz?

9 Mart 2017
REFERANDUMA gidiyoruz, geceli gündüzlü evet-hayır konuşuyoruz fakat en az konuştuğumuz konu, referandumun içeriği: Nasıl bir sistem öneriliyor ki, evet veya hayır diyeceğiz?

Elbette polemik olacak, elbette abartılar olacak; propagandanın tabiatında bu var.

Ama içerik bu kadar da gölgede kalmamalı, değil mi?

Sistem değişikliğini gündeme getiren asıl faktör, MHP Lideri Bahçeli’nin 11 Ekim konuşmasındaki destek açıklamasıdır.

Önerilen sistemin “içeriği”ni anlatmak sorumluluğu iktidar partisi kadar MHP’ye de düşmektedir.

Yazının Devamını Oku

Abdülhamid'i okumak

8 Mart 2017
SULTAN Abdülhamid dönemi, Tanzimat’la Cumhuriyet arasında, muazzam zenginlikte bir tarih laboratuvarıdır.

Evet, Tanzimat’la Cumhuriyet arasında.

Bu zengin laboratuvardan bir unsur: Hıristiyan Osmanlıların, Rumların ve Ermenilerin daha eğitimli ve girişken; Müslüman Osmanlıların ise daha az eğitimli ve pasif olmaları.

Abdülhamid’in “irade-i seniyye”lerinde bu konuda çok yakınmalar vardır. Müslümanlara ticaret şuuru verilmesi gerektiğini söyler mesela.

Bu, İttihatçılar ve Cumhuriyet devrinde hızlanacak olan “Müslüman burjuvazi” yaratma çabasının başlangıcıdır.

Yazının Devamını Oku

Abdülhamid

7 Mart 2017
SULTAN Abdülhamid’in bir İngiliz şirket yetkilisini ‘Osmanlı tokadı’ ile dövdüğünü TV dizisinde ekrana getirmenin anlamı nedir?

TRT’de yayınlanan “Payitaht İstanbul” dizisinden bahsediyorum.

Tarihi gerçek olsa, elbette dizide yer verilir. Fakat böyle bir şey, hele Abdülhamid gibi bir hükümdarın asla yapmadığı bir davranıştır.

Öyleyse niye ekranlara böyle getirilir?

“Ulu Hakan” denilmiştir ya, “güçlü” olması lazım, herkese haddini bildirmesi lazım.

GÜÇ TUTKUSU

Murat Bardakçı ile Tayfun Atay söz konusu diziyi eleştirdiler. Bardakçı’nın yazısını özellikle tavsiye ederim. (Habertürk, 1 Mart)

Hele Abdülhamid’in mehter eşliğinde cuma selamlığına çıkması!

Halbuki Abdülhamid zamanında mehter yoktu, Batılı tarzda Osmanlı marşları çalan

Yazının Devamını Oku

‘Evet çıkacak, terör bitecek’ mi?

6 Mart 2017
ALMANYA ve Hollanda’nın Türk bakanlara koyduğu yasak ancak utanç, ayıp gibi kavramlarla nitelenebilir.

Bizim hükümetin Almanya ve Belçika’ya “AB kriterlerini” ve “ifade hürriyetini” hatırlatması da elbette çok iyi oldu ve yeri geldiğinde bu ilkeleri bizim hükümete hatırlatmak bakımından da iyi bir referanstır.

“AB kriterleri, ifade hürriyeti” evrensel hukuki değerlerdir.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun bu konuda hükümeti desteklemesi, Deniz Baykal’ın da aynı amaçla Almanya gezisini iptal etmesi çok isabetlidir.

Başbakan da bunun için teşekkür etti.

Bunlar, yüzyıllık siyasi hayatımızdaki pek nadir görülen “bahar havası”nın güzel bir örneğidir. Keşke kalıcı olsa bu medeni davranışlar.

HAYIR OYLARI VE TERÖR

Yüzyıllık siyasi hatamızda siyasi güç mücadeleleri çok sert geçti, hatta siyasi amaçlı idam sehpaları kuruldu!

İttihat ve Terakki’den beri muhalefeti

Yazının Devamını Oku

Tarafsız ne demek?

4 Mart 2017
TARAFSIZ cumhurbaşkanı kavramı parlamenter sistemin en önemli unsurlarından biridir. Referandum sürecinde birçok kavram gibi bu da çarpıtılıyor.

Ahmet Necdet Sezer tarafsız mıydı?

Özal, Demirel, Gül tarafsız mıydı?

Bu sorular yanlıştır, bizi doğru sonuca götürmez.

Bir cumhurbaşkanı “tarafsız” olduğunu göstermek için ne yapmalı?

İktidarın çıkardığı bir kanunu onaylamalı, ikinci kanunu geri mi çevirmeli?!

Bir gün sağcı, ertesi gün solcu mu olmalı?

Halbuki parlamenter sistemde “tarafsız”ın anlamı fikirsiz, felsefesiz demek değildir. Siyasi kavgalardan uzak duran, gerektiğinde partileri çağırıp konuşarak uzlaştıran cumhurbaşkanı demektir.

BAŞGİL ANLATIYOR

Yazının Devamını Oku