Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Derin devletin açtığı yollar

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Milliyet’te, Fikret Bila’ya cumhurbaşkanlığı seçim sürecini değerlendirirken, "Süreci tıkayan anamuhalefet partisidir.

Sayın Baykal, AKP’yi yönetmeye kalkıp isim verdi. İsim vermesi partide tepki yarattı. Baykal isim vermese onu da ziyaret ederdik" dedi.

Erdoğan’ın ima ettiği isim Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’di.

Şener, Erdoğan’la birlikte yola çıkmış, AKP kurulurken ilk üçte yer almış, dürüst ve kucaklayıcı kimliğiyle kabul görmüş bir isim.

Erdoğan, bu siyasi arkadaşının cumhurbaşkanlığı için önerilmesini, partisinin bütünlüğü açısından tehlikeli bulduğunu söylemek istiyor.

Başbakan’ın, partisinin bütünlüğüne önem vermesi son derece doğal; ancak Şener adının bu noktada tehlike yaratacağına kaç kişi inanır, bilinmez.

Üstelik; Şener adını parti içi cumhurbaşkanlığı anketine katan da kendisi.

Erdoğan, Bülent Arınç ve Abdullah Gül adlarının olmadığı bu ankette, en çok oyu Şener’in aldığı da basında yer buldu.

O zaman, Baykal’ın bu ismi telaffuz etmesi, süreci neden tıkamış olsun ki?

YERSEN DENDİ

Şener
gibi, üstelik eşi de türbanlı bir AKP’li üzerinde uzlaşma sağlanması Türkiye için çok önemli bir çıkış yolu da olabilirdi.

Bila’ya söyledikleri gösteriyor ki bu çözümü istemeyen Erdoğan.

Yoksa, "Cumhura başkan seçeceğimize göre, en geniş uzlaşmayla sonuca varalım" diye düşünseydi bugün Çankaya Köşkü’nde, bir AKP’li oturuyor olurdu.

Buna rağmen meydanlarda, "Cumhurbaşkanını seçtirmediler" söylemi almış başını gidiyor ve öyle görünüyor ki AKP, bu söylemle seçimi kazanabilir de.

O nedenle, Erdoğan’ın istediği, cumhurbaşkanı seçmek değildi, genel seçimi kotaracak bir argümana sahip olmaktı, diye düşünebiliriz.

Böyle olmasa, kendisine Başbakanlık yolunu açan Baykal’ın isim önermesinden, minnet yerine, niye bu kadar rahatsızlık duyulsun ki?

Hakkı teslim edelim; Erdoğan’a Başbakanlık yolu açılırken ülkede büyük bir uzlaşma vardı; Sabih Kanadoğlu’nun karşı tezine rağmen, "derin devlet" devreye girmeden(!), doğru olan yapıldı, itirazsız Başbakan’a yol açıldı.

Ama, aynı Erdoğan, cumhurbaşkanı seçerken böylesi bir uzlaşı ortamı aramadı.

İşte o zaman Kanadoğlu’nun tezi, "derin devlet" önderliğinde hayata geçirildi, Gül’ün seçimi engellendi! TSK 27 Nisan bildirisi yayınlanınca, "derin devlet"in kanıtı da bulundu.

"Yersen" diye sahaya çıkıldı ve bugün itibarıyla yedirildiği görülüyor.

DERİN DEVLETTE AKP HAKLI

Şu da bir gerçek; Şener, bu süreçte "İsterim" havası da hiç yaratmadı.

Ama, elinden tutulup Köşk’e oturtulacak uslu adam görüntüsü de vermedi.

Aksine, devleti yönetim tarzında farklı üsluba sahip olduğunu gösterdi.

Hem böyle bir ismin Köşk’e çıkışı önlendi; hem de seçim kozu bulundu.

İşsizlik, AB, Irak, terör, asayiş, yolsuzluklar... Unutuldu.

AKP açısından son derece başarılı görülecek bir seçim atmosferi doğdu.

"Derin devlet" hep AKP’nin yolunu "tıkayan"(!) uygulamalara imza attığı sürece, bu böyle devam edip gidebilir.

O nedenle merak ediyorum; Ümraniye’de çöplükte bulunan silahlarda da izi çıkan şu "derin devlet"i AKP nereye kadar yok edebilecek?
Yazarın Tüm Yazıları