ALİ Babacan’dan sonra Dışişleri Bakanlığı’nın gizli bakanlık haline geldiğini defalarca yazdım.
Sorunun doğrudan Babacan’la ilgili olduğunu söylemeliyim.
Halka bilgi vermektense her şeyi, tek seçicisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le paylaşmayı yeterli bulan, ara sıra uçağındaki "kadrolu" bir iki gazeteciyle görüşmeyi ihmal etmeyen Babacan’ın tarzını ortaya koyan son bir haberi vereyim de vahameti görün.
Cuma günü medyaya, Babacan’ın Azeri muhatabı ile basın toplantısı yapacağı; ama soru sorulmayacağı mesajı geçildi.
Basın toplantısı, ama soru yok; çünkü bakanın kendine güveni henüz gelmedi!
Babacan bunu da yaptı ya, ne demeli.
ABD RAHATSIZ OLMADI
Babacan gizlenmeye devam etse de herkesin Gül döneminin şeffaflığını arar hale geldiği bakanlıktan bazı haberleri aktarayım.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, bana söylediği, "Göreceksiniz Gül, Erivan’daki maça gidecek" öngörüsü çıkıyor gibi.
Ancak Dışişleri kadroları, Baykal’ın, Ahmedinejad’ın gezisiyle ilgili eleştirilerini ise isabetli görmüyor.
Çünkü, Baykal, "Ahmedinejad’ın, Gül’ün yanında müttefik ABD’yi eleştirmesi diplomatik nezaketten uzak" demişti, Dışişleri buna katılmıyor.
Dışişleri’ne göre ABD, Ahmedinejad’ın eleştirilerinden rahatsız olmadığı için İstanbul açıklamalarına tek yanıt dahi vermedi.
Ayrıca Türkiye, Ahmedinejad’la yapılan görüşmeleri, nükleer krizde taraf olan "Altılar" ile bütün detayıyla paylaştı.
Görüşmenin İstanbul’da yapılması tamamen Türkiye’nin; ancak cuma namazı için Sultanahmet’in seçilmesi ise İran’ın tercihi.
Şundan da emin olmalı; Ahmedinejad’ın söylemlerinde rejimi rahatsız edecek ifadeler vardıysa, bunlarla ilgili tepkiler diplomatik yolla mutlaka iletilmiştir.
BEŞİNCİ GÖRÜŞME HAFTAYA
Bu arada İran’a, "Kışın doğalgazı kesme konusunda artık bizi oyalayamazsınız" dendiği için Gül’ün söylemiyle "Türkiye, sözü dinlenen ülke mi değil mi?"yi anlamak için kışı beklememiz gerekecek.
Şimdi de Dışişleri’nin bir diğer önemli çalışmasına geçeyim.
Türkiye’nin kotardığı Suriye-İsrail dolaylı görüşmelerinin beşincisi muhtemelen haftaya, yine İstanbul’da yapılacak.
Bu görüşmelerin başlamasında Başbakan Tayip Erdoğan’ın özel katkısının altını çizmeli.
Erdoğan’ın bu amaçla bir yılda iki taraf başbakanlarıyla en az 10-12 kez telefon görüşmesi yaptığı bilgisini verirsem ne demek istediğim açıklığa kavuşur.
Her görüşmeden sonra Erdoğan’a çok ayrıntılı bilgi aktarıldığını da eklemeliyim.
Ayrıca, bu görüşmelere Batılı ülkelerin destek vermeye başlamasını da Türkiye’nin önemli bir iş başardığının göstergesi olarak kabul etmeli.