- Kimdir Bülent İlçi?
- Tarihi Merkez Efendi Köftecisi’nin sahibiyim… Babadan oğula ikinci kuşağım, 45 yaşımdayım. Doğup büyüme İstanbulluyum. Babacım da öyle ama aslen Malatyalıyım.
- Nasıl başladınız köfteciliğe?
- İlkokulu diplomamı aldım, babamın hemen dizlerinin dibine koştum. Babamın yanında hafta sonları bile çalıştığım için onun yanında vakit geçirmek bana çok daha büyük zevk veriyordu. Okumak tabi ki güzeldir ama ne bileyim okumadım. Onun yerine, babamın yanında hayat mücadelesine atıldım. Babamla beraber bulaşık yıkadım, babamla beraber dükkanı temizledim, babamla beraber yemek yaptım, babamla beraber köfte ocağını yaktım. Babamdan çok şey öğrendim. Ona minnettarım.
- İsim nereden geliyor?
- Tarihi Merkez Efendi Hazretleri büyük bir zat kendisi. Hem kendisi eskiden Osmanlı döneminde hekim, doktor. Evi de tam Merkez Efendi camisinin karşısındaydı. Merkez Efendi Hazretleri’nin burada doğup büyüdüğüm için ismini de buradan esinlenerek, ismini Tarihi Merkez Efendi Köftecisi olarak koymaya karar verdik.
’60 YILDIR AYNI LEZZETİ VERİYORUZ’
- Şu an bu dükkanın olduğu yer mezarlıklar arasında. Dükkan nasıl bu kadar dolu olabiliyor?
AİLESİNDEKİ HERKES AŞÇI
Ertesi gün Florya’daki Crowne Plaza Otel’e gittim. Burası Bakırköy’ün en eski ve en büyük otellerinden. Aslında buraya otel demek yanlış olur. Hemen yanındaki İstanbul Akvaryum ve alışveriş merkeziyle birlekte burası büyük bir kompleks. İçinde 3 tane balo solonu, ayrı ayrı restoranları var. Bu restoranlar ise Executive Chef İsmail Dönmez’e bağlı. Kendisiyle otelin içindeki Atrox restoranda tanıştım. İsmail şef doğuştan aşçı. Çünkü kendisi Bolu Mengen doğumlu. Babası, amcas,ı dayısı dedesiyle meslektaş. “Ailemdeki herkes aşçı. Bizde dededen kalma meslektir. Başka bir iş yapmamız yasak” diyerek gülüyor İsmail şef. Mutfak kariyerine 1994 yılında başlamış. Sırasıyla IHG, The Ritz Carlton ve Divan Otelleri gibi üst düzey yerlerde görev yapmış. Yurt dışında çeşitli ülkelerdeki restoranlarda mutfak şefliği görevlerinde bulunmuş. Kendisi ”Akdeniz Mutfağı, Geleneksel Osmanlı Mutfağı, Türk ve Arap muttağını harmanladım” deyince beni nasıl yemeklerin beklediğini iyiden iyiye merak ettim. Bir yandan konuşurken bir yandan şefimin yemekleri tek tek masaya gelmeye başladı.
AVOKADO KİNOA SALATASI
Önce roka yaprakları, permesan peynir dilimleri, zeytin ve kuru domatesli chermoulanın hardal sosuyla birlikte sunulduğu dana carpaccio’nun tadına baktım. Biliyorsunuz dana carpaccio dünya çapında üne sahip geleneksel bir İtalyan yemeği. Tipik olarak bir başlangıç olarak bir çok fine dinning restoranda servis edilyor. Artık bir çoğumuzun bildiği bir lezzet. Taze kişniş, manga chutney’in buluşumu, kadayıfa sarılı pastırmalı jumbo karidesi çok sevdim. Masaya bir çok meze de geldi. Özellikle humus ve salatalık, domates, kırmızı soğan, sarı biber, kereviz sapı, bahçe yeşillikleri, zeytinyağı ve limon sosu ile harmanlanmış avokado kinoa salatası favorim. Bu lezzet gerçekten çok iyiydi.
TAM 11 DAKİKA PİŞEN DENİZ LEVREĞİ
BAKLAVA 1.5 GÜNDE BREZİLYA’DA
- Bugüne kadar neden tek şube?
- Şubemiz yok, açmıyoruz açmayacağız da. Kalitemizi düşürmüyoruz. Artık internet var, online sistem var. Brezilya’ya 1.5 günde baklava gönderiyoruz. Şubeye gerek yok. Markamız Karaköy Gülloğlu Nadir Güllü. Biz tüm malzemeleri yöresinden, mevsiminden alıyoruz. Artık 3 çocuğum ve kardeşim Ömer Güllü işin başında. Enine değil dikine büyüyoruz. Bakın burası çok önemli. Biz enine değil dikine büyüyoruz. Dağılmadan, kalitemizi düşürmeden büyüyoruz.
- Pandemi sizi nasıl etkiledi?
- Koronavirüs nedeniyle uzun süre Balıkesir’deydim. Artık işlerimi çocuklarıma devrettim. Her gün oğlum Murat’la düzenli olarak telefonda görüştüm. İşten hiç bir zaman kopmadım. Bu hastalık süreci bana geçmişi hatırlatıyor. 40 sene önce asker, baklavaya narh (bir malın azami satış fiyatını belirleme) koydu. Baklava yarı fiyatına düştü. Bizden zararına satış yapmamızı istediler. Buna karşı çıktık ve 1 yıl baklava yapmadık kaliteyi bozmamak adına. ‘Çok büyük zarar ettik’ derken sütlü Nuriye’yi ortaya çıkardık. Tam 12 sene boyunca sütlü Nuriye’de satış rekorları kırıldı. Türkiye sütlü Nuriye’yi bizden öğrenmiştir. Aklıma o dönem geliyor.
ABBARA ET SARAYI
4 yıl önce hizmet vermeye başlayan bu restoran çok kaliteli. Belki şaşıracaksınız ama Nişantaşı ve Etiler tadında. Sabahları kahvaltı, mezeleri bol, pide ve et çeşitleriyle öne çıkıyor. Hamurundan tutun da böreğine, kadar her şey var. Kaşarlı, sebzeli, peynirli, sucuklu, omletleri ekstra. Mezelerde, humus, haydari, babagannuş, muhammaraları iyi. Çok fazla mezeleri olmasa da, közlenmiş patlıcan ve tahinin karıştırılmasıyla oluşan mütebbeli sevdim. Bunu yapmak aslında çok zordur. Patlıcanın kıvamı, kalitesi, tahinin iyi olup olmadığı, marketten mi yöresinden mi alındığı bunlar hep ayrı ayrı detay.
Neyse uzatmadan etlere geçeyim. Etlerde menüsü gayet zengin. Steak’inden tutunda kebabına, kanadına, hepsi mevcut. Ben kebabın tadını merak ettiğim için Haşhaşlı kebap ve lokum siparişi verdim. Haşhaşlı kebap kuzu etinden yapılmış, dağılan bir et geldi önüme. Hafif de kuyruk yağı vardı içinde. Zaten bu kebabın içine biraz kuyruk yağı konulmalı. Esas tadını veren kuyruk yağıdır. Lokum da iyiydi. Etlerini nereden aldıklarını merak ettim. Buraya mutlaka gidin dostlarım.
INSTAGRAM: @abbara_tr
☎️ TELEFON: 0 554 176 18 33
ADRES: Zafer Mahallesi, Doğan Araslı Blv. No:93 D:147, 34513 Esenyurt/İSTANBUL
KORONAVİRÜS TABLOSU:
✅ Sosyal mesafeli masalar
İstanbul’da Avrupa yakasında Fatih, Anadolu yakasında ise Maltepe ve Ataşehir’de olmak üzere 3 şubesi var. Firmanın sahibi Orçun Ongun, 45 saat marine ettiği dönerini müşteriye sunuyor. “Kaliteli et kullanıyoruz. Pahalı et alıyoruz, ama kalitelisini alıyoruz. Dönerimin en önemli özelliğini yüzde 1’lik kısım oluşturuyor. O yüzde 1’lik oran döneri bambaşka yapıyor, lezzetine lezzet katıyor” diyor. Haksız da sayılmaz Orçun Bey. Öyle olmasa müdavimleri de bu kadar fazla olmazdı. İlkeli, duruşu olan, kaliteli bir işinsanı.
Moddosunu söylerken çok etkilendim. “’Bu mesleği biz yaptık, en iyisini yapıyoruz, her zaman için bir numarayız’ böyle bir şey yok. Asla…. Biz hiçbir zaman ‘bunu başardık, şunu başardık’ demeyeceğiz. Her zaman için öğreneceğiz, öğrenmeye devam ediyoruz, öğrenmeye hep açığız. Oldu diye bir şey yok, oldu diyen zaten yarı yolda kalır. Bu bizim moddomuz.” Diyor ve bombayı röportajın sonunda patlatıyor: “Yaza Londra’nın en ünlü caddesinde İngiltere’nin hatta dünyanın en büyük döner salonunu açıyoruz. Ardından Paris’te, Brüksel’de Amsterdam’dayız.” Çok şaşırdınız değil mi? Dünyanın en büyük döner restoranı Londra’da açılıyor. Ardından tusunami etkisi yaparak, lezzetini Avrupa’nın başkentlerine taşımayı planlıyor. Gelin hikayenin geri kısmını kendisinden dinleyelim.
Nereden başladı bu döner aşkı?
Üniversiteden sonra bir sanayi firmamız var, aile olarak orada başladık. 2004 yılının sonuydu, 2005 yılında köşe başıyla o zamanın meşhur kebap restoranları diyelim, Levent’teki onun Kavacık şubesini alarak sektöre atıldık. Yaklaşık 16 sene oldu, bu sektörün içerisinde bir fiil. Aslında benim hep bir hayalim veya bir planım vardı, dönerle ilgili. O dönemde biz kebap işiyle uğraşırken, ara sıra firelerimizi değerlendirmek için öğle servislerinde döner hizmeti veriyorduk gelen müşterilerimize. Ama bunu daha komplike, daha detaylı hep yapmak işte kendi hayvanımızı alıp, kendi etimizi tedarik edip, güzel bir döner hep sunmayı düşünüyordum. Hatta o dönem Kavacık’ta ünlü bir döner restoranı da açılmıştı 2009’un sonlarına doğru. Yaklaşık 5-6 sene ciddi bir planlama yaptıktan sonra 2015’in sonunda Fatih’teki merkezimizi açtık. Bugün de 7’nci senemize girdik.
Toplam 3 şube değil mi?
Evet 3 şubeyiz. Maltepe, Fatih, Ataşehir Water Garden. Bütün şubeler benim için amiral gemisi. Fatih ayrı bir özelliği ilk şubemiz, yaklaşık 7 sene oldu. Water Garden 4 sene, burası da pandemide eğer 1,5 senemiz olmamış olsaydı, 2,5 sene olmuş oluyordu. Her 3 şubemiz de yoğun. Ben gün içerisinde her 3 şubede de bulunuyorum. Ama haftanın 1 günü muhakkak sabah açılış akşam kapanış 3 gün o şubede bulunmuş oluyorum. Yani pazartesi, çarşamba, cuma, pazartesi Fatih, çarşamba Ataşehir, cuma Maltepe bütün günümü bu şubelerde asla yardımcı bir müdür ya da işletmeci olarak kullanmıyoruz. Onlar da yanımda oluyorlar.
Demirci ismi nereden geliyor?
CADDE KAHVESİ
Önce şunu söylemeliyim; Beylikdüzü’nde kahvaltınızı yapabileceğiniz, kahvenizi içebileceğiniz, gidip kafa dağıtıp kaliteli zaman geçireceğiniz büyük bir mekan burası. Manzarası muhteşem, özellikle yazın denize karşı yemeklerinizi yedikten sonra kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Ben de sessiz sedasız kahvaltımı yapmaya gittmi. Kahvaltı çeşidi bol ve kaliteli. Zaten böylesi bir mekanda ürünlerin sıradan olmasını beklemek yanlış olurdu. Ürünler gayet doyurucu ve temiz. Servis hızlıydı. Buraya gitmeden önce internette yorumlara baktım. Her mekan için olduğu gibi bir kaç tane olumsuz yorum vardı. Temkinli gitmiştim ancak beklediğim gibi çıkmadı. Her şey gayet iyiydi. Kısa zamanda yine gideceğim.
INSTAGRAM: @cadde.kahvesi
☎️ TELEFON: 0537 231 06 59
ADRES: Gürpınar, Cengiz Topel Cd. No:14, 34528 Beylikdüzü/İSTANBUL
KORONAVİRÜS TABLOSU:
✅ Sosyal mesafeli masalar
- Markanı ne zaman kurdun?
- Güvenç Konyalı markası 1988’de kuruldu. Merter’de 40 metrekare alanlık ilk restoranımızı açtı amcam. Sadece Konya mutfağıydı. Amcamın düşüncesi, kendi memleketimizin yemeğini yaparız eğer tutmaz ise kendimiz arada açar yeriz geri kapatırızdı. O yıllarda restoran ve bu tarz gıda yerleri çok popüler değildi. O tarihlerde Konya mutfağı bir parmak sayısı kadar azdı.
- O zamanlar kaç yaşındaydın?
- İlk şube açıldığında 11 yaşımdaydım. İlk açtığımız zaman yemeklere müthiş bir ilgi alaka olunca ikinci şubemizi 1989’da Sirkeci’ye açtık. 4 yıl sonra fiili olarak amcamla beraber çalışmaya başladım. O zamanlar liseye gidiyordum. Okul çıkışlarında restorana gelip pakete çıkıyordum, komilik yapıyordum, restorana yardım ediyordum, kasada duruyordum. Yaşım küçüktü ama devamlı çalışıyordum. Yani korkunç bir enerji vardı.
- İşin başına ne zaman geçtin?
- 2013’te babamın vefatıyla Sirkeci şubesini abimle beraber devraldık. İkinci kuşak gibi düşünün. Amcam Merter’de devam ediyor, kurucumuz Mustafa Güvenç.
VİDEOLARI ÇOK KONUŞULDU
KOKOREÇÇİ TEKİN USTA
Erzurum doğumlu. Küçük yaştan itibaren çalışmaya başladı. 9 yaşında İzmir’e kokoreççi dayısının yanına giderek çıraklık yapmaya başladı. İşin inceliklerini öğrendi. Hep aklında İstanbul’a gitmek vardı ve 3 sene sonra İstanbul’a gitti. Çocuk olduğu için kimse iş vermek istemiyordu ama o bir gün işini kuracağına inanıyordu. Bakırköy’de bir kokoreççiye başladı. 2 sene çalıştı. İzmir kokoreci ile İstanbul’daki çok farklıydı.
Gerçek kokorecin İzmir usulü olduğunu söyleyen Tekin Usta, “İstanbul’daki kokoreci garipsiyordum. Zaten 2 sene orada zar zor çalıştım. Sonra kebapçı dükkanına girdim, ardından askerlik. Vatani görevimi yaptıktan sonra Küçükçekmece’de kendi yerimi açtım. Zor şartlarda, borç harç açtım dükkanımı. İzmir usulü de yaptım, İstanbulluların sevdiği şekilde de. Midye de koydum, dönerde. Kısa sürede çok yol kat ettim. Kendi imalathanemi kurdum. Bırakın İstanbul’u yurt içini, Avrupa’dan bile gelen müşterilerim var.” Ağzının tadını bilen buraya geliyor arkadaşlar. Kokoreci çok iyi yapıyor. Bence midyesi de en az onun kadar başarılı. Kardeşi Nafiz Usta da harika işler çıkarıyor. Zaten ilerleyen günlerde o da ikinci şubenin başına geçecek. Kokoreççi Tekin Usta’yı denemeyeniz varsa mutlaka tadına baksın.
INSTAGRAM: @kokoreccitekinusta
☎️ TELEFON: (0212) 592 01 44
📍 ADRES: Yeşilova, Reyhan Cd. No:84/A, 34295 Küçükçekmece/İSTANBUL
KORONAVİRÜS TABLOSU: