“Uzunlar yanıyo’ arabamızda bu ışık hepimize fazla geceyi böler bilmem ne olabilir aramızda bu ışık ikimize fazla arayı bozar” şarkının nakaratını söylerken dans etmeye bayılıyorum ‘Uzunlar’ böyle bir etkiye sahip. Eren Alıcı öyle bir şarkı yapmış ki ‘sevgili ve birkaç arkadaşla işi gücü bırakıp arabaya atlayıp yollara düşmek istiyor’ insan. Gerçi onlar klipte arada durup uzunları yakıp dans ediyorlar farların ışığında biz onu yapar mıyız bilmem ama çok eğlenceli gözüküyor deneyebiliriz.
Şarkının iki versiyonu var ‘Uzunlar V1’ ve ‘Uzunlar V2’. Uzunlar V1’e klip çekilmiş olduğu için şimdilik bu versiyon daha çok dinleniyor. Benim favorim V2 ve bu ikinci versiyonun ilkini geçeceğini düşünüyorum. Şarkının iki versiyon olmasının sebeplerini röportajda okuyacaksınız.
Bartu Küçükçağlayan Mücbir Sebepler’de ‘Uzunlar’ı çalınca şarkının dinlenme grafiği de yükselmiş. Mücbir Sebepler belki şarkıyı varış noktasına biraz kestirmeden getirmiş olabilir ama Eren Alıcı’nın ‘Uzunlar’la yolu çok açık.
Benim için bir şarkıyı çok sevdiğimi anlamanın bir iki işareti var arabada radyo dinlerken o şarkı çıktığında hemen sesi açmak, bir kere dinlemeye başlayınca milyon kere dinlemeden bırakmamak ve şarkı hakkında acaba diğer dinleyiciler ne demiş diye merak edip yorumları okumak.
‘Uzunlar’da hepsini yaptım ve üstüne bir de şarkının klibini izlerken dans ediyorum. İşte şarkıyı nasıl sevdiğimi anlamışsınızdır herhalde.
Eren Alıcı çok genç yetenekli bir müzisyen kendisiyle aşağıda sizin de keyifle okuyacağınız samimi röportajı yaptık. Yeni çıkacak şarkısını da dinletti yine muhteşem bir şarkı geliyor.
Ben ‘Uzunlar’ın sadece Evdeki Saat’i değil müziği de ileri taşıyacak bir şarkı olduğunu düşünüyorum. Yeni müzisyenler, gruplar için gerek sözleri gerek sounduyla farklı bir bakış açısı kazandıracak bir parça ve ‘Uzunlar’ın ışığından birçok yeni müzisyen faydalanacak. Bir benzetme yapacak olursam nasıl ki Matrix’in sinemaya kazandırdığı teknik ve içerik yenilikleri, Matrix’ten sonra çekilen bir sürü filmde izlediysek, ‘Uzunlar’ın izinden de çok şarkı yapılacak. Sen ne dersin?
Böyle bir şey olması beni çok mutlu eder. Alternatif bir grup Evdeki Saat ama ‘Uzunlar’ aslında pop bir şarkı. ‘Uzunlar’a Fransız funk/pop tınıları koymaya çalıştım. Biraz daha funky oldu diğer poplara göre. Bu söylediğimi V1 için konuşuyorum. Şarkının çok dinlenmesinde o funky ritmlerin katkısı olduğunu düşünüyorum. Umarım yeni bir yol açar aynı müzik geleneğinden bir şeyler daha çıkarsa dinlemeyi çok isterim.
‘Sevilmemişim’ ve ‘Sevmiş Gibi’ şarkılarınızı dinleyince dedim ki kendi kendime ne alıp veremedikleri var acaba sevilmemekle ilgili. Bu iki şarkınız farklı zamanlarda yayınlandı ve bana şöyle hissettirdi: Bir devam filmi gibi mi ama hayır bir devam filminden çok aynı konunun başka şekillerde anlatılması gibi. Hepimizin bir derdi var sevilmemekle ilgili sizin bu konuya yaklaşımınız nedir?
Sevmek/sevilmek insan doğasındaki en güçlü duygular. Bu duyguların güzel etkileri ne kadar kuvvetliyse, yıkımları da bir o kadar iz bırakabiliyor. Bu izleri de her yerde; bir şairin dizesinde, bir müzisyenin sözlerinde, bir işçinin ara ara çıkartıp baktığı bir fotoğrafta görmek mümkün.
‘Bil İstedim’ benim uzun zamandır en çok kullandığım ifade olabilir. Bu şarkıyı duyunca dedim ki ben bir şarkı yapabilsem adı kesinlikle bu olurdu. ‘Bil İstedim’in sizin için duygusu çıkış noktası nedir. Ben ‘bil istedim’ ifadesini kullanmak istediğimde karşımdakine söylemek istediğimi anlatmak istediğimi tam anlatamamışım hissiyle ayrı bir parantez açma hissiyatı yüzünden kullanıyorum. Size bu şarkıyı yaptıran duygu nedir?
‘Bil istedim’, çok büyük anlamlar yükleyerek söylediğimiz sözlerin aslında yalnızca bizim için o denli önemli cümleler olabileceğini, içinde biraz da ironi barındırarak anlatan bir ifade aslında bizim için. "Bil istedim, sen benim görebildiğim kadarsın" cümlesi kibirli bir söylemden ziyade, ülkemizden geçmiş değerli sosyolog Ulus Baker'in bir sorusunu okumam üzerine ortaya çıkmıştır. O soruda, "Birinin imajı onun kendisine mi yoksa o imajı görene mi aittir?" diye sorar. Bu şarkının var olmasına bu soru neden olmuştur.
Biraz da kendinizden bahseder misiniz birlikte müzik yapma süreciniz nasıl başladı isminizde bir dublaj havası var gibi isminizin hikayesi nedir?
2014 yılında, müzisyenlerin birbirleriyle tanışıp, istediği müziği yapabilmesine olanak sağlayan bir internet sitesi aracılığıyla tanıştık. Ardından kendi arkadaş/müzisyen çevremizin el atmasıyla grup son kadrosunu oluşturdu. Nasıl Derler Bilirsin'in üniversite yıllarında ilk adımlarını attığım zaman bir sinema öğrencisiydim (Alper Altıntaş-Vokal) ve o dönemde "neyi anlatmalı" sorusundan çok "nasıl anlatmalı" sorusu, yani üslubun önemi, müzikteki yeri hakkında bir takım düşüncelerim ve çalışmalarım vardı. Bu iki faktör birleşince Nasıl Derler Bilirsin ismi ortaya çıktı.
Kliplerinizde hep bir arabayla yollarda olma durumunuz dikkatimi çekti belli ki yollara düşmek konusunda hevesli bir yapıya sahipsiniz. Kliplerde hep yollarda olmanız bir tesadüf mü yoksa özel olarak istediğiniz bir şey mi?
Röportajlarda grup isimlerinin hikayelerine ayrı bir önem ve yer veriyorum. Çünkü isimler onlara dair çok şey söyler ve gruba isim verilene kadar arka planda grup üyeleri arasında geçen konuşmalar da hep ilgimi çeker. Mavi Gri bana biraz melankolik duyguları çağrıştırıyor. Sözün özü önce isminizin dolayısıyla sizin hikayenizi merak ediyorum…
İsim koyarken gitaristimiz Yusuf’un önerisi ile ‘Mavi Gri’ adı beğenilmişti. Bunun kendisi için özel bir hikayesi vardı fakat aynı şarkılardan çıkarılan manalar gibi çok öznel bir konu olduğu için yalnızca bir açıdan şöyle özetleyebiliriz: ‘Mavi’ rengi gökyüzünü, geleceği ve pozitif duyguları, ‘Gri’ ise beton rengi sokakları, İstanbul’u ve biraz da negatifliği ifade ediyor diyebiliriz.
İlk şarkınız ‘Ben Sende Yandım’ı 2016’da yayınladınız ve milyonlarca tıka ulaştı. Bu beklediğiniz bir başarı mıydı, neler hissetmiştiniz ilk teklinizin bu kadar çok dinlenmesi diğer çalışmalar konusunda bir baskı yarattı mı üzerinizde?
İlk şarkımız olduğu için en toy zamanlarımızdaydık. Elbette buna bir şekilde başarı denilebilir fakat gerçek başarı için her şeyden önce istikrar gerektiğini düşünenlerdeniz. Hissettiklerimiz çok güzel duygulardı, henüz ilk çalışmamızla bu kadar büyük kitleye yanlışlıkla hitap etmiş olmak bizi bir nebze gururlandırmıştı. Diğer çalışmalar için herhangi bir baskıdan ziyade motivasyon sağlamış oldu bizlere.
‘İlkyaz Yağmuru’ albümünü 2018’de yayınladınız. ‘Ben Sende Yandım’ Mavi ve Gri olmak üzere iki versiyonla söylenmiş. Nedir aralarındaki fark anlatır mısınız?
Albümün üzerinde çalışırken ‘Gri’ versiyonu aranje ediyorduk. Fakat ilk dinleyenlerimizin bu şarkının ilk halini de isteyebileceklerini düşünerek ‘Mavi’ versiyon adında ilk parçamıza sadık kalarak bir kayıt gerçekleştirdik. Aralarındaki ufak bir tonal ve düzenleme farkları bulunuyor. Kişisel olarak ‘Mavi’sinden yanayız.
Bu sene başında ‘O Ben Olamam’ single’ınızla tekrar buluştunuz dinleyicinizle yeni çalışmalar da gelecek mi?
Başlık biraz iddialı gelmiş olabilir. Nedir o ‘en büyük hata’ demişsinizdir. Çünkü hatayı doğru tespit ettiğimizde çözüme de daha kolay ulaşırız. İlişki derken sadece romantik özel olanları değil kastettikleri tüm insan ilişkilerinden bahsediyorlar. Hataya gelince işte onu da röportajın içinde okuyacaksınız. Ama bir ipucu vereyim olduğu gibi kabul edemeyeceğiniz kimseyi hayatınıza almayın.
GOSS, İstanbul, Kadıköy’de kurulan bağımsız bir synth pop grubu. 2017’de Serkan Serter'in gitarda ve Gözde Oktaş'ın davulda olduğu rock grubuna dayanan GOSS, 2019’a gelindiğinde içinde pop, rock öğeleri ve synth barındıran yeni bir projeye dönüşüyor. Bu bilgileri onların müziği hakkında küçük bir ön bilgilendirme olsun diye verdim. Kendileriyle ‘Anla’ vesilesi ile zevkle okuyacağınız bir röportaj yaptım.
Selamlar bu yıl evlere kapandığımız bir yıl olsa da müzik üretimi adına verimli bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Art arda albüm/single haberleri geliyor ve üretim son hız devam ediyor. Siz de ‘Anla’ adında yeni bir single yayınladınız. Bu güzel şarkı vesilesi ile sizleri daha yakından tanımak istedik. GOSS’tan bahseder misiniz bize isminizin hikayesinden bir araya gelme sürecine ve bugüne dek neler yaptığınıza dair bize kendinizi anlatır mısınız?
Gözde: Merhabalar, maalesef tüm dünyada birçok insanın ölümüne yol açan çok kötü bir olay ile karşı karşıyayız. Tabi ki bu durumun içerisinde insanlar hayata tutunabilecekleri olumlu yanlar bulmaya çalışıyor. Biz de evde geçirdiğimiz karantina sürecini, müzik üretimimiz adına verimli bir şekilde kullanmaya çalıştık.
GOSS, 2 kişiden oluşan bir synth pop grubu. Bir araya gelmeden önce ikimiz de uzun yıllar başka müzik projelerinde bulunduk. Üniversite yıllarında ben alternatif müzik yapan bir kız grubunda davul çalıyordum, Serkan ise bir rock grubunda çılgın gitar soloları atıyordu. O zamanlar tanışmıyorduk. Mezuniyetten sonra ikimiz de benzer yollardan geçmişiz. Kurumsal hayata atıldıktan sonra global firmalarda sabah 9 akşam sınırsız çalışmışız, ancak bu hayat tarzının bize uygun olmadığını fark edip istifa etmişiz ve müziğe geri dönmüşüz.
Serkan: Yollarımızın kesişmesinin ise değişik bir hikayesi var aslında. Gözde, 2008 yılında grubu Woo Hoo ile ilk konserini verdiği gün ben bir arkadaşım vesilesiyle o konsere bir şekilde gitmiştim. Grubu dinledikten sonra “keşke benim de böyle kıvırcık, enerjik bir davulcum olsa” demiştim. Bu olaydan 9 sene sonra, yani 2017 yılında, kurduğum rock grubunun davulcu seçmesine tesadüf eseri Gözde geldi! O günden beri aynı grupta çalıyoruz. 2019 yılında ise kendi bestelerimizin üzerine gitmeye karar verdik ve GOSS ortaya çıktı. Gözde vokale geçti, tarzımız içinde bolca synth barındıran daha farklı bir yola doğru evrildi.
İşte bu girişten de anlaşılacağı üzere Turgut Çıngı ile 29 Mayıs’ta çıkacak ‘Trenler’ single’ı vesilesi ile bir röportaj yaptık. Fikri Karayel’in ‘Zor Zamanlar’ albümünde yer alan ‘Trenler’i Turgut Çıngı ‘O Ses Türkiye 2019’da yorumladı ve bu yorumuyla hem yarışmanın jüri üyelerinden hem de seyircilerden sosyal medya üzerinden övgüler aldı. Şarkıya Can Özen’in yönetmenliğinde bir de video klip çekildi.
‘Trenler’ yorumuna bayıldığımız Turgut Çıngı ile yaptığımız röportajda kendisini daha yakından tanıma imkanımız oldu.
Sevgili Turgut uzaktan röportajlar serimiz seninle devam ediyor. Öncelikle şunu belirtmeliyim ‘O Ses Türkiye 2019’da favori adayım da benim için şampiyon da sendin. Demek seni ne kadar sevmiş ve benimsemişsem şimdi seninle bu röportajı yapıyoruz. Öncelikle bize yarışmaya katılana kadar yaşadığın süreci ve katılmaya nasıl karar verdiğini anlatır mısın?
Merhabalar. Öncelikle güzel yorumlarınız ilginiz için çok teşekkür ederim. Açıkçası O Ses Türkiye’ye katılma gibi bir niyetim yoktu. Ben sahnedeyken kız arkadaşım benden habersiz video çekip Acun Medya’ya internet üzerinden başvurmuş ve hemen ertesi gün beni arayıp sürpriz bir şekilde İstanbul’a çağırdılar. İlk süreç böyle gerçekleşti.
Yarışmada Murat Boz’un takımındaydın kendisiyle nasıl bir enerji yakaladınız? Bunu biraz da yarışmaya katılmak isteyen kişilerin yarışma ambiyansı hakkında bilgi edinmeleri ve belki adım atmaları konusunda onları motive edebilmesi adına soruyorum.
Murat Boz yarışmaya katılmaya hak kazandığım ilk gün aklımda olan tek isimdi zaten ve bu karar Murat Boz’la tanışıp, çalışıp, muhabbet edip zaman geçirdikçe beni ekstra mutlu etti ki zaten bunu hep söyleyeceğim; Acun Medya ekibinin arka plandaki bizimle ilgilenen tüm çalışanlar; yemekhaneden tutun kostümcüsüne kadar gerçekten harika bir ekip var ve insana kendini gerçekten iyi hissettiriyor. Önceden bu yarışmaya çok ön yargılıydım ama gittikten sonra gerçekten çok yanlış düşündüğümü anladım. Kendini göstermek kanıtlamak ve iyi hissetmek için gerçekten mükemmel bir yer. Katılmayı düşünen arkadaşlar varsa bir an bile tereddüt etmesin derim.
İlk single’ın bir Fikri Karayel şarkısı olan ‘Trenler’ 29 Mayıs’ta Universal Müzik Türkiye yapımcılığında yayınlanacak. Bu şarkıyı aynı zamanda yarışmada da yorumladın. ‘Trenler’ yorumun belli ki senin yolunu Universal ile kesiştirdi. İlk single’ını yapma yolundaki sürecinden bahseder misin?
Yakında sizlerin de Sono Smano ismini daha çok duyacağınızı düşünüyorum çünkü ‘Dünya’ şarkısının klibini de pek yakında izleme imkanımız olacak. Sono Smano’nun müzik üretimindeki geçtiği yolları merak ettim ve uzaktan röportajlar serime kendisiyle devam ettim.
Sevgili Sono Smano uzaktan röportajlar serimiz seninle devam ediyor. Sen yeni müzik radarıma takılan isimlerdensin. Önce şunu açıklığa kavuşturalım Sono Smano kulağa bir samuray ismi gibi geliyor. İsim konusunu açıklamak ister misin yoksa böyle bu gizemli haliyle kalsın mı?
Bir gün ‘Hatsune Miku Magical Mirai ft. Sono Smano @ Istanbul Lütfi Kırdar Auditorium’ afişini paylaşmanın hayaliyle yaşıyorum. Ben şimdiden o günlere yatırım yaptım bu isimle.
Şaka bir yana kullandığım isim birden çok anlam ihtiva ediyor. Hangi anlamların çıkartılacağını şarkı sözlerimde olduğu gibi dinleyenlere bırakmayı yeğliyorum. Fakat en çok biriyle tanışırken ‘ben son Osman’ demeyi seviyorum. Karşılaştığım yüz ifadesi paha biçilemez oluyor.
Bağımsız müzik yapan bir isimsin bize kendi hikayeni anlatır mısın böylece senin üzerinden bağımsız müzik yapan müzisyenlerin hikayelerine dair de fikir edinmiş oluruz…
Herkes gibi ben de kendisinin ‘Sultan-ı Yegah’ yorumuna hayranım hatta Mor ve Ötesi 2018’de ‘Sultan-ı Yegah’ı coverlamıştı. Şimdi de Nur Yoldaş ‘İz Bırakanlar Vol.1’de Mor ve Ötesi’nin ‘Araf’ını yorumladı.
İşte bunlar müzik dünyasında görmek istediğimiz hareketler. Kendisi popüler müziğimizin efsane seslerinden ve ‘İz Bırakanlar’ için seçilen parçalar ile kalbimizin başköşesindeki yerini alıyor.
Bu albümde Nur Yoldaş hepimizin hayatında önemli yeri olan 5 eseri yorumlamış. ‘İz Bırakanlar, Vol.1’de Emre Aydın’ın ‘Hoşça Kal’, Cem Adrian’ın ‘Ben Seni Çok Sevdim’, Mor ve Ötesi’nin bir klasiği ‘Araf’ı, Şebnem Ferah’ın en hit parçalarından ‘Artık Kısa Cümleler Kuruyorum’ ve Özlem Tekin’in kalbimizde özel bir yeri olan şarkısı ‘Aşk Her Şeyi Affeder mi’ yer alıyor.
Her bir şarkıyı özel olarak değerlendireceğim. İlk parça Emre Aydın’ın ‘Hoşça Kal’ı. Emre Aydın’ın yeri bende ayrıdır kendisinin ilk albümü ‘Afili Yalnızlık’ çıktığında onunla yaptığım röportajda Emre Aydın’ın müzik dünyası içinde ne kadar kalıcı olabileceğini anlamıştım. Gerçi ‘Hoşça Kal’ ‘Afili Yalnızlık’tan değil ‘Kağıt Evler’ albümünden bir şarkı. Şimdi bu şarkı Nur Yoldaş’ın etkili yorumuyla bizlerde şimdiden iz bıraktı bile.
Cem Adrian’ın ‘Ben Seni Çok Sevdim’ aynı zamanda albümdeki şarkılar arasında klip çekilen ilk şarkı. Bu şarkıyı en derinlerimizde saklıyorduk. Nur Yoldaş bize kendi yorumunu hediye ettiği için çok şanslıyız.
Mor ve Ötesi’nin ‘Araf’ı bir diğer yeniden yorumlanan şarkı. 2018’de Mor ve Ötesi’nden ‘Sultan-ı Yegah’ coverını dinlediğime ne kadar mutlu olduysam Nur Yoldaş’tan da ‘Araf’ yeniden yorumunu dinlemek o kadar keyif verdi.
Şebnem Ferah’ın ‘Artık Kısa Cümleler Kuruyorum’ benim albümdeki favorim. Şebnem Ferah’tan dinlediğiniz bir şarkıyı başka birinden dinleyip sevmek her zaman mümkün değil. Ama Nur Yoldaş mükemmel yorumuyla bu şarkıya bambaşka bir ruh kazandırmış.
Panøpsis, yeni single şarkısı ‘Yearn for the Day’i dinleyiciyle buluşturdu ve bu vesile ile kendileri ile bir röportaj yaptım. Benim kopamadığım şarkıları ise ‘Solitude of the Forest’. Bir an için sadece yaptıkları müziğe kulak verip ne kadar şahane bir dünyanın parçası olduğumuzu hissedin.
Selamlar sevgili Panøpsis, grubunuzun yeni single şarkısı ‘Yearn for the Day’ 30 Mart 2020 itibariyle tüm dijital müzik platformlarında yayımlandı. Bu vesile ile sizin gibi enstrümantal post-rock müzik yapan bir grubu biraz daha yakından tanımak istiyoruz bize biraz grubunuzdan yaptığınız müzikten bahseder misiniz?
Merhaba, öncelikle röportaj teklifiniz için çok teşekkür ediyoruz. Panøpsis; gitar ve klavyede Sezgin Çelik, gitarda Hüseyin İflazoğlu, bas gitarda Umut Şah ve davulda Ethem Saran’dan oluşuyor. Sürecin en başından itibaren Doğa Eroğlu da grubun görsellerini ve albüm kapaklarını hazırlıyor.
Panøpsis projesi 2018’de şekillenmeye başladı ama aslında kökleri çok daha eskiye dayanıyor. Sezgin, Hüseyin ve Umut üçlüsü olarak 2011’den beri birlikte müzikal çalışmalar yapıyoruz zaten. Genel olarak rock sounduna sahip olan bir müzik anlayışımız olmakla birlikte, 2018 itibariyle tümüyle enstrümantal ve atmosferik nitelikli bir müzik anlayışına ve neticede post-rock sounduna yöneldik. Bu çerçevede; elektronik öğelerle zenginleştirilen gitar ve klavye melodilerinin önde olduğu, söz içermeyen, atmosferik bir müzik yaratma amacıyla yola çıktık. 16 Mart 2019’da ‘More-Than-Human-World’ adlı 4 şarkılık ilk EP’mizi yayınladıktan sonra temmuz, aralık ve mart aylarında birer single yayınladık. İçinden geçtiğimiz şu karantina günlerinde ise haziran ayında yayınlamayı planladığımız 3 şarkılık yeni bir EP üzerine çalışıyoruz.
Enstrümantal müziğe yönelik ilgimiz tamamen yeni olmamakla birlikte tümüyle enstrümantal olan bir projeye girişmemizde sözlü müziğin birçok açıdan sınırlayıcı olduğunu düşünmemiz kadar dünyaya bakış açımızın da büyük bir etkisi var. Panøpsis projesi ‘dünyanın insandan ibaret olmadığı’ fikrinden ilham alan bir arka plana sahip, bu da bizi doğrudan söz ve anlam içermeyen bir müzikal anlayışa yöneltti diyebiliriz. Şarkı isimleri ve görseller de bu bakış açısına göre şekillendi/şekilleniyor.
Yaptığınız müzik türünün dünya ve Türkiye’de dinleyiciyle yeterince buluşabildiğini düşünüyor musunuz?
Bildiğiniz gibi, gerek dünyada gerek Türkiye’de müzik piyasası büyük oranda sözlü ve kolay tüketilebilen bir müzik anlayışı üzerine kurulu. Her ne kadar farklı janrlar iç içe girmeye başlamış olsa da rock müzikte de benzer bir durum büyük oranda geçerli. Dünya çapında çok dinlenen alternatif müzisyenler/gruplar olmakla birlikte enstrümantal rock, deneysel rock veya post-rock gibi daha spesifik janrlar sadakati yüksek ama sınırlı bir dinleyici kitlesine sahip diyebiliriz. ‘Mogwai’, ‘Explosions in the Sky’ gibi dünya çapında bilinen post-rock grupları da var, ancak özellikle Türkiye’de post-rock soundunun dinleyiciyle yeterince buluşabildiğini söylemek pek mümkün değil ne yazık ki. Dahası Türkiye’de post-rock türünde müzik üreten grup sayısı da bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Panøpsis olarak bu boşluğu bir nebze de olsa doldurmaya çalışmak gibi bir arzumuz da var.