Suriye bize etiketlenmiştir

TÜRKİYE uzun vadeli ve çok boyutlu bir planla Kuzey Suriye’ye müdahil olmaya karar vermiş gibi duruyor.

Haberin Devamı

 

Ara verilen harekâtın iki ana amacı olduğu anlaşılıyor. Birincisi; sınırımızda bir ‘Kürt oluşum’ istenmiyor. İkincisi; ülkemizdeki yaklaşık dört milyon Suriyeli PYD’den boşaltılan yere yerleştirilerek, kalıcı bir Sünni özerk yapı hedefleniyor. Bu iki amaç Suriye ile ülkemizin kaderini ‘lehimlemek’ anlamına geliyor.
‘Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız’ deklarasyonumuzun özerk yapılara imkân sağlayan yeni anayasa bağlamında ifade edildiğini zannediyoruz. Türkiye’nin hali hazırda ‘Şii Esad’ yönetimine saygı duymadığı ve onun Suriye’nin tamamı üzerinde kalıcı otoritesini kabule yanaşmayacağı çok açık anlaşılıyor. Esad rejiminin hem Kürtleri hem de Türkiye destekli Sünni oluşumu, aynı anda merkezi otoritesi altında tutabilmesi mümkün gözükmüyor. Zira güneye püskürtülmüş Kürtler, ABD ve İsrail desteği ile özerk bir yapı oluşturmaya çabalarken, Sünni oluşum Türkiye’nin koruması altında olacaktır. Suriye merkezi yönetiminin her iki kesimle mücadelesi zor olacağından taraflardan birine yaklaşması makul senaryo gibi duruyor.
Mezhepsel çelişkinin çok daha derin olması sebebiyle Kürtlerle koalisyonu daha yüksek ihtimal olarak görülebilir. Nitekim bu konuda emareler oluşmaya başlamıştır. Bu yakınlaşma Kürtlere Kuzey Suriye’de tutunma imkânı sağlar. Böyle bir birliktelik ABD, İsrail, Rusya, İran, hatta AB desteğini elde eder, Mısır ve Suudi Arabistan itiraz etmez.
Türkiye 4 milyon Suriyeli ile güney sınırında kimsenin kolay söküp atamayacağı Sünni (İhvanı) toprakların hamisi olarak uzun yıllar devamlı mücadelesini vereceği bir koruyuculuğa etiketlenir. Hani ‘siyasi’ olmasa da ‘ekonomik’ ilhak mukadder gözüküyor. Bu operasyon sonrasında PYD, hatta PKK, batılı devletler tarafından daha aleni bir şekilde muhatap alınmaya başlar.
Duruma göre Türkiye şeytanlaştırılırken, Kürtler’in mazlum ve mağdur konuma sokulacağı kesindir. Bu hal, sınırlarımız içindeki Kürt nüfusun yaşadığı yerlere dair huzursuzlukların çoğalması anlamındadır. ABD ile varılan mutabakat güney sınırlarımızı 32 kilometrelik derinlik boyunca PYD’den arındırıyor. Ama onların yerine Esad rejimi ve Ruslar geliyor.
Yani eskinin Baas yönetimleri ile oluşturduğumuz dengeye dönüş yaşanıyor. Gözden kaçmasın, anlaşmada Kobani ve çevresindeki diğer yerleşim yerlerinin demografik yapısı aynen korunuyor. Dolayısıyla bahse konu mutabakatın uzun vadede kalıcı olması mümkün durmuyor. Türkiye’nin askerleri geri çekmiyor olması bir müddet sonra Rusya ve Esad rejimi ile karşı karşıya gelme sorununu ortaya çıkartacaktır.
Diyeceğimiz bu pilav daha çok su kaldırır.

-------------

Haberin Devamı

ZARİF VE NACİ USTALAR
Yakın zamanda İzmir şehir gastronomisi yönünden sevindirici iki gelişme yaşandı.
Birinci gelişme, Şehit Fethi Bey caddesinde mütevazı tezgâhında efsaneleşmiş ‘’Ciğerci Zarif’’e ilişkin.
Yaprak ciğere ait damak tadımızı şekillendirmiş bu mekân ekonomik gerekçelerle kapatılma kararı alınca tüm şikemperverleri hüzünlendirmişti.
Neyse ki bir kaç ay geçmeden tekrar sahalara döndüler.
İzmirliler böylesi yerleri sahiplenmelidir.
‘’Orada Zarif Usta var’’ demek yetmiyor.
Hep kalsın isteniyorsa, gidiyor ve masaları dolduruyor olmamız gerekiyor.
Diğer mekân, daha doğrusu kişi ‘’Naci Usta’’.
Naci Usta hem büyük ölçekli restoranların hem de tencere yemeği sunan mekânların iddialı bir figürüdür
İzmirliler sık sık mekân değiştirmesine rağmen Naci Ustayı ısrarla takip eder ve kendilerini onun sihirli kepçesinden mahrum etmek istemezler.
Şimdilerde Bayraklı’ da kentimizin yeni iş merkezinde yepyeni bir heyecanla tekrar sahne aldı.
Hani ‘’et üstadı’’ kimliğinin yanı sıra patlıcan kebaptan, su böreğine, onun tezgâhı hep bir lezzet resitalidir.
Aman, böyle yerler mutlaka yaşasın.
Ancak unutmayalım.
Bu neviden yerlere ‘’gastronomik simgemiz’’ diyorsak, ilgimizi hiç aksatmadan devam kılıyor olmamız icap ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları