Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Gül’ün rektör tercihi

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün, tutumunun en önemli göstergelerinden ikisi rektörle yüksek yargı üyelerini hangi kriterlere göre atayacağıdır.

Gül, ilk tavrını, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ne en çok oyu alan ikinci adayı atayarak ortaya koymuştu; ama tek atama kalıcı gösterge olamaz.

Şimdi Gül’ün önüne birden fazla üniversiteye rektör ataması geliyor.

Konuyu Gül seçilir seçilmez araştırdığımda, "İlkesel tutum alacak; oya önem verdiğinden birincileri yeğleyecek" izlenimi edinmiştim.

Halen de aynı izlenime sahibim, ama Osmangazi’deki tercih düşündürücü.

ARKADAŞ TAVSİYESİ

Bu nedenle Osmangazi’deki tercihte etkisi olabileceğini tahmin ettiğim bir AKP’li siyasetçi ile geçen gün aramızda şu konuşma geçti:

- Osmangazi’ye rektör seçimini Sayın Cumhurbaşkanı ile konuşabildiniz m?

- Evet.

- O zaman tercihte de etkiniz oldu.

- Olmuş olabilir, benim tercihim de ikinciden yanaydı; ama Cumhurbaşkanı’na YÖK’ünkü de dahil birçok rapor gönderiliyor, onlar ne demiş bilemem.

- Peki neden birinci değil de ikinci olan aday?

- Doğrusu eski Rektör bile, ’Birinci yanlış olur’ dedi.

Gül’
ün objektif kriterlere göre karar vereceğine hálá inandığım için bu arkadaş etkisinin geçici olduğunu düşünüyorum.

Ancak, birkaç gündür Gül’ün arkadaşı da olan hükümete yakın bazı yazarlar, rektör seçimlerini gündeme taşıyor, ikinci veya üçüncü olmuş adayları övüyor, birincilerin YÖK etkisindeki isimler olduğunu yazıyorlar.

Övdükleri bir aday da, "Seçimde yegane meşruiyet öğretim üyelerinin tercihidir. Bu tercihe aykırı atanmayı meşru kabul etmeyeceğim" dediği halde.

Hem Gül, hem de bu yazarlar geçmişte de Ahmet Necdet Sezer’i, "Birinci dururken ikinci veya üçüncüyü atadı" diye eleştirmişlerdi.

Şimdi bakacağız, diğer bir siyasi arkadaşı Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın, "Yeni reformların gündeme gelmesiyle Köşk onayı arasındaki süreç mümkün olduğunca kısa tutulacak" diye iradesine ipotek koyma anlamında sözler ettiği bir süreçte, Cumhurbaşkanı Gül, yine arkadaş etkisinde mi kalacak, yoksa ilkesel tutum mu alacak?

KÖŞK PERSONELİNE MADALYA!

Çankaya’dan söz etmişken restorasyon çalışmalarına da yeniden değinelim.

Çünkü, Gül’ün seçildiği günden beri Köşk yönetimi varsa yoksa, "Burası ne kadar virane, oturulacak yer değil" anlayışını kanıtlama derdinde.

Köşk yönetiminin son röportajlarında da okuduk ki durum vahim!

Her ne kadar konuyu görüştüğüm 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "Orada sistem saat gibi işler. Öyle telefon kesilmelerini söylüyorlarsa abartmışlar. Orası dünyadaki en güzel cumhurbaşkanlıklarından biridir, devletin şanına uygundur" dese de Gül’ün ekibinin sergilediği tablo çok farklı.

Eğer anlatılanlar doğruysa, bence, evindeki TV’yi Köşk’e getiren memura devlet nişanı verilmeli; son 7 yılı bir zindanda geçirdikleri için tüm personel hem on maaş ikramiye ile ödüllendirilmeli hem de Abant’ta toplu terapiye alınmalı; bu zindanı yaratan eski yöneticiler de işkenceci diye tutuklanmalı!!!

Demem şu ki, artık bu "virane" söylemi kabak tadı verdi, gereken ne restorasyon varsa onu yapma zamanı gelmedi mi?
Yazarın Tüm Yazıları