Algı yönetimi ayıbı

TABİİ ki, İzmir “vahşi” bir zihniyetle büyümesin.

Haberin Devamı

Tabii ki, “rant histerisine” kurban edilmesin.

Ancak bu hassasiyet, “taş üstüne taş konulmasın”, “yetersiz mevcut” rehabilite edilmesin anlamında olmamalı.
Aziz Kocaoğlu’nun başkanlığının üçüncü dönemini yaşıyoruz.
Kendi ifadesi ile “olgunluk” dönemini idrak ediyoruz.
Bu sebepten pek çok proje “start” almış durumda.
Üstelik Buğra Gökçe gibi teknisyen niteliği gelişmiş, fevkalade becerikli bir bürokratın da konforuna sahip.
Ancak, onların da İzmir’i sevdiğinden şüphemiz olmayan bazı meslek odaları yöneticileri ısrarla “istemezükçü” tavırlarını sürdürüyor.
Son örnek İzmir’in gözbebeği Kültürpark.
Tarihi Fuar alanımız, değerli Şehir Plancısı İlhan Tekeli’nin koordinasyonunda, katılımcı bir anlayışla planlanmıştı.
Bu çerçevede bazı binalar yıkılarak (Özdemir Sabancı, Çarhoğlu, Palmiye, Menekşe, Atlas Pavyon, İsmet İnönü, Holler) yerlerine bir Kültür ve Sergi Sarayı yapılacak.
Bölünebilen karakterde, 400 araçlık yeraltı otoparkı ile müthiş bir eser.
Üstelik bu proje gerçekleştirilirken, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi denetiminde, hastalıklı olduğu tespit edilen ağaçlar dışında, ki onların da yerine de yenileri dikiliyor, ilave hiçbir ağaç kesilmiyor.
Maalesef yine bilindik ağızlar “algı yönetimine” başladılar.
Sanki Kültürpark betona ve ranta teslim ediliyor.
Yani, insaf ötesi ayıp.
Fuar 86’ncı yıldönümünde eski etkinliğine kavuşturulmak isteniyor.
Bu amaçla, hem ticari hem de kültür, sanat, eğlence fonksiyonları ile halkın ilgisinin tekrar kazanılması hedefleniyor, iyi bir bütçe ile 26 Ağustos tarihine hazırlanılıyor.
Kültürpark, evvelden “ilk ürün” fuarıydı.
Şimdi, o geleneğin 21. yüzyıl versiyonu “innovasyon ve tasarım” ön plana çıkartılacak.
Bu yüzden Kültür Merkezi çok önemli.
Diyeceğimiz, Aziz Başkanı hepimiz tanıyoruz. Eleştirmek serbest, ama bu neviden konularda ona ve ekibine güvenmemek hakikaten haksızlık oluyor.

----

Yeter artık

Haberin Devamı

BEN “cennet’i” istemiyorum.
“Cehenneme” de gitmiyorum.
En önce “Türk, Laz, Çerkez, Kürt...” değilim kardeşim.
Sıradan, efendi, iyi olmaya çalışan “İnsanım”.
Vatan, Millet, Sakarya, Şehit...
Ne zaman bunları duysam, arkasından kan ve gözyaşı geliyor.
Onları da istemiyorum.
Bir “İskoçya kasabası” huzuru arıyorum.
Bir “Fransız köyü” yerleşikliği.
Evime gelen yol üzerinde, köşedeki “fırının” 500 yıllık olmasını, dedemin gittiği “kahve”de çay içmeyi, hem kendi hem de torunum adına hayal ediyorum.
Yaşadığımız yerleri daha da yaşanılası kılmaya çabalamak, korumak, kirletmemek, elbirliği ile güzelleştirmek istiyorum.
Devletin tüm kurumlarının “hadlerini” bilmelerini, “ceberut” rollere heveslenmemelerini, “güvenimizi”, “masumiyetimizi” kullanmamalarını, düzgün olmama ihtimallerini zihinlerimizden silmelerini, temenni ediyorum.
Bugüne bakıyorum...
Ne “terörü” anlıyorum, ne de yapıp yakıştırıp, bu ortama sebep olanları.
Ben, sıradan, iyi insanlarla beraber mutlu olmak istiyorum.
Hepsi bu...

----

Muhittin Bilget

Haberin Devamı

GEÇENLERDE 1912 Derneği’nde bir yönetim değişikliği yaşandı.
104 yıllık çınar olan KSK’nin, kurulduğundan beri “sağduyu omurgası” olan 1912 Derneği’nde, görevi Ekber Göçer’e devreden başkan Muhittin Bilget’in veda mesajı etkileyici tespitler içeriyordu.
Günlük kısır çekişmelerin üstünden meselelere yaklaşabilmek, belirli bir kalite ve yüce gönüllü olmayı gerektirir.
Sayın Bilget’in medeni üsluba sahip açıklaması tüm camiaya örnek olurken, KSK’nın geleceğine yönelik rasyonel bir yol haritasını da içeriyordu.
KSK, hiç şüphesiz hem yetiştirici, hem de yarışmacı bir kulüp olmak zorunda.
Koca bir ilçeyi keyifli bir birliktelikte kavrayabilecek en değerli parantezdir Kaf Kaf’lı olmak.
Muhittin Bilget “Onu pamuklar içinde koruyun” derken, böylesi bir eşsiz mücevherin sahipliği konusunda tüm Karşıyakalıları adeta “göreve” çağırıyor.
Göztepe, Altay, Altınordu, İzmirspor ve diğer tarihi kulüplerimiz de tıpkı KSK gibi, aynı misyona sahiptir.
Bizler İzmirli olmakla övünüyorsak, işte bu değerlerimiz yüzündedir.

Yazarın Tüm Yazıları