ANAYASA Mahkemesi’nin kararı ardından bütün beklentiler AKP’nin bundan sonra nasıl bir yol haritası izleyeceği üzerinde yoğunlaştı.
AKP’nin elindeki sarılacak en önemli ip AB sürecini hızlandırmak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başta olmak üzere AKP’yi destekleyen çoğu çevre ve kişiden bu ses yükseliyor.
AKP kulislerine bakarsak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kafasında da bu var. AB sürecinde sonuca bir an önce ulaşmak için her şey yapılacak ve işe de başmüzakereciden başlanacak.
Malum, Ali Babacan hem Dışişleri Bakanı hem de Başmüzakereci; ama iki görevi bir arada götüremediği yönünde ciddi eleştiri ve kuşkular var. Konunun Bakanlar Kurulu’nda konuşulduğunu, bazı bakanların, "İki görevi ayırmak daha iyi olur" dediğini Erdoğan’ın da karşı çıkmadığını biliyoruz.
KADROLU YOLCULARA MÜJDE
Başbakan’ın AB konusunda ilk yapacaklarından biri Dışişleri’ni Babacan’da bırakıp, Başmüzakereciliğe yeni bir ismi ataması olacak.
AKP’de ta bürokrasi döneminden beri AB ile ilgili birkaç isim var. Bu isimlerin Babacan’a göre daha sosyal olduğu da belirtiliyor.
Bu vesile ile uçağının kadrolu gazetecisi arkadaşlarımız, Brüksel’e seyahatler azalacağından daha çok yeni ülke görme şansını yakalarken, Babacan’a da bakanlıkla daha fazla ilgilenme fırsatı doğabilir.
Türkiye, Ermenistan’la önemli görüşmeler yaparken Kafkas Dairesi Genel Müdürlüğü; PKK terörü yine tırmanırken Güvenlik Dairesi Genel Müdürlüğü; Türkiye tarihinde ilk kez Afrika Zirvesi’ne 20 gün sonra İstanbul’da ev sahipliği yapacakken Afrika Genel Müdürlüğü koltukları aylardır boş tutuluyor.
Böylece belki Babacan vakit bulur, bu konulara da eğilir.
GEREKÇEDEN ÖNCE EYLEM
Erdoğan’dan beklenen ikinci önemli adım ise gerekçeli kararla ilgili. "Mahkemenin gerekçeyi eylüle bırakması önemli bir fırsat" diyen bazı AKP kurmaylarına göre, Başbakan bu zamanı iyi kullanacak.
Gerekçedeki laikliğe karşı odak olma suçlamalarının gereğini bu süre zarfında yaparak, "Gerekçenin baskısı ile bu kararları aldı" dedirtmeyecek.
Bunun anlamı her an kabine değişikliği gelebilir; beklenti de bu yönde.
Beklentiler noktasında, karar sonrası, "Kaygıları hep birlikte giderebiliriz.Hepimizin özeleştiri ve empatiye ihtiyacı var" diyen Cumhurbaşkanı Gül’ün ileriye yönelik tutum ve söylemleri de merak ediliyor.
Örneğin, asker bildiri yayınladıktan sonra nihayet önceki gün, "Kurumların itibarını korumak gerek" diyen Gül’den, Başkomutanlık titrini daha sık anımsaması bekleniyor; yoksa, "O da askere saldırı yapılabildiği kadar yapılsın, inceldiği yerde yarım ağız iki laf ederim, anlayışında" söylentisinin daha da yayılmasına neden olacak.
İşte Erdoğan’la, üstelik bir başka AKP’linin evinde gizli görüşünce hem, "Zaten sadece AKP’nin cumhurbaşkanıydı" dedirtti, hem de "O buluşmada Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da vardı" yeni söylentisine neden oldu. Açıklayayım, bu söylenti doğru değil, ama gizliliğin olduğu yerde söylenti de olur; umarız bundan ders çıkarılır.
Hazır AKP, AB sürecini hızlandıracakken Gül de eski partisine ayırdığı zamanının fazlasını ülke ülke dolaşıp tarih aldırmaya ayırsa Türkiye’nin sıkıntılarının çoğu kendiliğinden dağılıp gitmez mi?