Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

‘Bavulcu Baransu’nun suçu ne

GAZETECİLİĞİN son on yılda içine düşürüldüğü tablo ne acı ki, ‘Bavulcu Baransu’ gibi sıfatları da mesleğimize kazandırdı.

Haberin Devamı

‘Yalancı’ sıfatı yüklenen çok sayıda kişinin ortalıkta gazeteci diye dolaşması da en çok bu güzelim mesleğin genç kuşakları için kötü örnekler oldu. Ancak bu tablonun tek sorumlusunun ‘gazeteci’ görünümlü bu kişiler olduğunu düşünmek büyük haksızlık.
Böylesi kişileri cesaretlendiren, on yılın siyasi atmosferidir.
Bu atmosferi yaratanların ‘vatan kurtaran aslan yürekli gazeteci’ havasına soktuğu bu kişiler, köşe ve ekranlarda ‘Seni de onu da içeri attırırım’ tehditleri ile fidan gibi boy verdiler.

BAĞIRSAKLAR TEMİZLENMEMİŞ

Ne acı ki, “Bunun 10 yıl sonrası var” dediğimizde bize etmedik hakaret bırakmayan bu kişiler bugün ibretlik noktadalar. Tüm samimiyetle belirteyim ki, ne ‘yalancısının’ ne de ‘bavulcusunun’ cezaevine düşmesine zerre kadar sevindim; aksine, mesleki üzüntüm çok derin.
Çuvaldızı kendimize batırdık; ama bu atmosferi yaratan, hafızamızın kısa olduğuna inanan gerçek sorumluları ise hiç unutamayız.
Onlar ki, Ergenekon, Balyoz gibi davalar görülürken, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor”, “Allah korusun ya bu generallerle savaşa girseydik”, “Bu davaların savcısıyım” demişlerdi.
Oysa ülkemize yaşattıkları, dünyada görülmedik bir tabloydu. Meğer bağırsaklardan saçılan pis atıklarmış; iktidar sahiplerinin ifadesiyle, ‘milli orduya kumpas kurulmuş’, ‘binlerce masum cezaevlerine tıkılmış’tı. İşte, o saatten sonra iktidarın ‘kahraman’ payesi verdiği polis ve gazeteciler ‘hain’, ‘ajan’ sıfatı kazanıp cezaevlerini doldurmaya başladı.
Bir ironi de Genelkurmay’ın o ‘kumpas’ itirafı ardından harekete geçmesiydi.
İşte ‘Bavulcu Baransu’, Genelkurmay’ın açtığı o dava sonucu tutuklandı.

Haberin Devamı

KUMPASA GELENLER

İyi de, aklımızın hâlâ almadığı şeyler var; ‘Bavulcu Baransu’, elindeki belgeleri götürmüş savcılara teslim etmemiş miydi?
O belgeler sahte mi, gizli mi, açığa çıkaracak olan savcılardı.
Hani şu, bir çay bahçesinde atılan mail’den bir saat sonra, ‘Arama kararı nasılsa arkandan gelir’ diyerek soluğu Gölcük Deniz Üssü’nde alan savcılar. Onlar ki, mail’de yazılı odaya değil, bir başka odaya girip, “Şu döşemeleri sökün, sizde vakum yoksa benim bagajda var” diyecek kadar hazırlıklıydı.
O döşeme altından bir harddisk çıkınca da sevincini, ‘Şimdi puromu tüttürebilirim’ diyerek göstermiş; bilirkişiyi de ne rastlantı ki, İstanbul adliye listesinden değil, Ankara’daki Polis Akademisi’nden seçmiş, ‘bunlar darbe belgeleri’ raporu almışlardı.
Şaka gibi ama, 237 insanı yıllarca cezaevinde tutan, binlerce yıla mahkûm eden yargıçlar da bugün, ‘Bilirkişi bizi yanılttı’ diye suç duyurusu yaptı. Oysa, savunma makamı bin kez, ‘Deliller sahte, bilirkişi yanlış’ dedi.
Gölcük’teki aramaya izin veren, yürüyerek önlerine gelen 34 subaydan 33’ünü tutuklatan o yargı insanları, mahkemeye de başkan ve üye atanınca o taleplerin, ‘Göreceksiniz siz’ diye parmak sallanarak reddedilmesi normaldi.
Şimdi bu yargı insanları, hiç değilse ‘Bavulcu Baransu’nun kumpasına’ nasıl geldiklerini anlatsalar ne iyi olur.
Tabii ki onların arkasında duran güç sahipleri de.
O nedenle yeniden sorayım; “Bavulcu Baransu’nun suçu ne?”

Yazarın Tüm Yazıları