Bu da birçok sanatçının üretkenliğini arttırdı ve farklı etkinliklerle hayranlarının karşılarına çıkmalarına vesile oldu. Malum hepimiz evde kalıyoruz; başkalarının sağlığını da düşündüğümüzden dışarı burnumuzu bile çıkarmıyoruz. Bu da birçok sanatçının üretkenliğini arttırdı ve farklı etkinliklerle hayranlarının karşılarına çıkmalarına vesile oldu. Daha önce haftada bir gördüğümüz “canlı Instagram konserleri” birbiriyle yarışarak, üst üste her gün evimize gelmeye başladı. Kimimiz bildirimlerini kapattı, kimimiz canlı yayınlardan canlı yayınlara savruldu. Üstelik bu ülkemize has bir durum da değildi. Koronavirüs salgını global olduğundan tepkime dünya çapında oldu. Shawn Mendes&Camila Cabello, Neil Young, Hozier, Erykah Badu, Niall Horan, Keith Urban, Charlie Puth, Oh Land, Sofi Tukker gibi isimler Facebook, Instagram, YouTube gibi dijital platformlar üzerinden canlı konserler verdi. Türkiye’de de canlı yayın konserleri Instagram’dan başladı. Reynmen’den Yalın’a, Sıla’dan Funda Arar’a, Ceylan Ertem’den Can Bonomo’ya onlarca şarkıcı açtı kamerayı çaldı, söyledi. Kendimizi karantinaya almamızın ilk haftasını geride bırakırken büyük markaların hatta belediyelerin birer birer birçok sanatçıya sponsor olduğunu da görmek huzur verdi. Çünkü bu süreçten maddi anlamda en çok etkilenen endüstrilerden biri; müzik. Bu sponsorluklar sayesinde birçok müzisyenin önümüzdeki 1-2 ayı rahat geçirebileceğini bilmek bir “oh” çektirdi. Bu yayınlar sırasında “Ne güzel evlerinden kamera açıp söylüyorlar” dedim ve bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini de anladım. Sıla ve Yalın’ın canlı yayınında “Bana iyi geldi” demesini duymak ya da diğer müzisyenlerin “Buna ihtiyacım varmış” açıklamaları biz dinleyicilere de pozitif bir etki sağladı. Yalnız kaldığımız evlerimizde bir canlı yayın konseri sırasında eşimizle dostumuzla müzik aracılığıyla yeniden buluşuyormuşuz gibi hissettik. Sizi bilmem ama gerçekten bana da iyi geldi...
Bizden ne haber?
Alman Müzik Birliği “GEMA”, salgın döneminden etkilenen Almanya’daki şarkı yazarlarına 43 milyon Euro’luk bir bütçe ayırdı. MSG de söz ve müzik yazarları için çalışma başlattığını açıklamış. Peki, bizde bu konuya dair ne kadar umut ışığı var? Konser ve etkinliklerle ilgilenen organizasyon ve mekanlara dair bir çalışma hazırlığı olduğunu biliyorum ama şu an evinde oturmak zorunda kalan müzisyen, prodüksiyon çalışanları ve teknisyenlere neler olacak? Meraktayım...
Sonunda ilk albüm
Bugüne kadar hep EP yayınlayan Lopenstraat’ın ilk albümü yarın tüm dijital platformlarda. “lopenstraat II” adını taşıyan albümü dünya müziği kategorisinde değerlendirebiliriz. Ara ara deneysel müziğin de ön plana çıktığı albümde elektro gitar, synthesizer, bas, davul, perküsyon, saksafon, pan flüt, ocarina ve trompet adeta birer grup elemanı gibi şarkılarda var oluyor. “Vodou” albümün en beğendiğim eseri olarak öne çıkıyor.
Yanıyor
Kamufle’nin muhtemelen tamamlandığında çokça konuşacak olacağımız “19T” isimli yeni albümünün ikinci bölümü yarın yayınlanıyor. Albümden bir sonraki üç şarkıyı da bu EP’de duyacağız. Albümün çıkış şarkısı “Sürçülisan”. Kamufle ve Ezhel’in söylediği, çağlamalarını Kaan Boşnak’ın çaldığı, bestesi Boşnak ve Da Poet imzalı şarkı resmen yanıyor. “Bomboş” ve Anıl Piyancı’yla söyledikleri “Damarıma Basma” şarkıları da geri kalmıyor.
Romantik ses
Zamanla müziği sana ulaştıran herkese belli bir saygı ve sempati geliştiriyorsun.
Müzisyene, aranjöre, canlı müziği sana ulaştıran her bir birime ayrı bir ilgi duyuyorsun.
Bu haftanın konusu tam da bu.
Koronavirüs vakalarının ortaya çıkmasıyla ilk olarak konserler ve etkinlikler ertelendi ya da iptal edildi. Evet, bu iptaller sağlık açısından en doğru karardı.
Mekanları dezenfekte etseniz bile içeri giren insanların sağlık durumundan emin olmanız mümkün değildi. Ama gelelim bunun sonuçlarına...
Müzik sektöründe kendi sağlık sigortasını ve vergisini ödeyen ülke çapında 100 bine yakın serbest çalışan olduğu düşünülüyor.
Yıllardır hastalık mevsimlerinde “Elleri 20 saniye yıkayın” diye verilen mesaj, bu yıl en çok haberi yapılan tavsiye haline geldi. Öyle ki, 17 yaşındaki İngiliz web sitesi tasarımcısı William, hazırladığı “washyourlyrics.com” sitesiyle sevdiğiniz bir şarkının bir bölümünü ya da nakaratını akılda tutarak el yıkama süresini arttırmayı hedefleyen grafikler yaratmak için basit bir site hazırladı.
Üzerinde “Su ve sabunla el temizleme tekniği” yazan grafikli afiş tasarımında her karenin altına şarkının bir sözü denk düşüyor. Sevdiğiniz şarkıcının ve şarkısının adını yazıyorsunuz ve sonuçta size özel afiş hazır. Çıkış alıp istediğiniz yere asabilmeniz için sistem bu görseli bilgisayarınıza indiriyor.
Bu kadar basit bir fikri alıp mikro site açan genç arkadaşımızın bu girişimi sadece kullanıcılar tarafından değil, koca koca gruplar tarafından da kullanılıyor.
Hatta Rage Against the Machine, “Killing in the Name of” şarkısı için siteyi kullandı ve sosyal medyadan
“Bu durumda size söyleneni yapmalısınız” diye küçük de bir espri not ederek paylaştı.
Yetmez video da olsun
Foals ise afişle yetinmedi grafiği gerçek hayatta gösteren bir de videoyu resmi YouTube hesabından paylaştı.
Bakın neler kullanıyorlar?
Kısa adı “BaRT” (Bandits for Recommendations as Treatments) olan ve Amazon, Spotify gibi sitelerin başvurduğu yapay zeka yazılımı sayesinde kullanıcı davranışlarına uygun olarak yeni şarkılar günlük rutininiz, yaşınız, his, tempo, tür gibi alanlarda sıralaması değişerek kullanıcıya sunuluyor.
Dolayısıyla daha önce dinlediğiniz müziklere göre bir liste ile karşılaşıyorsunuz. Aralara da mutlak suretle yeni şarkılar karıştırmaya çalışılıyor ki aynı şeyi dinliyorum hissiyatına kapılmayın.
Burada platformun kendi çıkarı hem de keşif imkânı var.
Kendi çıkarından kasıt kullanıcı alışkanlıkları, geçtiği şarkılar ve tamamını dinlediği şarkılar, sosyal medyada paylaşmayı seçtiği şarkılar gibi alanlarda kullanıcı datasını tutması. Keşif imkânı ise tüm dünyada aynı işliyor ve beğenebileceğiniz çalma listelerini, size uygun müzikleri, yılın popüler şarkılarını öneriyorlar.
Bir şarkıyı 30 saniyeden fazla dinliyorsanız otomatik olarak sistem “beğenildi” gözüyle bakıyor. Daha uzun sürelerde dinlediğinizde hatta şarkıları atlamadan kulak verdiğinizde size önerilen listenin başarılı olduğunu kabul ediyor.
Ne kadar detaylı bilgi verilirse verilsin Türkçe “Haftalık Keşif” adını taşıyan “Discover Weekly” listesinin dinamikleri için hâlâ net bir açıklama yapılmadı.
Bilmeyen yoktur ancak kısa bir özet geçmek gerekirse; Anadolu rock müziğinin en önemli isimlerinden biri olan Moğollar, 1967 sonunda Türkiye’de müzik çalışmalarına başladı. Grup, 1971’de Fransa’da yayınladıkları “Danses et Rythmes de la Turquie” ile ödüllere doymadı ve uzun bir süre yurt dışında yaşadı. 50 yılı aşan kariyerlerine 23 adet 45’lik ve 11 stüdyo albümü sığdırmayı başardılar.
Şimdilerde Cahit Berkay, Taner Öngür, Serhat Ersöz, Emrah Karaca ve Kemal Küçükbakkal’dan oluşan grup, İngiliz “Night Dreamer” isimli plak firmasının orijinal sesleri yakalamak için baş koyduğu yolda Hollanda’daki Artone Studio’da ağırladığı isimler arasına katıldı.
Daha önce Beatles ve The Beach Boys’un kullandığı mix masalarıyla kaydedilen şarkılar “direct to disk” denilen yöntemle hiçbir dijital işleme maruz kalmadan ya da düzeltme olmadan doğrudan plağa aktarıldı. Baştan sona dijital dokunuşların hakim olduğu müzik dünyasında böyle bir cesareti gösterecek isimler arasında Moğollar’ın olması ise şaşırtmadı. Hele hele, 5 günde 16 şarkıyı hücum kayıtla çalıp kaydetmelerine hiç şaşırmadım!
50 küsur yılı geride bırakan grubun bu plağı sadece sevenlerini değil, müzik aşığı herkesi memnun edecektir. Merak edenler grubun Twitter sayfasından stüdyo günlüklerini takip edebilir.
Nihayet yayınlanıyor
11 şarkıda evreni tavaf eden, gezmedik galaksi bırakmamaya niyetlenen Beril, albümdeki tüm söz ve müzikleri de kendi yazmış. Sahneyi beraber paylaştığı Caner Anar ile müzik prodüksiyonu da üstlenen Beril, yüzü Avrupa’ya dönük bir albüme imza atmış. Elektronikten akustiğe türler arasında dolanan albümde her bir şarkıyı beğendim ancak önde gidenler “Uzayın Dibi”, “Petrichor”, “Ha Ha”, “Zaman II”...
İyi niyetli alternatif rock
30 Nisan-5 Temmuz tarihleri arasına yayılan, Türkiye’nin en geniş çatılı caz festivallerinden biri olan ve 4. yılını kutlayan PSM Caz Festivali bünyesinde blues’dan elektroniğe, etnik müzikten funk’a, klasikten rock’a ne ararsanız var. Basın toplantısında 80’den fazla ismin festivalde yer alacağını Zorlu PSM Genel Müdürü Murat Abbas, gururlu bir ses tonuyla açıkladı.
Sahne alacak isimler arasında en dikkat çekenler Pet Shop Boys, Yellowjackets, Woodkid, Black Pumas, EOB (ya da bilinen ismiyle Radiohead’ten tanıdığınız Ed O’Brien), Angel Olsen, Hiromi, Billy Cobham...
Yalnızca bu çeşitlilik değil, festival sırasındaki uygulamalar da heyecan yaratan bir diğer unsur. Festivalde kadın ve erkek sanatçı sayılarının eşitlenmesi, engelli ve ihtiyaç sahibi bireylerin rahatlıkla takip edebilmesi hazırlanan uygulamalar bütünlüklü bir proje ortaya koydu. Ayrıca Abbas, “İki büyük isim daha açıklayacağız” diyerek daha da heyecanlandırdı.
YOK YOK
82 yaşındaki caz piyanisti Steve Kuhn’un konseriyle ‘start’ verecek olan festivalde “yok yok” desek, yanlış olmaz. Bir kere cazsever bir kitleyi mutlu etmenin yanı sıra, Temples, Suede, Wishbone Ash ile Jethro Tull hatta Peter Hook& The Light gibi efsane isimler programda yer alıyor. Bitmiyor; Grammy adaylıkları olan sanatçılar havalarda uçuşuyor.
Kuşkusuz Angel Olsen ve EOB genç neslin en çok heyecanlandığı isimlerden. Olsen, geçtiğimiz yıl albümüyle büyük sükse yapmıştı. Ed O’Brien ise Murat Abbas’ın da tanıtım toplantısında söylediği gibi “Şimdilik Radiohead’ten bir kişiyi getirebildik. Umarız parça parça hepsi gelir” sözlerinin karşılığı olarak umut veriyor.
Favorilerim arasında Tinariwen, Suede, Temples, Angel Olsen, EOB, Lisa Ekdahl, Metronomy, Rufus Winwright, Chromatics, Nerve gibi isimler öne çıkarken yerli projelerin zenginliği de merak unsuru oldu. Henüz açıklanırken “buna da giderim, buna da gidelim, buna kesin gidelim” dedirten listede Ozan Musluoğlu ‘35’, Jazz Sisters, Ferit Odman Quintet, Bilal Kahraman Trio, Yavuz Akyazıcı Project, Korhan Futacı, Çağrı Sertel ‘multiverse’, Hakan Başar Trio, Alp Ersönmez – Cereyanlı, Kalben performs The Beatles: Atan Kalpler Kulübü, maNga ve Tuluğ Tırpan’ın projesi Antroposenfoni de var. Daha sığdıramadığım isimler, merak ettiğim sahne performansları, açıklanacak iki ismin sabırsızlığı var.
“Müzik Endüstrisindeki Kadınlar: İmkanlar ve Dezavantajlar” adını taşıyan, Amerika’da yapımcı, şarkıcı, prodüksiyon ekibinde yer alan ve müzik gazeteciliği yapan 2 bin kadınla bir araştırmaya imza attılar.
Erin Barra, okulun Şarkı Yazımı Bölümü’nde doçent, Becky Prior Kurumsal Araştırma bölümünde yardımcı direktör ve Sharon Kramer Kurumsal Araştırmalar bölümü dekanı. Hal böyle olunca, 2 bin farklı etnik yapıda ve yaşta kadınla yaptıkları anket sonucunda katılımcıların dörtte üçünden fazlasının cinsiyet ayrımcılığı yaşadığını öğrenmiş, cinsiyetin istihdam konusunu olumsuz etkilediği kanısına varmışlar.
Özetle “Erkekler daha kolay müzik sektöründe iş buluyor” diyorlar.
Aynı katılımcılar yine de sektörde çalışmaktan büyük keyif aldıklarını söylemiş... Katılımcıların dörtte üçü işlerinden memnun, iş yaptıkları yerde rahat olduklarını ve destek gördüklerini de belirtmiş. Kadın yöneticilerden destek gördüklerini hatta birçoğunun mentörlüğü sayesinde yükseldiklerini ifade etmiş.
SEKTÖRDE SORUNLAR
Haziran 2018’de ankete başlayan ekibi en çok katılım coşkusu şaşırtmış. Katılmaları için anket gönderdikleri her bir kadın çalışan, sektördeki diğer dostlarıyla da paylaşmış. Araştırmada yer alan Erin Barra, kendisi gibi sektörde cinsiyet ayrımcılığı yaşadığını söyleyip (özetle erkeklere öncelik verildiği) tüm yaşanan zorluklara rağmen işinden son derece memnun olan kadınları görünce kendi gibi hisseden çok kişi olduğunu duyduğuna sevindiğini ifade ediyor. Raporda en etkilendiğim kısım ise kesinlikle “sektördeki kadınların yüzleştiği sorunlar” grafiği oldu.
Grafiğe göre cinsiyet ayrımcılığı ve tacize (sözlü-fiziki) uğrayanlar yüzde 45’lik dilimde. Kariyer konusunda erkeklerle eşit şansa sahip olmadığını düşünenler yüzde 12, finansal açıdan durumu kötü bulanlar yüzde 10, yaş ayrımcılığına uğrayanlar yüzde 3, ırk ayrımcılığına uğrayanlar ise yüzde 2.
Grubun “The Long Goodbye Tour” isimli turnesi kapsamında Life Park’ta sahne alacak olmaları hepimizi sevindirirdi.
Bunun üzerine güzel bir haber daha aldım. Deep Purple konserinin ana sponsoru olan Aktif Bank,
Neo Events ile bir kez daha el sıkıştı ve ortaya “Hollywood Vampires” konseri çıktı. 13 Eylül Pazar günü yine Life Park’ta yapılacak organizasyonda sahne alacak olan Hollywood Vampires’ı bilmeyenler için altını çizmek istediğim birkaç anekdot var.
Grupta dev isimler Johnny Depp, Alice Cooper ve Joe Perry çalıyor. Yani bu dünya yıldızlarının ayağımıza kadar gelmesi demek.
Alice Cooper’ın yanına Aerosmith’ten Perry’i ve ünlü oyuncu Depp’i koyuyorsunuz, sahnede görsel bir şölen ortaya çıkıyor. 72 yaşındaki Alice Cooper, 70 yaşındaki Joe Perry ve 57 yaşındaki Johnny Depp’in oluşturduğu ana kadro, Avrupa turnesine çıkacağının haberini geçtiğimiz aylarda vermişti. Özel fiyattaki biletlerle konser öncesi hayranlarıyla tanışma imkanının olacağını belirtmişlerdi. Türkiye’de de ‘VIP paketle’ bu özel insanlarla tanışabileceksiniz.
Konserlerinde AC/DC, The Doors, The Who ve David Bowie cover’ı söyleyen grup, kendi şarkılarını da çalıyor. Ekip, müziğiyle bazen iyi bazense ortalama kritikler alıyor. Ama şüphesiz böyle bir süper grubun konserini izlemek her zaman nasip olmaz. O yüzden önerim, bu fırsatı iyi değerlendirin.
Feyk Fest