Paylaş
GİTTİK, gidiyoruz derken “190 Spartalı” olarak Diyarbakır gezimizi eda ettik.
Geziye başlangıçta çok karşı çıkanlar oldu.
Hatta grupta yer alanların dahi, katılıp katılmama konusunda ciddi tereddütleri vardı.
Kolay değildi elbet. Ülke her ne kadar geleceğine barış ve umutla bakma konusunda hemfikirse de, yakın geçmişte yaşanan acılar insanları temkinli olmaya itiyordu.
Diyarbakır’da yaşadıklarımız zihnimizde yer alan tüm endişeleri dağıtmış mıdır?
Şüphesiz bir günlük geziden böylesi sonuç beklemek gerçekçi değildir.
Ama 190 kişinin tamamı çok önemli bir şeyi tespit etti.
Huzurlu ülke isteği
O da, Diyarbakır’da yaşayan vatandaşlarımızın da artık huzurlu bir ülke istediğidir. Bu yönü itibariyle herkes, hepimiz tam bir mutabakat içerisindeyiz.
Bakın, aynı niyete sahip olduğunuzu hissetmek bile gezimizin amacının hasıl olduğunu gösterir.
Yalnız lütfen geziyi yorumlarken ikide bir “kırmızı çizgilerimiz var” söyleminde bulunmayalım.
Kırmızı çizgiler dediğiniz nedir? Ülkenin bölünmesinden, aşırı kopuk federatif bir yapıdan bahsediyorsak, zaten bunların hiç biri çözüm sürecinde masada değil.
Kimliklere saygı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, uydurulmuş yer isimlerinin tarihi isimlerine iadesi gibi düzenlemelere herhalde hiçbir demokrat İzmirli’nin itirazı yoktur.
Güvenmemiz gerekiyor
Bu arada Osman Baydemir, konuşmaları esnasında bir hususun altını sürekli vurguladı.
Meselenin, Kürtlerin münferit olarak mevcut haklarını genişletmesi olmadığını, huzurlu bir Türkiye’nin, tüm ülkenin demokratikleşmesinden geçtiğini, yerel yönetimler güçlendirilecekse bunun kapsamının tüm Türkiye olması gerektiğini, ısrarla belirtti.
Hep söylüyoruz, bu ülkenin temel problemlerinin çözümü her konuda demokrasinin yaygınlaştırılması ve içselleştirilmesinden geçiyor.
Kalıcı barış, huzur, istikrar, millet aidiyeti, özgür insanlar... Bunların hemen hepsi yeni bir demokratik Türkiye inşasından geçiyor.
Bu noktada, öncelikle iktidar partisinin samimi olduğunu her kesimin hissetmesi lazım.
Daha sonra, tüm bunların bir süreç alacağının ayırdında olmamız, erken telaşlara kapılmamamız, her atılan adımın kötü ihtimallerini abartmamamız, iktidarı ve muhalefetiyle parlamentomuzun sağduyusuna güvenmemiz gerekiyor. 2 trilyon dolarlık ekonomik büyüklük hayal edilen bir ülkede, hiç kimsenin özgürlükleri kısıtlayarak bu hedefe ulaşamayacağını bildiğini, kavramak gerekiyor.
Bu iktidar ıskalanmasın
Unutmayın, komplo teorileri üzerinden, ya da bazı münferit icraatları, genele kaygıyla teşmil ederek katı hükümler oluşturmak, gücünün farkında olmayan özgüvensiz insanların problemidir.
Bu ülke önce muhafazakarlar, sonra da Kürtler eliyle demokrasi yolculuğuna çıkmıştır.
Tüm nüfusun diğer tam bir yarısı, tıpkı onlar gibi organize olarak, esirgenmiş haklarını ve taleplerini elde etmeyi bir biçimde öğrenecektir.
Demokrasi hiçbir şey yapmadan sızlananların mutlu olduğu bir rejim değildir.
Bu saatten sonra bu ülkede hiç kimsenin temel hak ve özgürlükler konusunda tartışma yaratabilecek bir eylem ve söyleme gücü yetmez.
Ortada “sandık” durup dururken, aşırı karamsar yorumlarla kendimizi lüzumsuz yormamalı ve üzmemeliyiz.
Ha, bu iktidarın, kimseden saklamadığı, zaten bildiğimiz anlayışlarına uygun yaptığı düzenlemeleri de, o iflah olmaz gibi gözüken “rezervli gözlüklerle” değerlendirip, “yaşam tarzım, temel hak ve hürriyetim elden gidiyor” telaşıyla, karalar bağlayacak mertebeye getirmememiz gerekiyor.
Neticede sen de iktidar ol, sen de “minör” değişikliklerini yap. Engel olan yok. Hiç kimse halihazırda muhafazakar bir iktidarımızın olduğu gerçeğini ıskalamasın.
Nerede şimdi Girne Bulvarı’ndaki top?
Üçüncü Boğaz köprüsüne Yavuz Sultan Selim’in ismi verildi.
Herhalde Alevi vatandaşlar bu seçimden mutlu olmamıştır.
Biliyorsunuz İstanbul’da ikinci havaalanının ismi Sabiha Gökçen’dir. İlk Türk kadın savaş pilotu. Aynı zamanda tek parti döneminde bombalanan Dersim’in kahramanlık (!) figürü.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda, adada ilk etapta oluşturulan askeri hattın adı “Atilla”. Barış adı altında yapılan operasyonun, ikna etmeye çalıştığınız Avrupa kamuoyu nezdinde kabul görebileceği son isim.
Hemen akabinde, “İhtilal Paşası” belediye başkanının Karşıyaka Girne Bulvarı’nın denize kavuştuğu yerde “anıt” niyetine dikilen dev savaş topunun yönü, nasıl bir haz sağlamışsa, Yunanistan’a çevrili.
Yahu biz neden böyleyiz? Daha bin bir örnek bulmak mümkün. Neden kendi hassasiyetlerimizi başkalarının yüreklerini acıtarak tatmin etmeyi tercih ederiz?
Diyeceksiniz ki “ne yani başkaları üzülecek diye milli ve tarihi insanlarımızı yok mu varsayacağız?”
Bu soruya cevabım “evet”dir. Olgun, sarmalayıcı anlayışlar, daima özenli davranırlar. Bu tutumlar karar vericilere ve onların temsil ettiği devletimize zarar vermez, eksiklik hiç yaratmaz, sadece saygınlık verir.
Paylaş