YAZIMI seçim sonuçları açıklanmadan önce yazdım.Kim kazanırsa kazansın, seçime yönelik şu değerlendirmelerim değişmez.
Seçimde bu kez hangi partinin ne yapacağı tartışmasından çok, alttan alta asker ve AKP karşıtlığı belirleyici oldu, buna göre oy verildi.
TSK’nın 27 Nisan bildirisi, AKP ve destekçilerine inanılmaz bir fırsat verdi, AKP’nin düşüşteki grafiği yükselişe geçti.
Bildirinin yarattığı hava ile AKP destekçileri, önce seçimin engelleneceğini dillendirdiler, sonra da seçimden önce provokasyonlar yapılacağını.
Bu komplo teorilerinden hiçbiri tutmadı.
Daha geçen hafta AKP yanlısı medyada bir yazar, "Bir Amerikalı akademisyen, seçime bir gün kala AKP’yi çok zor durumda bırakacak, büyük bir terör saldırısı ihtimalinden söz ederse, siz ne düşünürsünüz" diye sordu.
AKP yararına yayılan bu korkulara rağmen demokratik bir seçim yapıldı.
ÜÇÜNCÜ KOL BAŞARISI
Korku senaryosu yazarlarının amaçlarına ulaşıp, demokrasi için korkulması gereken asıl merkezleri gölgelediklerini kabul edebiliriz.
Çünkü, seçimin AKP’nin propaganda üstünlüğü ile geçtiği ortada.
Doğrudur; AKP organize, bilimsel çalışan, sınırsız harcama yapan, lideri en çok dolaşan parti oldu.
Doğru; AKP muhalefet partisi hırsı ile çalışırken, muhalefet partileri propaganda çalışmalarında geride kaldılar.
Ancak, hiçbir dönem yan kollar bu kadar öne çıkmadı; afişlerde adı küçücük yazılan dernekler, vakıflar AKP’ye destek için yüz binlerce liralık ilanlarla sokakları, medyayı donatmadı.
Medyada AKP’nin büyük bir üstünlüğü görüldü.
Muhalefet partilerini destekleyen belki birer gazeteden söz edebiliriz; ama aynı başlıklarla çıkan AKP yanlısı pek çok gazete oldu.
Televizyon kanallarında da durum farklı olmadı; çaktırmadan AKP’ye destek veren bazı solcularla liberaller kanal kanal dolaşıp muhalefeti yerdiler.
ASKER KARŞITLIĞINA DEVAM MI
AKP, seçim propagandasını cumhurbaşkanlığı mağduriyeti üzerine oturttu.
Buna halk üzerinde etkili olan, "Dindar cumhurbaşkanını engellediler" söylemini eklediler.
Erdoğan’ın, "Yeni Meclis’te uzlaşma ararız" açıklamasını da muhalefet koza dönüştüremedi; çünkü propaganda üstünlüğü hiçbir zaman iktidardan alınamadı.
Yukarıdaki nedenlerle pek de alınamazdı zaten.
Aynı nedenle cumhuriyet mitinglerinin etkisi kırılmaya çalışıldı.
Bu ortamda gidilen seçimde halk son kararı verdi.
Şimdi hangi parti iktidara gelirse gelsin, Türkiye’nin yeniden büyük bir uzlaşmaya, yitirdiği ortak değerleri yeniden bulmaya ihtiyacı var.
Bunlar kadar önemli bir konu da siyasi partiler ve seçim yasaları.
Bu yasaların değişmesi için 4.5 yıl iktidarı boyunca AKP’ye hiç baskı yapmayan, "demokrasi şampiyonu" yan kollar bakalım bu dönem ne yapacaklar?
Asker karşıtlığına devam mı edecekler, yoksa gerçek demokrasi talebini mi yükseltecekler?