CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, yasama ve yürütmenin AB ile ilgili birimlerini buluşturmayı başından beri çok önemsedi.
Köşk’te 27 Ekim’de yapılan toplantıda CHP ve MHP temsilcilerinin bulunmasını özel olarak sağlayan da kendisiydi.
Toplantıda, CHP’li Onur Öymen, "AB’ye desteğe tamam da" deyip ekledi:
"Ulusal Program’da, dokunulmazlıkların sınırlanması, Adalet Bakanıyla Müsteşarın Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğinden çıkarılması niye yok?"
Öymen, Ulusal Program’da yer alan bazı konulara da itiraz etti:
Kıbrıs’la ilgili "egemen eşitlik" ibaresi neden çıkarılmıştı; "medeniyetler ittifakına destek" ifadesi, "Türkiye ayrı bir medeniyetin parçası" demek olmaz mıydı; "din özgürlüğü alanındaki eksiklikler" hangi eksiklikleri anlatıyordu?
Lobi faaliyetlerinde eksiklik gören MHP’li Osman Çakır da, "Hem Dışişleri Bakanı hem de Başmüzakereci olunmaz" dedi.
ÇOK İYİ BİR FIRSAT
Muhalefet temsilcileri söylediklerine bir tek yanıt alamamaktan dertli.
Kendilerini dikkatle dinleyen Gül ise açık mesaj verdiği inancında.
"Bazı düzenlemelerin içeriğine katılmamak muhalefetin en doğal hakkı; ancak, ilke olarak ters düşmüyorsa, AB için zorunlu olan yasaları bir an önce TBMM’den geçirelim" sözlerinin adresi daha çok CHP ve MHP’ydi.
AB İlerleme Raporu da gösteriyor ki şu anda devlet zirvesinde konuyu önemseyen tek isim olan Gül, şu sözlerindeki hedef ise sadece CHP’ydi:
"Önümüzdeki çok iyi bir fırsat, bunu heba etmeyelim.Şöyle düşünelim:Bu süreçte atılacak adımlar çıkarlarımıza ters mi, değil mi?Ters değilse, yapalım.AB standartlarını yakalamış bir Türkiye, kötü mü olur?Standartları yakalayalımsonrasına bakarız; gireriz veya girmeyiz, o karar bizim."
Doğrusu kimse de bu toplantıdan can alıcı bir sonuç çıkmasını beklemiyordu; ama Gül, iki tarafı da bir araya getirerek 2005’ten beri uyuma sürecine terk edilen AB hedefini yeniden öne aldırmak istedi.
KEŞKE ERDOĞAN DA OLSAYDI
Bu noktada TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, "Gerekirse hafta sonları da çalışır, yasaları çıkarırız" demesini çok önemsedi Gül.
Ancak herkesten daha iyi Gül bilir ki, bu yasaların öncelik alması doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın istek ve inanmasına bağlı.
Köşk’teki masa etrafında buluşanların da, "Keşke Başbakan da burada olsaydı" diye içinden geçirmemiş olduğunu düşünemeyiz.
Başbakan, programı elvermediği için toplantıya katılamadı; ama Gül’ün, ilk buluşmada bütün detayları kendisine aktarıp, yapılması gerekenler için "ensesinde boza pişirebileceğinden" kuşku duymamalı.
Aslında, Gül’ün bu bozayı bugüne kadar her fırsatta pişirdiğine inanırım.
Dilerim yanılıyorumdur; çünkü Gül’ün bütün çabasına karşın AB konusunda ileri adım atmayan bir Erdoğan varsa, bu rüya bitmiş demektir.
NOT: RTÜK üyesi Mehmet Dadak, bir hayat kadınının otel ücretini kuruma ödettirmediğine dair teftiş raporunu gönderdi. Ödemeyi, RTÜK ihalesiyle organizasyonu üstlenen firma yapmış. Ne iyi bir aklanma! Demek ki RTÜK ihalesi ekstraları da ödeyecek kadar yüksek rakamlı. Acaba Zahid Akman, bunu birine inceletebilir mi? Firmayı iyi tanıyan bir RTÜK avukatı da olabilir!