Paylaş
Aradan geçen yıllarda bu zihniyet pek değişmişe benzemiyor.
Siyasi iktidar tarafından pek beklenmedik bir “hukuk, ekonomi ve demokrasi” paketi açılma kararı alındı.
İktidarın ilk yıllarında bu açıklamaya benzer bir yumuşama ve özgürlük rüzgarları estirilmişti.
AB süreci, komşularla olan ilişkiler, barış süreci, adeta bir devrime işaret ediyor, bağlı olarak ekonomi olumlu bir ivmeyle gelişiyordu.
Sonra, temel anlayış değişmeye, daha içe dönük, milliyetçi, hatta şahin politikalara yönelmeye başlanıldı.
Hiç şüphesiz, bahse konu tutum değişikliklerin sebepleri vardı.
Neyse, şimdilerde siyaseten dışımızdaki dünya ile büyük ölçüde problemler yaşıyoruz ve ekonomimizin iç açıcı olmadığı ortada.
Bu sebeple bir “beyaz sahife” açılma ihtiyacı duyuldu.
Bu aşamada cevabı aranan soru, bahse konu “seferberliğin” ne ölçüde bir anlayış farklılığı içerdiği.
Zira, tepe yönetimin aynı ve yakın geçmişteki söylemleri doğal olarak hatırlanıyor.
Örneklersek;
Faiz enflasyon sebebi mi, sonucu mu?
Osman Kavala, Ahmet Altan, Selahattin Demirtaş’a bakış açısı değişecek mi?
Soruları çoğaltmak mümkün.
Her türden politika değişikliğinin tekeli, merhum Tandoğan zihniyeti gibi, iktidarımıza ait...
İşin tuhafı hiç birimizin bu duruma bir itirazı da yok.
Hakkımızda ne hayırlı ise sadece onlar biliyor, karar veriyor, deklare ediyor ve geri kalana kabullenmek kalıyor.
“Öğrenilmiş çaresizlik” dedikleri bu olsa gerek.
-----
Çok merkezli kent
İZMİR deyince akla “Kordon” gelirdi.
Karşıyaka “35,5” sloganıyla ayrıcalığını ısrarla sürdürür, Güzelyalı-Göztepe hattı “biz de varız” diyerek kentin keyif odakları sıralamasında yer almaya çabalardı.
70’li 80’li yıllar böyle geçti.
Derken, kendine yeten, yepyeni, hareketli, renkli merkezler çoğalmaya başladı.
Bornova Küçükpark civarı önce bir talebe muhitiydi.
Sonra her yaştan insanların ilgi odağı olmaya başladı.
Her keseye uygun yeme-içme mekânları ile kendi “Cumhuriyetini” ilan etmişti.
Bu esnada Bostanlı da kıpırdanıyordu.
Mavişehir etkisiyle orta-üst gelir nüfus artmaya başlamış, birbiri ardına açılan AVM’lere sığmayan, daha sıra dışı, kendine özgü mekânlar arayanlar farklı bir talep oluşturmaya başlamıştı.
Şimdilerde, bırakın ana caddesini, yan sokaklar, dar sokaklar dahil, her türden kaliteli, keyifli, canlı bir ortam oluşmuş durumda.
Pek tabii, kentin bahse konu yerlerinde bu gelişmeler olurken, diğer semtlerin durmayacağı çok açık...
Nitekim Buca, Kasaplar Meydanı, Narlıdere, Sahil Evleri gibi yerler, geç başladıkları yarışta, nihayet keşfedilerek “dört nala” gelmeye başladılar.
“Sahil Evleri” demişken, bu özel beldeye bir kere daha dikkatinizi çekmek isterim.
Burası denize sıfır “Beverly Hills” tadında bir yer.
Belediyenin kıyı düzenlemesi sonrasında, birbirinden nezih mekânların açılmaya başladığı “asude” bir ortam Sahil Evleri...
İzmir hakikat çok özel bir kent...
İnsanı, doğası ile büyülü gökyüzünün sarmaladığı Allah’ın bir lûtfu.
Paylaş