"İrticayla Mücadele Eylem Planı" bu haftanın bir numaralı gündem maddesiydi. Herkes kendi ideolojik safına göre belgeyle ilgili görüş/yorum ileri sürdü. Medyadaki bu gürültülü ortama son bir-iki yıldır sık rastlamaya başladık. Bir "belge" manşet yapılıyor; sonra birkaç gün tartışılıyor ve sonra hemen bir başka "belge"nin peşine sürükleniyoruz. Ancak belgeler sahte çıkınca, "belgeleri" konuştuğumuz kadar sahtelik üzerinde durmuyoruz. Çünkü arkasından hemen bir "belge" daha çıkarılıveriyor. Bu konuda size iki somut örnek vermek istiyorum. Tarih 11 Mayıs 2008
Taraf Gazetesi manşeti:
"İşte MİT’in Sabancı Cinayeti Raporu"
Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi
Özdemir Sabancı, Toyota-SA Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter
Nilgün Hasefe, 9 Ocak 1996 tarihinde Levent’te bulunan Sabancı Center’ın yönetim katı olarak adlandırılan 25’inci katında öldürülmüştü.
Gazetenin haberine göre MİT’in, 1996/114 hazırlık, 1997/443 esas belgesi bu suikastı ortaya çıkarıyordu.
Haber şöyleydi:
"Özdemir Sabancı suikastıyla ilgili ortaya çıkan bir Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) belgesinde, DHKP-C’nin cinayeti para karşılığı üslendiği, organizasyonun ise Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve o dönemde kıdemli piyade yüzbaşı rütbesindeki Hüseyin Pepekal tarafından yapıldığı saptanıyor. MİT belgesinde ayrıca cinayeti işleyen Mustafa Duyar, Fehriye Erdal ve İsmail Akkol’un devlet tarafından kullanıldığı; olay sırasında Piyade Yüzbaşı Hüseyin Pepekal’ın da cinayet mahalli olan 25. katta bulunduğu belirtiliyor.
MİT raporunda başka tespitler de var. Belgede, İstanbul Büyükçekmece’deki Akçimento fabrikasında, Emniyet’in kaçakçılardan ele geçirdiği uyuşturucuların yakıldığı, ancak bir süre sonra bunların Akçimento ocaklarında imha edilmek yerine Avrupa’ya satıldığının öğrenildiği anlatılıyor. Özdemir Sabancı’nın uyarılmasına rağmen işleyişin sürdüğü bilgisi de belgede yer alıyor."
Bırakın gazeteci olmayı, bir vatandaş olarak böyle bir belgeye ulaşsanız ne yaparsınız? Tabii ki öncelikle doğrulatmaya çalışırsınız.
Hayır bu yapılmadı; haber manşetten bu deli saçması iddialarla yayınlandı.
Tabii medyada yer yerinden oynadı; kimi köşe yazarları "Kanım dondu" diye makale yazdı.
Bu haberden sonra odatv.com adlı haber sitemizde
Ahmet Altan’a bir mektup yazdık:
"Sayın Altan,
Gerçeğe sadık olmayan ne Türkiye’yi ne dünyayı analiz edemez.
Taraf Gazetesi bazen siyasal görüşlerine ve dolayısıyla gazetenin çizgisine uygun gördüğü haber ya da belgeyi gözü kapalı sayfalarına taşıyor.
Ve ne yazık ki en az bir-iki kaynaktan ’çek edilmeyen’ bu haberler sonuçta fiyaskoyla sonuçlanıyor.
Sayın Altan,
Birçok gazeteci bilir ki, bu tür sözde MİT belgeleri gerçek değildir.
Ve tüm yayın organlarına sızdırılır.
Bu belgeye inanan yayın organları ya da son dönemlerin, internetten bulduklarıyla kitap yazan kişiler bu oyunun bir parçası oluyorlar.
Telefon açıp Ankara’daki deneyimli gazeteci temsilcinize ve meslektaşlarınıza bu durumu sorabilirsiniz. Eminiz ki onlar da size ’evet bizde de buna benzer onlarca belge var’ diyeceklerdir.
Sayın Altan,
Böylesine büyük bir iddiayı ne kadar kolay manşete taşıyorsunuz?
En azından açıp bu deli saçması haberi Güler Sabancı’ya sorabilirdiniz.
Ve bir uyarı:
Taraf Gazetesi şimdiden yorulmaya başladı; bu tür editoryal hatalar bunun sonucudur.
Ve karanlık güçler bunu bildikleri için bu tür belgeler / bilgiler sızdırıyorlar.
Lütfen biraz daha dikkat ediniz."
MİT açıklaması
Taraf Gazetesi’nin haberinin ardından sonra ne oldu?
MİT belgenin sahte olduğunu açıkladı.
Peki bu sahte belgenin hikayesi neydi?..
MİT’in Silivri’deki
"Ergenekon Mahkemesi"ne gönderdiği açıklaması şöyleydi:
"Ergenekon Soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Doğu Perinçek’in ikametgáhında yapılan aramada, Tuncay Güney İpek’ten elde edildiği öğrenilen dokümanlar arasında ayrıca benzer içerikli, MİT antetli. Mart 1996 tarih ve 11.07.14 (okunmuyor) sayılı yazının da bulunduğu belirlenmiştir.
Her iki dokümanın incelenmesi neticesinde;
MİT Müsteşarlığı olarak yasal görevimiz gereği çeşitli Bakanlık/ kuruluşlarla bu tür antetli kağıtlar kullanılarak yazışma yapıldığı, bu itibarla Müsteşarlığımıza ait antetli kağıtların Müsteşarlık dışından da temin edilerek fotokopi ile boş kağıt haline getirilip kullanılmasının mümkün olduğu,
Belge olduğu öne sürülen yazılardaki sayıların Müsteşarlığımızca kullanılan sistem ile ilgisinin bulunmadığı, makama hitap tarzının Teşkilatımızın yazışma kurallarına uymadığı,
Sabancı Center başlıklı yazının sonunda yer alan 413-914 Dinçer Bozak (Kd.Bnb.) ve 210-719 Yusuf Balbay (İstihda Yrd.) ibarelerinin Teşkilatımızla ilgisinin bulunmadığı, hususları belirlenmiş olup, söz konusu dokümanların dezenformasyon çalışması olduğu izlenimi edinilmiştir."
Ne sözüm ona MİT belgesi ne de MİT’in benzer açıklamaları yeniydi.
Son yıllarda gazeteciler benzer olaylarla sık karşılaşır oldu.
Taraf’ın manşeti yalandı.
Peki sonra ne oldu dersiniz?
Bu kez şöyle bir iddia ortaya attılar...
"Ergenekoncuların işi bu"Tarih 25 Temmuz 2008.
Haber şöyle:
"’Gizli’ kaşeli MİT belgesinin Ergenekon soruşturması kapsamında örgütün üst düzey yöneticisi olduğu iddiasıyla tutuklanan İşçi Partisi (İP) lideri Doğu Perinçek’in evinden çıktığı öğrenildi. Soruşturmayı yürüten savcılığın Sabancı suikastını anlatan belgenin doğru olup olmadığını MİT’e sorduğu ancak olumsuz cevap aldığı kaydedildi. Savcılığın, iddianamede, Ergenekon terör örgütünün suikastlar sonrası sahte belgelerle kamuoyunu manipüle etmeyi amaçladığı tespitine yer verildiği ileri sürüldü."
Ne kolay değil mi?
MİT belgesi yalan çıktı.
O halde bu sahte belgeyi de Ergenekoncular hazırladı!
Gördünüz mü şu Ergenekoncuları, sahte belgelerle gözüpek/cesur süper gazetecileri nasıl ellerinde oyuncak yapıyorlardı. Manşet bile atmalarına neden oluyorlardı! Şaka gibi...
Bitmedi.
Bir de bu sahte MİT belgesi üzerine
"Kod Adı Darbe" adında kitap yazan
Zihni Çakır gibi gazeteciler vardı.
Kooperatif yolsuzluğu suçlamasıyla tutuklanan
Çakır, yine sahte bir MİT belgesine göre Anayasa Mahkemesi eski Başkanı
Yekta Güngör Özden’in CIA ajanı olduğunu da yazdı! Güya bu MİT belgesine göre
Özden, 1994 yılı başlarında CIA Türkiye masası eski şeflerinden Direktör Albay
W. Bob tarafından CIA ile irtibatlandırılıp, ’güvenilir ajanlar’ statüsünde alıyordu. Kod numarası ise, EC-7-97 idi!
Gülmeyin, bunları yazanlar tv tv dolaştırılıp, ekranlara
"uzman" diye çıkarılıyor... Neyse.
Sabancı cinayetiyle ilgili sahte MİT belgesi dava konusu da oldu. Sahte MİT belgesinde adı geçen Albay
Hüseyin Pepekal Taraf Gazetesi’ne dava açtı. Dava Kadıköy 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
Bir not ile bu bölümü noktalayayım.
21 Şubat 2009 tarihinde yapılan bu duruşmadan başka, aynı gün Taraf Gazetesi’nin 20 duruşması daha vardı!..
İnanması zor ama, mesleğin duayeni olarak bildiğimiz bazı gazeteci ağabeyler Taraf’ın bu tür sansasyonel haberciliğine övgü düzüyor.
Öyle ya haberin gerçek/doğru olup olmaması önemli değildi; yeter ki ses çıkarsındı!
Mumcu’yu MOSSAD öldürmüş
Tarih 11 Nisan 2008
Vakit Gazetesi’nin 1. sayfasındaki haber:
"Mumcu’yu MOSSAD öldürmüş"
Gazeteye göre bakalım Uğur Mumcu’nun katilleri kimdi?
"2 Şubat 1993 tarihli ve MİT tarafından Başbakanlık’a hitaben yazılmış MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı ’çok gizli ibareli’ Uğur Mumcu cinayeti konulu belgenin içeriği şöyle:
ABD’nin, güvenliğini ve hayat çıkarlarını yakından ilgilendiren Türkiye’nin, gerekli yerlerinde kuvvet bulundurmak ve bu maksatla Orta Doğu’yu kontrol altına alıp, Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek maksadıyla; ABD Haberalma Servisi CIA denetiminde, İsrail kabine görevlisi Haim Bar-Lev kontrolünde, İsrail GANDA birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel TİM Hayf Deniz Üssü’nden botla Türkiye’ye giriş yapmışlardır. Mezkur timin ülkemizdeki görevleri, Teşkilatımızın değerli haber kaynaklarından Gazeteci Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand’ı öldürmektir.
Gazeteci Uğur Mumcu’yu öldüren tim elemanları, ikinci görevleri olan Mehmet Ali Birand’ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmamışlardır. TİM elemanlarının yaptığımız istihbarat neticesinde İsrail Hükümeti’nin Ankara Temsilciliği’nde kaldıkları tesbit edilmiştir."
Benzer olaylar çokBu haberden sonra hemen aynı gün odatv.com’da şunu yazdık:
"Karanlık odaklı merkezlerin en çok sevdiği yayın organları el altından sızdırdığı bilgi/belgeleri hiçbir süzgeçten geçirmeden yayınlayan yayın organlarıdır.
Son dönemlerde özellikle Ergenekon soruşturması nedeniyle bunun medyada sıkça örneğini görüyoruz.
Bu gazetelerin başında ne yazık ki Vakit Gazetesi geliyor. Bugün yaptıkları habere göre: Ergenekon terör örgütüne yönelik düzenlenen operasyon kapsamında Veli Küçük’ün evinde çıkan ’çok gizli’ kaşeli eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı bir belgeye göre, Uğur Mumcu ve M. Ali Birand MİT’e haber kaynaklığı yapmış.
Yine aynı belgede Uğur Mumcu’nun MOSSAD tarafından öldürüldüğü dile getiriliyor."
Haber bu.
Vakit Gazetesi’nin bilmediği gerçek ise şu:
Bu tür uydurma sahte belgeler Ankara’da her medya kuruluşuna gönderilir. Hangi gazeteye gitseniz bir torba dolusu böyle akla ziyan belgelerin bulunduğu dosya görürsünüz.
Ve işin daha garip yanı:
Vakit’in haber yaptığı bu belge zamanında medyada tartışma konusu oldu.
Uğur Mumcu cinayetinden hemen sonra basın toplantısı düzenleyen RP Genel başkan Yardımcısı
Şevket Kazan’ın dağıttığı belgenin aynısıydı.
Ancak kısa bir zaman sonra bu belgenin sahte olduğu ortaya çıktı."
MİT "Yalan " dediVakit’in manşetinden verdiği MİT belgesi sahteydi.
MİT yıllar önce yalanladığı belgeyi bir kez daha yalanladı. Bakın nasıl bir açıklama yaptılar? Ancak MİT’in açıklamasını dikkatli okumanız gerekiyor. Bakın sahte belgeciler neler yapabiliyor:
"Uğur Mumcu suikastı ile ilgili basında yer alan sahte MİT belgesi hakkında; 16/05/2000 tarih ve 10.2.001.01.000.440.35-610/14026 sayılı yazı ile Adalet Bakanlığı’na yapılan suç duyurusu. (Listede yer aldığı sıra no: 35, 92, 103, 259)
Uğur Mumcu suikastını konu alan ve MİT tarafından yazıldığı izlenimi yaratılmak istenen her iki dokümanla ilgili olarak yapılan incelemelerde;
İlk belgede (02/02/1993 gün ve 01.786/0875/433 sayılı yazı) geçen imzanın doğru olduğu ancak, başka bir belgeden alınarak bu yazının altına monte edildiği,
MİT Müsteşarlığı olarak yasal görevimiz gereği çeşitli Bakanlık/ kuruluşlarla bu tür antetli kağıtlar kullanılarak yazışma yapıldığı, bu itibarla Müsteşarlığımıza ait antetli kağıtların Müsteşarlık dışından da temin edilerek fotokopi ile boş kağıt haline getirilip kullanılmasının mümkün olduğu,
Belge olduğu öne sürülen yazıdaki sayılarında Müsteşarlığımızca kullanılan sistem ile ilgisinin bulunmadığı, makama hitap tarzının Teşkilatımızın yazışma kurallarına uymadığı, hususları belirlenmiş olup, dezenformasyon olduğu anlaşılmış ve Adalet Bakanlığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur. Anılan dezenformasyon çalışmasının Uğur Mumcu suikastının gerçekleştirildiği tarih itibariyle, faillerin tespitine ilişkin hedef saptırmak amacıyla ortaya çıkartıldığı izlenimi edinilmiştir."
Vakit Gazetesi, Ergenekon sanığı
Veli Küçük’ün evinde bulunan MİT belgesini hiç doğrulatma gereği duymadan manşetine taşımıştı.
Herhalde belgeyi aldığı kaynağına çok güveniyordu!
Haberi doğrulatma ihtiyacı duymamıştı.
Durun ilgili haberle ilgili gelişmeler bitmedi.
Ah Ergenekoncular!Tarih 13 Ağustos 2008
Aynı
Sabancı suikastıyla ilgili sahte belge olayında olduğu gibi yandaş medyada yine benzer manşeti yaptılar:
"Ergenekoncular suikastlardan sonra sahte MİT raporu düzenlemişler."
Peki bu önemli iddiaya ilişkin elde hiç somut bir delil var mıydı?
Vardı! Çünkü bu sahte MİT belgeleri Ergenekon sanıklarının evlerinde ele geçirilmişti!
Siz hálá,
"İrticayla Mücadele Eylem Planı"nı gerçek mi sahte mi olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Bu sözde belgenin sahte olduğu ortaya çıkarsa ne yazacakları da şimdiden belli değil mi?
Türkiye tarihinin gördüğü en büyük psikolojik savaşa sahne olmaktadır.