Paylaş
Öncelikle eğitim hayatınız hakkında kısaca bilgi almak isterim. Öğretmenlik istediğiniz bir meslek miydi?
Bursa Mustafakemalpaşa’da 1946 yılında doğmuşum. İlk ve ortaokulu burada okudum. Bolu Öğretmen Okulu kökenliyim ancak daha bitirmeden başarılı öğrenciler arasında Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’na seçildim. Ardından Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’ni kazandım, okurken de bir yandan 4 yıl boyunca pedagojik formasyon aldım ve kimya öğretmeni olarak hayata atıldım. O dönemde kimya mühendisliği çok popüler bir meslekti. Bir yıl daha okursanız yüksek kimya mühendisi oluyordunuz; ama tamamen bilinçli bir seçimle öğretmen olmayı tercih ettim. Benim için çok özel bir meslek olan öğretmenlikte bu yıl 50 yılımı tamamladım.
‘AHŞAP MERAKIM DERSLERLE BAŞLADI’
- Ahşap işçiliğine olan merakınız nasıl başladı?
Ahşap benim için özel bir tutku. Belki de merak sarmamın nedenlerinden biri de, Türkiye’de çok özel olan muhtelif gayeli ortaokul diye 5 tane uygulama okulu vardı. Biri de Mustafakemalpaşa’daydı. Bir dönem torna tesviye atölyesinde bir dönemde marangoz atölyesinde çalışırdık. Çok değişik programı olan pilot bir okuldu. Benim merakım derslerle daha da ön plana çıktı. Ne yazık ki pilot okullar daha sonra kapandı ama merakım hiç eksilmeden devam etti. Öğretmen okullarında da el işleri çok önemsenen bir branştı. Köy okullarına tayin olunacağı için öğretmenlerin resim, müzik, el işleri gibi konularda iyi yetişmiş olması arzu edilirdi. Ahşap ve ahşap işçiliği de benim hep hobim olmuştur.
- Çocuk yaşta bu tutkunuzu geliştirmeye başlamışsınız anlaşılan. Ailenizin de yönlendirmesi oldu mu hiç?
Babam, çocuklarının hep okumasını teşvik etti ama o zamanlar bir usul vardı. Yaz tatili geldiğinde iki üç ay çırak olurdunuz. Ben de o zamanlar sandalyeci Ahmet amcamın yanına yardımcı gittim; yaptıklarına bakarak marangozlukta kendimi geliştirdim. 10 yaşlarındayken kendi rendemi yapmıştım. O yaş çocuğu için çok basit bir alet de değildir.
Fotoğraflar: Cihan Atasever
KENDİ EVİNİN MOBİLYALARINI YAPTI
- Öğretmen olduktan sonra hobinizi nasıl devam ettirdiniz?
Biz dar imkânlarla okuduk. Ailemizden bırakın maddi anlamda destek görmeyi, bizim zamanımız “Okudunuz, aileye hadi şimdi siz destek olun” dönemleriydi. Dolayısıyla dar imkânlarla evlenirken, yemek odası takımımızı da hem zorunluluktan hem meraktan kendim yapmaya karar vermiştim. Bir marangoz arkadaşımın yanında yuvarlak masa ve sandalyelerimizi yapmıştım. 1970 yılında evlendiğimize göre, 48 yıl olmuş hala sandalyelerimiz durur. Onun dışında hediye vermeyi de çok severim. Okul tatil olduğu zamanlar atölyede zaman geçirmeye, marangoz işleri yapmaya başladım.
‘KUŞLARLA BAŞLADIM’
- Ahşap oyuncaklar yapmaya nasıl karar verdiniz, özel bir hikâyesi var mı?
Dört buçuk ay önce eşim Ülkü Hanım’ı kaybettim. Uzun süreli bir tedavi gördü, 10 yıl hastalıkla savaştık. O kuşları çok severdi. Özellikle leylekleri ve kırlangıçları... Kuşları eşime yaptım. Deniz kenarında rüzgârlı bir yerde yazlığımız var. Son ana kadar ona yaptığım leylekler, hep uçuyormuş hissi verirdi. Oyuncak yapmaya kuşlarla başlamıştım; bir buçuk yıldır da boş zamanlarımda farklı oyuncaklar yapmaya devam ediyorum.
70 YILLIK MAZİSİ VAR
- Diğer ahşap oyuncaklarınızda özel bir tercihiniz oldu mu?
Benim için 70 senelik mazisi olan iki ahşap oyuncak var. 4,5 yaşlarındayken rahmetli halam hediye getirmişti. Birisi hareketli ahşap bir eşek, diğeri de her yerde dengede duran bir cambazdı. Mustafakemalpaşa’da popüler olmuşlardı, çünkü alışılmış oyuncaklar değildi. O zamanlar televizyon da yoktu; eğlenmek için oyuncaklarımla beni çağırırlardı. Beğenmediklerine kuyruk, beğendiklerine kafa sallatırlardı. Kemalpaşa tatlısının mucidi, aynı zamanda dondurmacı Ahmet amca vardı. Eşek Ahmet amcayı görünce, mutluluktan hemen bayılırdı misal. Bu oyuncaklarımı muhafaza edemediğim için yeniden birebir aynısını yapmaya çalıştım.
OYUNCAKLARDAKİ FİZİK KURALLARI
- Oyuncaklarınızın hepsinde mutlaka bir hareket söz konusu bildiğim kadarıyla?
Cambazı ele alırsak, aslında bir fizik kuralı geçerli. Dayanma noktasına göre, ağırlık merkezi aşağıda olduğu için her yerde dengede duruyor. Bu ilkeden hareket ederek birçok oyuncak yapıyorum. Eşeğin de hareket sistemini biraz geliştirdim. Hepsinde mutlaka bir yaratıcılık da var. Helezonik hareketi dairesel harekete çeviriyorum, balerin dans ediyor. Ya da topaç, hacıyatmaz mantığından hareketle çok hassas bir oyma ile döndüğünde ayağa kalkmasını sağladım, hiç düşmüyor. Aynı şekilde yemlerini yiyen tavuklar, taş kıran Daltonlar, ip atlayan kız, hareket eden timsah, ağaç gagalayan ağaçkakan gibi oyuncaklar ürettim. Esin kaynağı kendim olduğum için benim için de anlamı çok daha özel.
ÇOCUKLARIN YARATICILIKLARINI GELİŞTİRİYOR
- Aynı zamanda Bursa’nın köklü eğitim kurumlarından birinin de kurucularındansınız. Atölyenizden öğrencileriniz de yararlanıyor mu?
Bana göre, modern çağın getirdiği oyuncaklar ve hele bilgisayar oyunlarıyla çocuklar bir bunalım içinde. Oysaki ahşap oyuncaklarla oynamak çocuklara büyük bir keyif veriyor, aynı zamanda yaratıcılıklarını geliştiriyor. Ahşap oyuncakların yapımıyla ilgili okulda birebir dersimiz yok ancak bir kulüp çalışması şeklinde öğrencilerimize de öğretmeye çalışıyoruz. Atölyede bütün aletler 12 voltla çalıştığı için tehlikesizler. Çok basit bir ilke ile oyuncaklar üretmeleri istiyor, ona yönelik çalışmalar yapıyorum. Bu ilkeyi öğrendikten sonra kendi hayallerini katıyorlar. Örneğin bir ahşap bir gemiyi hareketli kılarken, aynı ilkeyle Bandırma Vapuru ile Atatürk’ün şahlanmış atını da yapabiliriz dediler. Yaptılar da nitekim.
5 ÜLKEYE HACİVAT KARAGÖZ
Aynı zamanda Erasmus kapsamında 5 ülke ile ortak yürüttüğümüz Sanatın Gücü kapsamında çalışmalar gerçekleştirdik. İngiltere, İspanya, İtalya, Danimarka ve Yunanistan’dan gelen öğrencilerimize Türk geleneksel el sanatlarını tanıtmayı amaçladık. Karagöz ve Hacivat figürlerinin ahşaptan yapımını da öğreterek her ülkeye hediye ettik. Atölye çalışmalarını gittikçe yaygınlaştırmayı düşünüyoruz. İlgilerini çeken oyuncak sayısı daha da arttığında bir sergi de düşünüyorum.
Paylaş