AKP’nin ikinci döneminde farklı bazı sesler duymaya başladık.
Son günlerden verebileceğimiz birkaç örnek şunlar:
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olarak Zafer Üskül, önce Alevi öğrencilere yapılan baskılarla ilgili tabloyu ortaya koydu, sonra bir cami imamının, nefis ve çalışma konusundaki fetvası ile çalışan kadınlar başta olmak üzere tüm kadınları küçülten, inciten açıklamasına tepki gösterdi.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Fazıl Say konusunda bazı AKP yöneticilerinin sevimsiz yaklaşımının izlerini sildi, olaya sorumlu yaklaştı.
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz, okulda olması gerekirken evlendirilen kızlar için yoğun çaba içinde bulunuyor.
BAŞBAKAN DESTEĞİ ŞART
Geçen dönem pek göremediğimiz bu manzara kıpırtı da olsa önemli bir aşama; ama bu çabaların Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından desteklenmesi önemli.
Erdoğan’da da bu dönem bazı işaretler yok değil.
Örneğin, türban nedeniyle kötü muamele görenleri eşi Emine Hanım’la beraber arayıp destek veren Erdoğan, kamuoyunun dillendirmesi sonrası olsa da Alevi kökeni nedeniyle öğretmeninden dayak yiyen öğrenciyi de aradı.
Ancak Başbakan’ın ve AKP’nin pek çok yöneticisinin kadınları aşağılayan sözlerin sahibi imama tepkisiz kalmasını anlamak mümkün değil.
Üstelik imamı İstanbul Müftülüğü görevden almışken.
Merak ediyorum, bir asker, "Türbanlı kadının iş hayatında yeri yok" deseydi, Başbakan dahil AKP’liler aynı sessizliği koruyacaklar mıydı?
Emine Hanım’ın kadın konusundaki hassasiyetini biliyoruz; o da bir şeyler söyleyebilirdi; ama yapmadı, peki ya kadından sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun bir sözü oldu da duymadık mı acaba?
Belki sorulmamış olabilir; ama AKP’de ilk tepki Çubukçu’ya yakışırdı.
Anlaşılan içine sindirememiş ki CHP Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu da Çubukçu’nun bu tutumunu bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı.
KÖŞK BÖCEK PEŞİNDE
Aynı konuda "herkesin cumhurbaşkanı olma" sözünün sahibi Abdullah Gül’ün de tepkisiz kalması dikkat çekici.
Gerçi Çankaya’da, Köşk’ün restorasyonu ile ilgili gelişmeler daha öncelikli gibi; ama Cumhurbaşkanı, TRT’deki programda bu konuyu bir şekilde gündeme getirebilirdi ve çok da şık olurdu.
Çünkü Gül’ün (ve de Erdoğan’ın), bu konuda vereceği mesajlar, asıl adres olan muhafazakár kesim üzerinde geniş etki yaratabilir.
Söz Çankaya’ya gelmişken, Ankara kulislerindeki bir iddiayı aktarayım.
Köşk’teki geniş restorasyona eskimiş mobilyaları değiştirme ve fare başta olmak üzere Köşk’e musallat olmuş haşere nedeniyle de gidiliyor.
Ancak, burada özel bir böceğin peşinde olunduğu da belirtiliyor.
Bu böceğin orjininin Türkiye mi olduğu veya yurtdışından mı Köşk’e uzandığı konusunda bir bilgi yok.
Bilinen tek şey, bu böceğin, insanların sağlığı üzerinde olumsuz etki yapma veya kötü görüntü sergileme gibi bir özelliği yokmuş.
Bakalım restorasyon çalışmaları sırasında böylesi böcekler bulunabilecek mi, yoksa o böcekler de eskiyen eşyalarla beraber Köşk’ü terk mi edecek?