SİYASİ hayatının büyük bölümünü Deniz Baykal ile kol kola geçirmiş olan Eşref Erdem’in, "Baykal da dahil parti yönetimi A’dan Z’ye değişmeli" demesi CHP’de yeni bir döneme girildiğinin göstergesidir.
Erdem’le uzun görüşmemde bu çıkışın nedenlerini de bulmaya çalıştım.
Erdem’in CHP yönetiminden istifasını, sadece Genel Sekreter Önder Sav’la Çankaya ilçe örgütü üzerindeki çekişmeye bağlamak çok basit olur.
İzlenimim; üç yıldır CHP’nin sol kimliğiyle ilgili kaygılarını dile getiren Erdem’in, kararını 22 Temmuz sonuçları üzerine verdiği yönünde.
TOPLU İSTİFADAN VAZGEÇİŞ
Şunu belirtmeliyim, seçim sonrası belediye ve il başkanlarıyla yapılan toplantı öncesinde de kendisiyle, yazılmamak kaydıyla sohbet etmiştim.
O görüşmemizde, beraber hareket ettiği arkadaşları da vardı.
Erdem, CHP’nin aldığı sonucu başarısızlık olarak niteledi; kendi nedenlerini sıralayıp, bunlara karşı zamanında yapmış olduğu önerileri aktardı.
Bunun üzerine, "Bunca öneriniz kabul edilmemişse, 22 Temmuz sonrası toplu istifa da vermişken, kalma ısrarınız neden?" diye sordum.
Erdem, "Belki de haklısınız" dediğinde istifa izlenimi edinmiştim.
Şimdi öğreniyorum ki seçim sonrası CHP MYK’sının toplu istifasını öneren de kendisi olmuş, Baykal da o toplantıda bunu olumlu karşılamış.
Toplantıda karşı çıkan tek isim ise Genel Sekreter Önder Sav olmuş.
Bilindiği gibi istifa girişimi daha sonra Baykal’ın talebiyle ertelendi.
Buna rağmen Erdem, bir ay sonra MYK’da talebini yineleyip, "Kurultaya yeni bir genel sekreter ve yeni bir MYK ile girmemiz doğru olur" demiş.
Çünkü, seçimin sorumluluğunun kolektif olduğunu belirtmiş.
Eşref Erdem, bugün dile getirdiği tüm eleştirileri MYK toplantılarında defalarca dile getirdiğini anlattı ve "Böyleydiyse neden daha başından istifa etmedi" yönündeki eleştirilere, "Haksız" da demedi.
Sadece, "Genel Başkan’ın tutumu, benim ona saygım bunu engelledi" dedi.
Umudunun tükendiği noktada da istifasını, parti yönetiminin tamamen değişmesini sağlayacak bir gelişmeye neden olması beklentisiyle verdiğini söyledi.
ŞİMDİ NE YAPACAKLAR
Erdem ve arkadaşlarının, Haluk Koç ve Mustafa Sarıgül önderliğindeki muhalif gruplarla hiçbir teması olmadığını; DTP ile dirsek bağı bulunduğu yönündeki söylentilerin ise sadece etik dışı siyasi dedikodular olarak görülmesi gerektiğini rahatlıkla aktarabilirim.
Peki, bundan sonra ne yapacaklar, sorusu akla geliyor.
Erdem, yeni bir kadro hareketiyle, CHP’nin yeni ve genç bir liderle sol açılım yaparak başarıya ulaşılabileceğine inanıyor.
Bunu önümüzdeki kurultayda da olası görüyor.
İlginçtir, delege seçimlerinin genel merkez baskısı altında geçmesinin bile buna engel olamayacağını düşünüyor.
Çünkü, delegenin bu yapının sürmesi halinde yerel seçimlerde neler olacağını görüp ona göre karar vereceğine inanıyor.
Bunlar edindiğim izlenimler, ama Erdem’in bu çıkışının CHP’de nasıl bir yankı yapacağını görmek için beklemek dışında bir seçenek yok.