BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün meydan söylemleri gösteriyor ki, AKP’nin birinci propaganda konusu cumhurbaşkanlığı seçim süreci.
Konu bu kadar çok gündeme getirilince, doğal olarak meydandaki taraftarların Cumhurbaşkanı’nı yuhalamasının da önüne geçilemiyor.
Ancak, bu yuhalamaların Cumhurbaşkanlığı söz konusu olan Gül’ün önünde yapılması anlamlı; çünkü bugün yarına örnek oluşturabilir.
Belki, bu noktada Başbakan’ın, kendisine yönelik bazı eleştiriler karşısında sık sık "Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’yım, bunu unutmasınlar" deyip, "edepli olunması" uyarısını yaptığını anımsatmak da gerekebilir.
AKP’nin tepesinin konuya yaklaşımı böyleyken, seçim nedeniyle gittiğim illerde tabanın da aynı konuyu dindarlık temelinde dillendirdiğini yazmıştım.
Bu propagandanın aynen devam ettirildiğini iki örnekle aktarmak istiyorum.
DİNDARA ENGEL OLDULAR
Bir araştırma şirketi, belde ve köylere yönelik seçim çalışması yaptı.
Anketörler sahaya gönderildi, anketçibaşı kahvehanelerde karargáh kurdu.
Bazen gün boyu kahvehanelerde oturmak durumunda kalan anketçibaşları, biri Erzincan-Elazığ arasında bir köyde, diğeri Fatsa girişinde bir kahvehanede, propaganda yapan AKP’lileri izleme fırsatı yakaladılar.
AKP’liler, konuyu cumhurbaşkanlığı seçimine getirerek, "Bugüne kadar ilk kez bir dindar cumhurbaşkanı seçilecekti; engellediler" dediler.
Konuşma aynı tarzda uzayınca, şirketin, "Sakın tartışmalara müdahil olmayın" uyarısına rağmen bir anketçibaşı dayanamıyor, "Bu haksızlık değil mi; en azından Özal da mı dindar değildi" diye soruyor.
Kahvehane sakinleri de bu müdahale üzerine cesaretlenip itiraz edince tartışma çıkıyor, AKP’liler yanlış anlaşıldıklarını söylemek zorunda kalıyor.
Abdullah Gül’ün, bu temeldeki propagandanın yanlış olacağını söylemesine rağmen, tabanda tam hız devam edildiği anlaşılıyor.
Din temelinde siyaset yapılmayacağını kırmızı çizgi olarak ilan etmiş AKP’nin bazı üyelerinin, bir lisede namaz kılınması haberleri için de, "Bunlar namaza karşı" söylemini dillendirdiklerini ayrıca belirtmeli.
KÜBRA GÜL VE HİLTON
Abdullah Gül’ün kızı Kübra’nın, türbanlı katıldığı kep giyme töreni için YÖK’ün, Bilkent Üniversitesi hakkında soruşturma açmasına gösterdiği tepkiyi de benzer çerçeve içinde görebiliriz.
YÖK’ün tutumunu yanlış buluyor, Gül’ün eleştirisini de anlıyorum.
Ayrıca, TSK’nın 27 Nisan bildirisi gibi, YÖK başkanının bazı sözleri ile YÖK’ün bazı kararlarının AKP lehine işlediğini de düşünenlerdenim.
Sanırım bu durumdan AKP de memnun, Gül de.
Yoksa, YÖK’ün kararını eleştirirken, kızı Kübra ile Paris Hilton arasındaki sevimsiz bağlantıyı kuran az satan bir gazetenin bir köşe yazarı dışında, kimse olmadığına göre, Gül konuyu neden 72 milyonun dikkatine getirdi?
Amacın, dindar insanların tepkisini artırmak, mazlum rolü oynamak olduğuna inanmıyorum; ama görüntü böyle oluşuyor.