İRAN doğalgaz akışını kesince, Enerji Bakanı Hilmi Güler, Mavi Akım’dan alınan gaz miktarını artırarak kimseyi üşütmediklerini söyledi. Oysa o Mavi Akım için kurulan çarmıhlarda, açılan davalarda en çok emeği olanlardan birinin Güler olduğunu unutmak mümkün değil.
Belki Güler, şimdilerde, Mavi Akım’ın sadece halkı üşümekten kurtarmayıp, beş yıllık sürekli büyümenin enerjisini sağladığını da düşünüyordur.Bu vesileyle şu Mavi Akım gerçeklerini bir kez daha aktarmak gerek.
Refahyol döneminde gündeme getirilen projenin fizibilitesi Mesut Yılmaz’ın Başbakan olmasından iki gün önce BOTAŞ’a teslim edildi.
Bakın ondan sonra, Yılmaz’ın anlatımıyla neler oldu, neler.
PARRİS, YILMAZ’I UYARDI!
Ruslar, Yılmaz’a gelip, "Gazı getirip Samsun’da size teslim edeceğiz" dediğinde, "Bu güzel de, fiyat ne olacak" sorusuyla karşılaştılar.
"Batı gazından da ucuz" yanıtı alan Yılmaz, bunu ilk Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile paylaştı ve "Senin büyük eserin olur" diye cesaret de gördü.
İş hızlı götürüldü, 29 Ağustos 1997 günü, Enerji Bakanı Cumhur Ersümer ile Gazprom Başkanı arasında işbirliği protokolü, 15 Aralık’ta da hükümetler arası anlaşma imzalandı, proje hemen TBMM’ye sunuldu.
RP ve DYP’nin de desteğiyle proje TBMM’den ittifakla onaylandı.
Onayın ardından ABD Büyükelçisi Marc Parris,Yılmaz’dan randevu istedi.
Nota verir gibi konuştu:
"Biz projeye karşıyız; gerçekleşirse, şahsen sizin için iyi olmaz."
Yılmaz, bu sözlerin anlamını birkaç gün sonra öğrendi; projeye destek veren bazı siyasilerle yazarlar ters çıkışlar yapmaya başlamıştı.
Sonuç malum; Yılmaz ve Ersümer, AKP oylarıyla Yüce Divan’a gittiler.
Ama ikisi de Mavi Akım’la ilgili tüm iddialardan beraat etti.
ABD’NİN ALTERNATİFİ
Bu arada şöyle bir ilginç gelişme de yaşandı.
Hilmi Güler, Mavi Akım’dan alınan gazın fiyatını artırıp, Turusgaz’dan geleninkini düşüren bir formüle imza attı. İlk yıllarda gerçekten de gaz maliyeti düşecekti; çünkü Turusgaz bitmek üzereydi, Mavi Akım ise daha yeni başladığından oradan az gaz gelecekti. Oysa, Mavi Akım yıllandıkça Türkiye en az 10 milyar dolar kaybedeceğinden, formül değişikliği yerine tahkime gidilmeliydi.
Güler döneminin hukuk şirketi de, "Kesin kazanırız" raporu vermişti.
Neyse bu konu CHP’nin açtığı dava nedeniyle halen yargı sürecinde.
Gelin, Marc Parris’in o sözleri niye söylediğini de biraz açalım.
ABD, Avrupa ve Türkiye, Rus ve İran gazına bağımlı olmasın istiyordu. Alternatifleri de Türkmen gazıydı ve Yılmaz buna hemen "Evet" dedi. Üstelik Türkmenistan, gazı kaynağında 40 dolara da verecekti. Ama Yılmaz, ABD’lilere şu iki soruyu sormadan edemedi:
"İyi de; 1- Boru hattı için Türkiye’nin parası yok, finanse eder misiniz? 2- Hazar Denizi’nde egemenlik sorunu çözülemedi ve uzun yıllar da alacak gibi. Biz bu arada gazı nereden alacağız?"
ABD tarafı finansmana karışmadı, geçiş süresi için de Mısır’dan LNG alınıp, Ege’de kurulacak santrallarda sıvılaştırmayı önerdi.
Türkiye bu maliyeti yüklenemeyeceğinden Yılmaz projede ısrar etti.
İşte, Güler’in, mutlulukla, "Üşetmedik" demesinin ardında bu ısrar var.