Özellikle son üç yıldır renklerin gücünü kullanarak, enerjinizi yükselten dopamin giyim tarzı, kendinizi mutsuz hissettiğiniz zamanlarda devreye sokmanız gereken bir trend. Çünkü turuncu, yeşil, sarı, mavi ve kırmızılarla kombinlenen cesur bir stil yarattığınızda daha optimist bir ruh haline girdiğinize tanık olacaksınız. Mutluluk hormonları, hayatımızı huzurlu ve neşeli geçirmemizi sağlayan, vücudumuzda doğal olarak üretilen hormonlardır. Bu hormonlardan biri de dopamindir. Hafıza, hareket, motivasyon ve ruh hali gibi durumları kontrol etmekle ilgilenen dopamin, odaklanmamızda, keyif almamızda ve neşelenmemizde önemli bir rol oynar. Dopamin eksikliğinde ise kendimizi yorgun, mutsuz, keyifsiz ve umutsuz ruh hali içinde buluruz. Özellikle pandemi döneminde bu hormonun eksikliğini oldukça fazla hissettik. Bu duruma kayıtsız kalmayan moda dünyası da yaşanan sıkıntılı günlere inat, kişinin modunu yükselten ve motivasyonunu artıran dopamin giyim akımını hayatımıza soktu. Siz de ruhunuza mutluluk saçacak olan dopamin giyim trendinden ilham alarak, renklerin gücünü kıyafetlerinizde kullanabilir, gününüzün çok daha enerjik ve neşeli geçmesini sağlayabilirsiniz. Peki, dopamin giyim tarzında hangi renkleri kullanacağız? Ünlü markaların yaz kreasyonlarını mağaza vitrinlerinde görmeye başladığımız bu günlerde gelin dopamin artıracak renklerin neler olduğuna ve nasıl bir stil yakalamanız gerektiğine bir göz atalım.
GÖKKUŞAĞINI KIYAFETLERİNİZE YANSITIN
Yağmurlu bir havadan sonra gökyüzünde parlayan gökkuşağının renklerini siz de kıyafetlerinize yansıtarak, gününüzü daha pozitif duygularla geçirebilirsiniz. Kombinlerinizde kullandığınız renklerin dopamin hormonunu harekete geçirdiğini ve sizi mutlu ettiğini kesinlikle hissedeceksiniz. Öncelikle dopamin renklerini birkaç tonuyla sınırlamak çok da mümkün değil. Oldukça fazla renk seçeneğimiz var. Bu yazın koleksiyonlarında yer alan renklerden de yola çıkacak olursak, canlı sarılar, elma yeşili, zümrüt yeşili, turuncular, pembeler, kırmızılar, fuşya ve mavinin muhteşem tonları baştan aşağıya modunuzu yükseltmek için hazırlanmış gibi duruyor. Renkleri kullanma konusunda ustalığınızı göstermek ve enerji saçan şık bir görünüm elde etmek için mükemmel bir sezon diyebilirim.
ZIT RENKLERİN UYUMU
Bu yıl podyumlarda canlı, enerjik ve harekete geçiren dopamin renklerin tasarımlarda bolca kullanıldığını gördük. Aslında bu trendde renklerin baştan sona aynı tonlarla, aynı rengin farklı tonlarıyla ya da iki zıt rengin birlikte kombinlenerek kullanılabiliyor olması, mutluluk veren bir tarz yaratmamızı da kolaylaştırıyor. Mesela fuşya ve kırmızı, elma yeşili ve fuşya, açık mavi ve yeşil gibi birbirine zıt renklerin kombinlendiği tasarımlar, moda haftalarında da göz alıcı bir görünümle çıktı karşımıza. Özellikle güven veren maviyi, bu sezonun trendi olan kot pantolonlarda, kot yeleklerde ya da kot eteklerde kullanabilirsiniz. Gün içinde daha olumlu düşüncelere sahip olmak ve strese inat, keyifli bir gün geçirmek için siz de neşe saçan sarıyı, huzur veren yeşili, enerjinizi artıran turuncuyu, romantik pembeyi ve tutkunun rengi olan kırmızıyı kombinlerinizde bolca kullanmayı ihmal etmemelisiniz.
Cildimiz, soğuk kış günlerinden ve baharın yıpratıcı güneşinden yorgun bir şekilde çıkar. Yaz mevsiminde ise zararlı güneş ışınları, tuzlu deniz suyu ile klorlu havuz suyu, cildimizin kurumasına, leke oluşumuna ve kırışıklıkların artmasına yol açar. Bu nedenle yaz mevsimine uyum sağlayan cilt bakım uygulamalarına geçerek, cildinizi bu yıpratıcı etkenlere karşı korumanız gerekir. Cildimiz, her mevsimden etkilenir. Bazı mevsimlerde daha az bakıma ihtiyaç duyarken, bazı mevsimlerde çok daha özenli bakımlara ve korumaya ihtiyaç duyar. Yaz mevsimi de bunlardan biridir. Bu nedenle ilkbahar aylarında uyguladığınız cilt bakım ritüellerini değiştirme ve yaza uyum sağlayan bakımlara geçme vaktiniz geldi. Çünkü artık güneşin zararlı ışınları, havuz ve deniz suyunun olumsuz etkileri, nem artışı gibi faktörler, cildinizi yıpratmak ve yaşlanma hızını artırmak için gün sayıyor. Peki, yaz mevsiminde oluşabilecek cilt problemlerinin önüne geçmek için neler yapılmalı? Hadi gelin bugün hep birlikte sorunsuz bir yaz dönemi için cilt bakımımızı masaya yatıralım.
CİLDİNİZİ İÇTEN NEMLENDİRİN
Yazın sürekli suyla temas eden cildimiz, çok daha fazla kurumaya meyilli olur. Bu nedenle de nem ve bakım ihtiyacı artar. Yaz aylarına girmeden önce cilt tipinize uygun nemlendiriciler kullanmaya başlamanız gerekir. Yaz aylarında gözenekleri tıkayacak yağlı ürünler yerine mutlaka su bazlı nemlendiricileri tercih edin. Ancak kullandığınız nemlendiriciler cildin alt tabakasına kadar ulaşamayacaktır. Bu nedenle enjeksiyon yoluyla derinin alt tabakasına ulaşabilecek ve cildinizin ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri verebilecek uygulamalar yaptırabilirsiniz. Yeterli nem, sağlıklı cilt tonu ve pürüzsüz bir görünüm için bu uygulamalar oldukça önemlidir. Benim en sevdiğim uygulamalardan birisi yüz mezoterapisidir. Bu işlem güzelliğinize güzellik katmanın yanı sıra cildinizi nemlendirir, canlandırır ve yaşlanma belirtilerinin azalmasına destek olur.
CİLT TEMİZLİĞİNİ İHMAL ETMEYİN
Doğru bir cilt bakımı yapabilmek için cilt temizliğinize özen göstermeniz oldukça önemli. Sıcak havalarda daha çok terleriz ve bu durum cildimizin yağlanma eğilimini arttırır. Bu nedenle sabah ve akşamları mutlaka cildinizi temizleyerek, toz, ter ve kirlerden arındırın. Tüm bakım ürünlerinin sadece temiz bir cilde uygulandığını ise asla unutmayın. Ayrıca cilt tipinize uygun ürünleri kullanmaya da özen gösterin.
‘Ateşin Gölgesi’ adlı defilesiyle moda otoritelerinin de dikkatini çekmeyi başaran bu sıra dışı moda tasarımcısıyla ben de bir röportaj yapmak istedim. Tamamen gerçek duygulardan ve yaşanmışlıklardan oluşan koleksiyonlarının hikâyelerini ve yaz sezonu için yaptığı hazırlıkların ayrıntılarını hoş bir sohbet eşliğinde konuştuk. Söyleşimize başlamadan önce, ilk müjdemizi de verelim. Yaz sezonu için pozitif enerjiyle dolu yepyeni bir koleksiyon yolda...
Şiyar Akboğa
* Sıra dışı, özgün ve özgürlüğü temsil eden bir tarzınız var. Bize tasarımlarınızın ruhunun nereden geldiğini anlatır mısınız? ‘Şiyar Akboğa’ denildiği zaman nasıl bir tarz düşünmemiz gerekiyor?
Tasarımlarımın ruhu, tamamen bana ait duygu ve hislerden oluşuyor. Tasarımlarımda yaşadığım anlarda hissettiğim duyguları anlatan parçalara yer alıyor diyebilirim. ‘Şiyar Akboğa’ ismi geçtiğinde ise insanların aklına zamansız, hiçbir zaman modası geçmeyecek kalıplar ve alışılmışın dışında desenler ile renkler gelir. İşte bu benim tarzım.
* Çok genç yaşlarda başarılı birçok defileye imza attınız. Bu başarının sırrı nereden geliyor?
Hepsi, aslında çok zor süreçlerdi. Ama modayı, tasarlamayı ve bir şeyler var etmeyi o kadar çok seviyorum ki tüm zorluklara değiyor. Çünkü bunlar benim ruhumu besleyen en önemli şeyler. Defile dönemlerinde ise kendimi tamamen dışarıya kapatıp, o defileye odaklanıyorum ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Finalde çıkıp, alkış almak ise dünyanın en güzel duygusu. Bu benim kendime verdiğim en büyük ödül diyebilirim.
* Türkiye’de modacı olmanın her zaman zor olduğu dile getiriliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ancak baharla birlikte cildimiz için çok tehlikeli bir faktör de ortaya çıkıyor. Özellikle mayıs ayına gireceğimiz bu günlerde bizleri mutlu eden güneş ışınları, cildimiz içinse büyük bir tehdit haline geliyor. Bu nedenle ısının yükselmediği durumlarda bile güneş koruma kremlerini yanınızdan ayırmamamız önemli. Aksi takdirde yüzünüzde, açık olan el, kol ve omuz gibi bölgelerinizde güneş lekeleri ve yanıklarla karşı karşıya kalmanız mümkün. Sadece yaz aylarında güneşe karşı cildimizi korumamız gerektiğini düşünürüz. Oysaki güneşin zararlı ışınlarına dört mevsim maruz kalıyoruz. Özellikle bahar ayıyla birlikte kendini iyice gösteren bahar güneşi, cildimiz için ciddi bir tehlike oluşturuyor. Kış boyunca hassaslaşan cildimiz, şu anda ilkbahar güneşine karşı oldukça savunmasız. Ozon tabakasının incelmesi nedeniyle artık bizim bildiğimiz güneş yok ve UV ışınları, bize çok daha fazla zarar verebiliyor. Güneş koruyucu kremler olmadan güneşe maruz kalmak ise cilt lekelerini, cilt kırışıklıklarını ve cilt yanıklarını beraberinde getiriyor. Yapılan tüm araştırmalar, güneşin zararlı ışınlarının cilt yaşlanmasını hızlandırdığını da kanıtlıyor. Bu nedenle kış aylarında kullanmayı ihmal ettiğiniz güneş koruyucularınızı şimdi yeniden gün yüzüne çıkarma vakti.
KAPALI ALANLARDA DA GÜNEŞTEN KORUNUN
Güneşin zararlı ışınlarına maalesef ki sadece dışarı çıktığımız zaman maruz kalmıyoruz. UV ışınları, evlerimizde, iş yerlerimizde ve birçok kapalı alanda camlardan geçerek cildimize ulaşabiliyor.
Güneşin zararlı ışınlarının gerçekten şakası olmadığını asla unutmamalıyız. Çünkü ciltte kalıcı hasarlara, renk değişikliklerine, cilt lekelerine, kırışıklıklara, yanıklara ve hatta cilt kanserine bile neden olabiliyor. Bu zararlardan kurtulmanın en kolay ve etkili yolu da güneşten koruyucu krem kullanmayı ihmal etmemekten geçiyor. Çünkü bu kremler, ultraviyole B (UVB) ışınlarını engellemede büyük bir rol oynuyor. Tabii doğru bir şekilde kullanıldıklarında...
Ancak endişelenmeyin çünkü yağ yakımına destek olan bölgesel incelme cihazları ile yaza fit ve formda girmeniz mümkün. Gelin, havaların ısınmaya başladığı bu günlerde, siz de vücudunuzu teknolojiyle yaza hazırlayın. Hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme gibi birçok neden her daim fit ve formda kalmayı zorlaştırabiliyor. Eğer siz de ‘Çok yoğun çalışıyorum ve spor yapmaya vaktim yok’ diyenlerdenseniz, o zaman sizleri yeni nesil bölgesel zayıflama cihazlarıyla tanışmaya davet ediyorum. Çünkü bu cihazlar, bizlere her mevsim şekilli ve fit bir vücuda sahip olabilme imkânı sunuyor. Ancak bölgesel zayıflama yöntemlerinin kilo azaltmak amacıyla kullanılmadığını hatırlatmak isterim. Çünkü bu cihazlar vücudun belli bölgelerinde birikmiş olan yağların azaltılması ve daha şekilli bir fiziğe sahip olmak amacıyla kullanılıyor. Kış mevsiminde giydiğimiz bol ve kalın kıyafetlerle saklanabilen bölgesel kilolar, maalesef ki yazın gelmesiyle birlikte göz önüne çıkmaya başlıyor. Eğer siz de bölgesel yağlanmadan şikâyet edenlerdenseniz ve yaz aylarına fit girmek için çözüm arıyorsanız o zaman işe bölgesel zayıflama uygulamalarıyla başlayabilirsiniz.
BÖLGESEL OLARAK ZAYIFLAMAK MÜMKÜN!
Herkesin vücut yapısı farklı olduğu için yağlanma alanları da kişiden kişiye değişiklik gösterir. Ancak yağlanma bölgelerini sırt, kollar, bel çevresi, karın bölgesi, basen ve kalçalar, üst bacak yağlanması ve dış bacak yağlanması şeklinde ayırabiliriz. Düzenli spor yapılsa da genelde bölgesel yağlanmalardan kurtulmanın pek mümkün olmadığı düşünülür. Evet bu yağlar kesinlikle oldukça inatçıdır ve sizi kolay kolay terk etmek istemezler. Ancak güzel haber şu ki bölgesel zayıflama cihazlarının yardımıyla bu yağlardan kurtulmanız mümkündür. Hem de kısa sürede...
ETKİSİ İLK SEANSTA GÖZLENEBİLİYOR
Bölgesel zayıflama yöntemlerinin tümü, sorunlu bölgedeki yağ hücrelerinin büzüştürülerek, parçalanarak veya eritilerek, bölgeden uzaklaştırılması esasına dayanıyor. Ben de güzellik merkezimde özellikle karın, kalça, üst bacak, bel, kol altı bölgelerindeki fazla yağlardan kurtulmak isteyen danışanlarıma bölgesel yağlanmaya karşı etkili olan çeşitli cihazlarla yardımcı oluyorum.
Benim favori aksesuarımın ise çantalar olduğunu söyleyebilirim. Çünkü başarılı bir kombini tamamlayan en önemli parça, kıyafetinize uygun seçilmiş bir çantadır. Tarzınızı yansıtacak en değerli objelerden biri olan çantalar, her ne kadar kombinlerimizi tamamlamada hayati bir öneme sahip olsa da aslında bir eşya olmanın çok daha ötesindedir. Öyle ki bazen bir tarihi ya da bir ikonu kolunuzda taşıyabilirsiniz. Çünkü dünyaca ünlü bazı çanta modelleri, tasarımlarının şıklığıyla değil, dönemsel değişimlere şahit olmalarıyla ölümsüzleşmişlerdir. Mesela bunlardan biri, 1955 yılında Coco Chanel’in modern kadının ellerinin boş durması gerektiği düşünülerek tasarladığı ve omuzdan asılan çantası Chanel 2.55’dir. 2.55’ler, günümüzde hala Paris’e 1.5 saat uzaklıkta bir fabrikada tamamen elde üretiliyor. Hermes tarafından tasarlanan ve dünyanın en pahalı çantaları arasında yer alan Birkin de 1970’li yılların moda ikonu Jane Birkin’a ithaf edilmiştir. Dior’un en ünlü çantası Lady Dior ise ismini İngiltere Prensesi Lady Diana’dan alır. Bu nedenle her zaman söylerim, kullandığınız çantalar, sadece bir aksesuardan ibaret değildir ve çok daha fazlasıdır. Evet, çantaların tarihine kısa bir yolculuktan sonra gelelim, kıyafetinize göre çanta seçiminizi nasıl yapmanız gerektiğine. Hazırsanız başlayalım.
GECENİN YILDIZI SİZ OLUN
Gece elbiselerinin en önemli özelliği tüm gözleri üzerine toplayan parçalar olmalarıdır. Bu nedenle kıyafetinize uygun bir çantayı seçmeniz oldukça önemli. Gece elbiselerini en iyi tamamlayan çantalar ise şüphesiz ki elinizde taşıyabileceğiniz ya da bileğinize geçirebileceğiniz portföy çantalardır. Ancak çantaların büyüklüğü ve gösterişli olması tabi ki kıyafetinize göre değişiklik gösterir. Mesela sade bir gece elbisesi tercih ettiyseniz, daha gösterişli bir portföy çanta kullanarak, kombininize hareket katabilirsiniz.
Ayrıca 2023 moda trendleri arasında bu yıl metalik çantalar da yerini aldı. Gece dışarı çıkarken kombininize metalik portföy çantaları da ekleyerek tarzınızı daha eğlenceli bir hale getirebilirsiniz.
KOT VE ÖRGÜ ÇANTALARIN DÖNÜŞÜ
Hem rahatlığına düşkün hem de şık olmayı seven kadınların tercih ettiği spor tarza sahipseniz, çanta seçiminiz yine oldukça önemlidir. Çünkü bu tarz giyinmeyi sevenler, yaptıkları kombine göre ister spor isterlerse klasik tarzda bir çanta seçme özgürlüğüne sahiptir. Kullanacağınız sırt çantaları veya büyük boy çantalar, spor şıklığınızı tamamlamanıza yardımcı olur. Klasik yönünüzü ortaya çıkarmak istiyorsanız da küçük boyutlarda bir el çantasıyla kombininizi tamamlayabilirsiniz. Bu sezon, yazı temsil eden örgü çantaları da oldukça sık göreceğiz. Smart casual tarz giyinmeyi sevenler, rahat ve salaş görünümleriyle bu örgü çantaları da kombinlerine ekleyebilir. İlkbahar-yaz sezonunda kot çantaların moda sahnesine geri döndüğünü hatırlatmak isterim. Bu trend, günlük ve spor kıyafetlerinizin oldukça ilgi çekici görünmesine yardımcı olacaktır.
Peki, bahar neşesini evimizin her alanında yaşayabilmek için neler yapmalıyız? Gelin, bugün renklerin, desenlerin ve dokuların gücünden faydalanarak, evlerimize yapacağımız küçük dokunuşlarla baharın muhteşem canlılığını birlikte getirelim.
RENKLERİN ENERJİSİNDEN YARARLANIN
Doğanın yeniden uyandığı ve yaşamla dolduğu bu günlerde yapmanız gereken en önemli adımlardan biri, kışın kullandığınız koyu renkli, örgü battaniyeler ile örtü ve nevresim takımlarını dolaplarınıza kaldırmak olmalıdır. İkinci adım ise; sarı, açık mavi, turuncu, beyaz, yeşil gibi bahar aylarının olmazsa olmazları arasında yer alan bu renkleri, yaşam alanlarınızda kullanmaktır. Mesela yatak odalarından yaprak ve çiçek desenli veya açık tonlarda nevresim takımlarını tercih edebilirsiniz. Koltuklarınızda ise özellikle keten dokulu kırlentler veya rengârenk yastıklar, ilkbaharın neşesini evinize getirebilir. Eğer, siyah renk bir koltuk takımınız varsa, üzerine koyacağınız sarı tonlardaki şık yastıklar veya koltuk örtüleri, odanın enerjisini yükseltmenize yardımcı olacaktır.
GÜNEŞ IŞIĞINI EVİNİZE DAVET EDİN
Kış aylarında soğuğu kesen kalın yapılı perdelerden kurtulup, açık renkli tül perdelerle güneş ışığını evinizin her alanına davet etmek de önemli bir adımdır. Pastel tonlarda tül perdeler kullanmak evinizin enerjisini oldukça yükseltecektir. Ayrıca gün ışığından daha fazla yararlanabilmek için aynaları da kullanabilirsiniz. Aynalar, gün ışığını yansıtarak, iç mekânlara hem ferahlık kazandırır hem de daha aydınlık görünmesine yardımcı olur. Baharla birlikte eşyalarınızın yerini değiştirerek, pencereleri daha iyi görebilecek bir şekilde konumlandırmanızda, güneş ışığından daha çok yararlanmanızı sağlayacaktır.
Moda haftalarına bir göz gezdirdiğimizde ise kreasyonlarda tasarımcıların erkek modasının kurallarını baştan yazdıklarını söyleyebiliriz. Çünkü gömleksiz giyilen ceketlerden ultra parlak renklere, bol pantolonların yükselişinden kısa şortlara kadar birçok yaratıcı tasarım, bu yıl herkesi şaşırtacak cinsten. Sezonun trendlerinin görkemli şovlarla sunulduğu podyumlarda tasarımcıların öngördüğü sloganlar arasında, “Erkek bedenine özgürlük” başı çekiyordu. Modaya yön veren markaların da koleksiyonlarına baktığımız zaman bu sloganın oldukça geçerli olduğunu görebiliyoruz. Çünkü ilkbahar-yaz sezonu erkek giyiminde konforun ön planda tutulduğu ve doğadan da ilham alınarak hazırlanmış tasarımlar, aslına bakarsanız oldukça iddialı. Nostaljik detaylarla süslenmiş klasik parçalar ise alışık olmadığımız şekillerdeki kullanımlarıyla tarzınızı farklı bir boyuta taşıyabiliyor. Sanırım bu sezon, ceketleri gömleksiz giyen, bol kot pantolonlarla dolaşan ve oldukça kısa şortlarla gezen erkeklerle oldukça sık karşılaşacağız gibi duruyor.
BOL KOTLARIN DÖNÜŞÜ
Son 10 yıl içinde kot pantolonlar, her geçen gün daralmalarıyla dikkat çekiyordu. Dar kotlarla oversize bir üst giyimi kombinlemek ise klasik haline gelmişti. Ancak artık bol kot pantolonların devri yeniden başlıyor. Kotların yanı sıra bel kısmı dar ve aşağı doğru bollaşan kumaş pantolonları da sık sık göreceğiz. İyi haber şu ki erkek bedenine özgürlük getiren bu parçalar, sıcak günlerde sizi terlemekten de kurtarabiliyor.
DENİM TRENDİ SEZONU ETKİSİ ALTINA ALDI
Kot üstüne kot giyenlerin başlattığı denim trendi, yeniden dünyayı etkisi altına aldı diyebiliriz. Podyumlarda iki hatta üç parçadan oluşan kot görünümler, tasarımcıların gözde kombinleri arasındaydı. Hatta Prada’nın yakasız western stili gömlekleri, kotların içine sokup, podyuma yollaması ile Givenchy’nin yırtık kotları, kot yeleklerle eşleştirmesi, moda severlerden de tam puan aldı. Siz de gardırobunuzdaki tüm kot parçaları çıkarmaya hazırlanın. Çünkü bu yıl kotlar sayesinde ilkbahar ve yaz sezonunda nostaljik bir hava esecek.