Paylaş
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde de bahse konu sorun tüm boyutlarıyla yaşandı. Metro ve Tramvay çalışanları ile Toplu İş Sözleşmesi çıkmaza girmiş ve hafta başında sendika tarafından “grev” başlatılmıştı. Büyükşehir tarafından teklif edilen en düşük net ücret 22.000 TL iken, Sendika en düşüğü 33.813 TL olmak üzere 40.000 TL’lere varan net ücretler istemişti.
Grev iki gün sürdü. Haliyle şehir içi trafiğinde büyük bir sıkıntıya sebebiyet verdi. Büyükşehir, bağlı şirketleri ile beraber dev bir organizasyon. Bu neviden yapılarda ücretlerin “bütünlüklü bir denge” içinde yürütülmesi bir gereklilik. Bu yüzden sendikanın isteklerine olumlu yanıt verilmesi beklenemezdi.
Neyse ki salı günü geç saatlerde sağduyu ön plana çıktı, sendika büyük ölçüde Büyükşehir’in imkânları içinde kalmayı kabul etti ve sorun çözüldü. Tabii ki acımasız bir hayat pahalılığı var. Ancak halka hizmet için oluşturulmuş bu tür dev organizasyonlarda herkes aynı gemidedir. Esasında paylaştırılan “pasta” değil “ekmek”tir. Büyükşehir sınırlı bütçesinde her bir harcama ve yatırım kalemi tariflenmiştir. Bugünkü hayat şartlarında emekçiler için istenenler makul olsa da, dar imkânlara sahip bir kamusal yapıda planlanandan fazlası talep edildiğinde, bu durum diğer paydaşların “kursaklarından lokma eksilmesi” anlamına gelir.
Sendikada günün sonunda böyle yaklaşmış olmalı ki, uzlaşma temin edilmiş.
Bu çekişmelerin sebebi esasında taraflar değildi. Enflasyon denen olgu kamu kaynaklarını da olumsuz etkiliyor. Bu durumdan yerel yönetimlerimiz, biraz da siyasi tutumların etkisiyle, nasiplerini alıyorlar.
Umarız en kısa zamanda makro dengeler istikrara kavuşur, giderek kan kaybeden sabit gelirlilerimiz bir nebze rahatlar.
Paylaş