AKP’nin "sivil anayasa" üzerinde çalışma yapan, beşi bakan 12 milletvekilinden oluşan komisyonda yaşanan bazı ilginç görüşmeler dışarı sızmıyor.
Son derece de doğal; çünkü böylesine yaşamsal bir düzenlemeye gidilirken çok özenli olmak gerekiyor.
Komisyon üyeleri de bunu yapıyor, bazı maddeleri ileriye erteliyor.
Bu maddelerden birkaçını aktarmaya çalışacağım.
Birinci sorun, anayasanın nasıl değiştirileceği.
İlk anayasa kurucu irade tarafından, sonrakiler ise darbelerle ortadan kaldırıldığı için kurucu meclisler yoluyla yapıldı.
Bugün ise yürürlükte bir anayasa ve kurucu olmayan bir meclis var.
Değişiklik mevcuda göre yapılacaksa 1982 Anayasası’nı değiştirmekten söz edeceğiz; yenisi yapılacaksa TBMM, kurucu özelliğini yeniden üstlenecek.
Her iki halde de değiştirilemez olan ilk üç madde nasıl yenilenecek?
İLK ÜÇTE TÜRKÇE DÜZENLEMESİ
Öğrendiğim kadarıyla, akademisyenlerin metninde, ilk üç maddede Türkçe düzeltmeleri yapılıyor.
Bu düzeltmelerin nasıl karşılanacağı, bunların maddelerin değiştirilmesi anlamına gelip gelmeyeceği önemli bir tartışma.
Yine akademisyenlerin teklifinde, ilk üç maddenin değiştirilmesinin dahi teklif edilmeyeceğini hükme bağlayan 4. maddenin, yeni anayasada "Anayasa değişikliği" maddesi içine konduğu yönünde bilgeler var.
Karmaşık bir tartışma; ama akademisyenler ilk üç madde ile ilgili sorunun bu yolla aşılabileceğini düşünüyor.
Komisyonda ise birlik yok; örneğin Mehmet Ali Şahin, "Değişiklik mevcut Anayasa’nın 175’inci maddesine göre yapılır" derken, Zafer Üskül, TBMM’nin kurucu özelliğinin her zaman bulunduğunu savunuyor.
Şahin’in tezi 82 Anayasası’nı değiştirmek olacağından değişikliğe 5. maddeden başlanacak, Üskül’ünkü ise "2008 Anayasası" anlamına gelecek.
KADIN TARTIŞMASI
Komisyondaki diğer iki önemli tartışmadan ilki; akademisyenlerin metnindeki kadın, özürlü ve çocuklara yönelik pozitif ayrımların eşitlik ilkesine aykırı olmayacağını hükme bağlayan madde üzerinde yaşanıyor.
Bazı erkek üyeler, kadınların özürlüler ve çocuklar gibi korunacak kesimler arasında gösterilmesinin tepki çekeceğini belirtiyor, hatta, "Canım zaten yakında biz erkekler korunma altına alınacağız" esprisi ile maddeye karşı çıkıyor.
Kadın üyeler ise insan hakları sözleşmelerinde bu üç kesimin birlikte sayıldığını anımsatarak düzenlemenin psikolojik artısına işaret ediyor.
Anayasa değişikliği ve kadın maddesi gibi ertelenen diğer önemli madde de Cumhurbaşkanı’nın bazı yetkileri ile ilgili.
Akademisyenler, "Parlamenter demokrasinin gereği" diyerek Cumhurbaşkanı’nın görevlerini oldukça sembolik hale getiren bir metin hazırladı.
Cumhurbaşkanı, neredeyse sadece vali ve büyükelçi atamalarında yetkili hale getirilirken, Milli Güvenlik Kurulu Başkanlığı da masaya yatırılıyor.
Akademisyenler alternatifli bir metin hazırlamış.
Ya mevcut durum korunacak veya cumhurbaşkanı MGK’ya üye olmayacak.
Böyle olunca da başkanlık yürütmenin başına, başbakana kalacak.
Akademisyenler ikinci seçeneği parlamenter demokrasiye daha uygun buluyor.
Bu alternatifin kabul edilmesi, MGK’nın başkomutansız toplanması demek.