Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

İnönü’nün yürüyen kara delikleri

ERDAL İnönü, büyük bir bilim adamıydı, kısa denebilecek siyasi yaşamında da büyük bir bilge olarak iz bıraktı.

Fizikte Türkiye’de kimsenin yapamadığını yapmıştı, siyasette de.

Koltuğuna yapışıp kalmadığında herkes hayret etti; sonunda döner, dedi.

İnönü, öyle yapmadı, yalnız kalsa da inandığı yaşam tarzını seçti.

Gazeteci olarak yakından izlediğim siyasetçilerden biri oldu.

O nedenle böylesi bir günde İnönü’yü, siyaseti de güzelleştiren o neşeli nükteleriyle anmak, saygı sunmak istiyorum.

HESABI CEBİNDEN ÖDEYEN TEK LİDER

Samanyolu yıldız grubunun geçişi vardı, SHP Genel Başkanı olarak İnönü’yü bir rasathaneye götürmek iyi haber olurdu.

Talebimi ilettiğimde çok sevindi, hemen kabul etti, "Sizi saat 18.00’de Meclis’in Halkevleri köşesinden alırım" dedi.

Sözünü ettiği köşede beklemeye başladım; tam o saatte önümde küçücük bir araba durdu, sürücü koltuğundaki kişi bana doğru eğildi, İnönü’ydü.

Her zamanki nezaketiyle, "Sayın Küçükşahin, buyurun" dediğinde şaşkındım.

Şaşkınlığım sadece aracı kullanmasına veya korumasız olmasına değildi, uzun boyuyla o araca nasıl sığdığına da şaşırmıştım.

Siyasi gezilerde hesabını cebinden bizzat ödeyen tek lider olarak bildiğim İnönü ile Afyon’a gittik, küçük, sevimli ama sorunlu bir otelde kaldık.

Sabah, geç saatlere kadar okey masasında oturan bazı arkadaşlarımızın kızarmış gözlerini fark edince, "Hiç uyumadınız mı" diye sordu.

Arkadaşlarımız: "Efendim, odalarımızda böcekler vardı."

İnönü: "Aa öyle mi; ben de odaya girdiğimde duvarlarda siyah delikleri fark ettim; ama biraz sonra o delikler yürümeye başladı."

DENKLEMLE DİNLENMEK

İnönü,
siyasetin en sorunlu günlerinde dahi denklem çözerek dinlenirdi. Körfez savaşı öncesinde Saddam’a gittiğinde, Amman Havaalanı’na indik.

Uçak aprona yanaşınca, öne geçtiğimde İnönü’nün önündeki defterin iki sayfasının da bir denklem çözümüyle kaplı olduğunu gördüm.

Sorum üzerine denklemi daha yeni çözdüğünü söyledi ve programına baktı.

Uçağın kapısı açıldığı halde beklememiz sürüyordu.

"Neden bekliyoruz Sayın Küçükşahin" diye sordu.

Ağzımdan, "Efendim, henüz merdiven gelmedi" cümlesi çıktı.

Yanıt verdi: "Ee zaten programda da merdivenin gelmesi görünmüyor."

Basamakları ikişer ikişer çıktığı için, bir gün, "Efendim, ikişer ikişer çıkıyorsunuz, sizi geçemiyoruz" dedim, yanıt basit bir bilim kuralıydı:

"O zaman siz de üçer üçer çıkacaksınız Sayın Küçükşahin."

İnönü, bir Kars gezisinde bazı arkadaşlarımızı uçakta viski içerken gördü; arkadaşlar, "Efendim, uçaktan korkuyoruz da" diye gerekçe yarattılar.

Ama İnönü, gerekçeyi yutmadı:

"İyi de uçak bunu bilmez ki."

O gün 12 Mart olduğu için, Kars’ta yoğun korumayla karşılandı.

En sıkıldığı konulardan biriydi; ama havaalanında sesini çıkarmadı.

O koruma ordusu eşliğinde meydana vardı, kürsüye çıktı.

Orada da kalabalığın arasına sıra sıra dizilmiş binlerce polis vardı.

Bu kez dayanamadı, has üslubuyla mesajını verdi:

"Sayın polis amirleri, polislerimizi şimdi başka bir yerde toplayın, ben önce halkımıza hitap edeceğim, sonra da gelip onlara seslenirim."
Yazarın Tüm Yazıları