Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Öfkeli Erdoğan’a ’Öfkeli’ örneği

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, "Öfke bir hitabet sanatıdır" diyerek öfkesini itiraf edince, aklıma bizim "Öfkeli" geldi.

Arkadaşımız Erdal Sağlam’ın büromuzdaki adı "Öfkeli"dir.

"Öfkeli, dedi ki" derseniz herkes bilir ki Erdal’dan söz ediliyor.

Öfkeli, muhabirken her şeye kızar, sinirlenir, sağa sola saldırırdı.

Ama ne zaman ki yetki sahibi; temsilci, yazar oldu Öfkeli’nin öfkesi gitti, herkesi şaşırtan hoşgörüsü, sakinliği geldi.

Erdoğan ise ne zaman yetki aldı, başbakan oldu o zaman ’öfkeli’ oldu.

Anlayacağınız, öfkeli Erdoğan’la Öfkeli’miz arasında fark büyük.

Karıştıran, Erdal’a haksızlık etmiş olur.

AHLAKSIZLIK BELLİ OLDU

Başbakan daha önce de Batı’dan ahlaksızlığın alındığını söylemişti.

Dün il başkanlarına hitabında bu söylemine açıklık getirir gibiydi.

Ama bir yandan da sanki ahlak zabitliği konusunda örnek verdi.

Erdoğan, gazetelerdeki bazı kadın resimlerini, "çırılçıplak", ilavelerdekileri de "Her şey tamamıyla ortada" diye tanımladı.

Başbakan hangi gazetelerdeki resimlere bakıp bu terimleri kullandığını açıklamadıkça bu terimlerden neyi anladığını öğrenemeyeceğiz.

Ama açıklasa iyi olur; buna uygun resim basılır, Erdoğan da öfkelenmez!

Başbakan, bu resimlerin basılmasına müdahale olmadığını söyleyerek bu ’ahlaksızlıklara(!)’ göz yummak zorunda kaldıklarını ima etti.

Eğer bu sözleri söyleyen bir başbakansa, orada başka türlü baskıya gerek yok, bu söylem yeterince baskı zaten.

Gerçi biz bunu 12 Eylül’de de gördük; o günün diktacıları resimleri kendi bakışlarına göre ’ahlaklı’, ’ahlaksız’ diye tanımladılar.

Sonra da ne kader ki kendileri ’çırılçıplak’ resimler yaptılar.

EŞİT MESAFELİ BAŞBAKAN

Erdoğan’ın, Almanya’da Güvenlik Zirvesi’nde türbanla AB’yi ilişkilendiren bir katılımcıya verdiği şu yanıtın üzerinde pek durulmadı:

"Bir Müslümana dinini yaşamasına, dinini bu kadar iyi yaşıyorsun, bu kadar başarılı yaşıyorsun demeye hakkı yok, özgürlükle bağdaşmaz."

Peki, hele hele laik bir ülkenin başbakanı, sırf türban taktı diye bazı kadınları ’dinin bu kadar iyi, bu kadar başarılı yaşıyor’ diye görürken başı açık kadınlara gerçek özgürlük mesajı vermesi, onlara da eşit mesafede durduğunu söylemesi inandırıcı olabilir mi?

Çünkü, ifadeyi "Başı açıklık dini iyi yaşamamak’ diye okuyan çok çıkar.

Ne ilginç ki, türbanı sonuna kadar savunan başı açık bazı kadınlar, bu söylem karşısında yine sessiz kaldılar.

Bu sözler ortadayken Erdoğan’ın, dün, "Başı açığın da kapalının da güvencesi biziz" demesi başı açık kadınlara güvence oluşturması kuşku yaratır.

Yine dün Başbakan AKP’deki kadın milletvekili sayısını kadına bakışlarının örneği olarak gösterdi ve bu noktada CHP’yi sorguladı.

CHP’yi bu konuda eleştiren yazarların başında geliyorum.

Ancak Erdoğan, "Grubumuzun yüzde 10’u kadın" derken, CHP’de de kadın vekil oranın tam o kadar olduğunu biliyor muydu?

Üstelik; CHP yüzde 10’u az miktar aşarken, AKP altında kalıyor.

Yani ne AKP’de ne de CHP’de kadın temsili savunulacak düzeyde değil.
Yazarın Tüm Yazıları