AKP’nin, Anayasa Mahkemesi’ne verdiği 98 sayfalık savunmada en büyük dikkatin laiklikle ilgili bölümler üzerinde olacağı açık.
Yargılamayı AKP için bu konuda bir fırsat diye görenler de çok.
AKP’ye göre savcı, ilk 25-30 sayfada ders verdi, iddianameyi okuyanı belli bir yere kanalize etti, sonra onu bir yargıya zorladı; kendi algıladığı AKP ile gerçek AKP arasında fark yaratmaya kalkıştı; laiklik konusunda da aynı yolu izledi. Peki savunmada bu anlayışa nasıl bir karşılık verildi?
İşe, "Bu iddianamede, cumhuriyetin niteliklerinin halkımızca yeterince sahiplenilmediği varsayımından hareket edilmekte, milletin, devlete ve cumhuriyete olan sadakati tartışmalı hale getirilmekte" denilerek başlandı.
Sonra da, "Cumhuriyetimizin bütün kazanım ve başarılarını inkár anlamına gelen bu haksız varsayımı kabul etmek mümkün değildir" tespiti yapıldı.
Laikliği toplumsallaştırdık
Atatürk’ün, cumhuriyetin temeli olan ilke ve inkılaplarını millete benimsetmeden yaşatmanın mümkün olmadığına inandığı; kurduğu rejimin bütün esaslarını TBMM’nin demokratik iradesi ile harekete geçirdiği belirtilen savunmada şu vurgu yapıldı: "Bu sebeple; Atatürk ilke ve inkılaplarının koruyucusu TBMM’dir, bir bütün olarak Türk milletidir.Cumhuriyet, tüm nitelikleriyle milletimize mal olmuş; çağdaşlaşma süreci milletle buluşma anlamında amacına ulaşmıştır. Bu dönemde başta AB sürecinde katedilen mesafe olmak üzere, Atatürk’ün çağdaşlaşma hedeflerine her zamankinden daha çok yaklaştığımız aşikárdır."
AKP’nin laiklik konusunda geliştirdiği anlayış ve duruşun Türk siyaseti açısından büyük önem taşıdığı da savunularak şöyle denildi:
"AK Parti hükümetleri, yasal çerçevede laikliğin kurumsal ve pratik şartlarına saygı göstermenin ötesinde geniş kitlelerin, devletin laik karakterini sahiplenmesine, benimsemesine önemli bir katkı sağlamıştır. Farklı kesimlerin sisteme entegre edilmesinde partimiz önemli bir misyon icra etmektedir.Bu nedenle, AK Parti laikliğe karşı odak olan değil, laikliği toplumsallaştıran bir harekettir."
Laiklik siyasal bir ilkedir
İddianamede laikliğin tek boyutlu bir kavram, toplumların düşünsel ve örgütsel evrimlerinin son aşaması olarak gösterildiğine de işaret edilen savunmada, "Bu yorum 19.yüzyıl pozitivizminin katı ilerlemeci anlayışıdır" denildi ve AKP’nin laiklik anlayışı şöyle kaleme alındı:
"Buna karşın AK Parti’nin laiklik anlayışı, çağdaş demokratik toplumların özgürlükçü laiklik anlayışı ile tamamen uyumlu bir anlayışı yansıtmaktadır. Partimizin savunduğu laiklik anlayışı başkalarının temel hak ve özgürlüklerine bir tehdit içermemekte; aksine tüm bireylerin farklı inanış ve yaşam biçimleriyle barışçı bir şekilde bir arada yaşamasını öngörmektedir."
Sonra da savcının, AKP’nin bu anlayışını laikliğe aykırı olarak göstermeye çalıştığı, delil olarak Başbakan Erdoğan’ın, "Laiklik din değildir, dine alternatif sunulması yanlış olur", "Birey değil, devlet laiktir" sözlerini kullandığı anımsatılarak şu yanıt verildi:
"Modern laiklik anlayışı farklı din ve inançları sosyolojik gerçekçilik olarak kabul ederek, onların bir arada barışçı beraberliğini sağlamayı hedefleyen siyasi bir ilkedir.Bu nedenle laiklik bireyi değil, devleti muhatap alır."
Bakalım, bu savunma AKP üzerindeki bulutları dağıtmaya yetecek mi?