Paylaş
Bir anlamda, hem düşük faiz, hem de düşük döviz kuru uygulamasını eş zamanlı olarak hayata geçirdiğini ilan etti. İktisatta, kambiyo rejimi kısıntısı yokken, faiz ve döviz kurunun kontrolünün mümkün olamayacağı ifade edilir. “Devlet garantisi” tabii ki ciddi bir teminattır. Ancak verilen garantilerin arkasında bütçe kaynaklarının da yeterli olması icap eder. Neticede açıklanan önlemlerle döviz kurunun baskılanması hedeflenmiştir. Bu durum, ihracata yönelik, kamuoyunda “Çin modeli” diye konuşulan ekonomik modelden vazgeçildiği izlenimi doğurabilir. Hükümet; köprü, hastane, havaalanı projelerinde olduğu gibi “kur garantisi” yöntemini böylelikle yaygınlaştırmış oluyor.
Piyasaların öncelikli talebi istikrar ve öngörülebilirliktir. Güçlü döviz rezervlerimiz ve bütçe imkânlarımız olmadan bu neviden programların çok uzun süre sürdürülmesi zordur. Bu sebeple, kötü senaryoda devletin para basma mecburiyetinde kalması ve yüksek enflasyonist sürece girilmesi ihtimal dahilindedir. Diyeceğimiz; sermayesi kıt bir az gelişmiş ülke konumundaysanız, kaynaklarınızı vaktiyle yapısal dönüşümlere tahsis etmemişseniz bu neviden krizlerle sık sık karşılaşmanız beklenen bir durumdur. Bu sebeple, sihirli ve basit çözümlerle meselelerinizi çözümleyemezsiniz. Açıklanan tedbirler, bu manada yapısal sorunlarımıza çare değildir. An itibariyle yangın söndürülmüştür, temel meselelerimiz hala ortadadır.
----------
ENFLASYON NAS SAYILIR MI?
TÜRK Lirası mevduata döviz kuru garantisi verilmesi, diğer deyişle dövize karşı değer kaybının telafisi hem “Nas”, hem de “mevzuat” anlamında “faiz” addedilmiyor. Hani kriter olarak “döviz”e tanınan bu ayrıcalık, mesela neden “enflasyon”a sağlanmıyor? Türk Lirası, “Altın para” esasında olsa, enflasyondan etkilenmesi söz konusu olmaz. Ama bizim paramız, tıpkı diğer ülkeler gibi, neticede bir kağıt, garantörü de rezervleri negatif Merkez Bankası.
Dolayısıyla bu durum değişmediği müddetçe dalgalanmaya, hatta değer kaybetmeye hep yatkın. Bu sebeple devlet, faizleri enflasyon seviyesine çıkartınca, aslında bir getiri sağlanmıyor, sadece değer kaybının dengesi tutulmuş oluyor. Konu “döviz” olunca bu rasyonalite açıklanan programda işletildiğine göre, neden hala Merkez Bankası ısrarla TÜİK rakamlarını enflasyonun altında belirliyor, nominal erimiş seviyelere reel faiz muamelesi yapılıyor, anlamak güç. Faizi haram kılan “Nas”ın farklı kriterlere göre esnek yorumlanması ilahiyatçı olmayan bizim gibi sıradan insanların zihinlerini karıştırıyor.
Paylaş