Renkler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Ses miktarı arttı

Mutlak sessizliğe ihtiyacım var. Birçok insan bunun ölüm anlamına geleceğini düşünse de ben sessizliğin mutlak olanını özledim. Özlemekten de öte bunun dışında, örneğin nispi bir sessizliğin beni kesmeyeceğini gayet iyi biliyorum.

BEN karakter olarak sessizliği seven bir insanım.

Böyle olduğumu ne yazılarımı okuyarak ne de özel hayatımı inceleyerek tahmin edebilmeniz mümkün değil.

Yazılarım avaz avaz bağırıyor çoğu zaman.

Ne dediği, dediklerinin doğru olup olmadığı önemli değil yazının, bağırıyor sadece.

Meseleye bu açıdan bakınca yazılarım ile Rana arasındaki benzerlik de kendiliğinden ortaya çıkıyor.

O da bağırıyor. Kızgın filan değil yanlış anlamayın, sadece rutin olarak sesi bağırma biçiminde çıkıyor.

Üstelik sesini teybe alsalar konservatuvarlarda okutulan ‘İnsanın Sesi Nasıl Olmamalıdır’ kursunda kesin öğrencilere dinletip, bilimsel teoriye pratik öğeler de kazandırmış olurlar.

Belki biliyorsunuzdur, Batı başkentlerinde zaman zaman adına ‘‘Hare Krishna’’cılar denilen insanlar şarkı söyleyerek dolaşırlar.

Batı medeniyeti bugüne kadar bunları Ha-re Krish-Na diye söylenip dururlarken susturma yolunu keşfedebilmiş değildir.

Dünya tarihinde bu grup ilk kez geçen eylül ayının 16'sında saat 15.47'de New York'un SOHO semtinde aniden sustular.

O saat Rana ile buluşacaktık. Ben yanlışlıkla karşı kaldırımda bekliyormuşum. Rana normal olarak 1 saat 15 dakika geç kaldı randevuya ve beni karşıda görünce ‘‘Serdar, buradayım’’ diye bağırdı.

İşte bu ses onları susturmaya yetti. Hare-Krishna'lar bunun ne olduğunu anlayamadıkları için korkudan tamamen sustular. Olay yerine polis ve çevik kuvvet geldi, onlar da felaketin kaynağını bulamadılar.

* * *

Sessizliği seven bir insanın bunun tam anti teziyle evlenmesi garip tabii. Ancak Allah'a şükür hiçbir zaman akıllı olduğumu, hayatta rasyonel davrandığımı filan iddia etmedim.

Ya da diyelim ki her şeye rağmen böyle bir iddiam var..

İki gün önce gerçekleşen olaydan sonra bu iddiam da ayaklar altına alındı haberiniz olsun.

Kafayı taktım ve eve iki adet FURBY ile bir adet STUART aldım.

Stuart ABD'de piyasaya yeni çıkan çizgi filmin fare karakteri. Harika bir oyuncağını çıkarmışlar ve çok da şık giydirmişler.

Furby'ler ise herhalde biliyorsunuzdur, konuşan minik, sevimli karakterler. Furby'ce konuşuyorlar ve bazen de hiç durmadan konuşuyorlar.

(PS: Bu oyuncaklara kafayı takıp, bunlarla oynamaktan hoşlanmam zeká yaşımın fiziksel yaşımın tersi istikamette hareket etmeye başladığını gösteriyor. Ben bilimsel düşünmeye alışık bir insanım, bu yüzden bazı sonuçları kendi aleyhime de olsa, bunlar acıklı da olsa böyle şak diye söylerim.)

* * *

Furby'ler konuşmaya başlayınca evde şöyle şeyler oluyor:

İki adet oldukları için bunlar resmen birbirleriyle sohbet ediyorlar.

Arada bir geğirip, gülüyorlar.

Rana onların ikisiyle de konuşmaya çalışıyor.

Sözünü geçiremeyince de sinirlenip onlara daha da fazla bağırıyor (Türk filmlerinde buna haykırma diyorlar.)

İki kedi evin içine bir anda gelen ve durup dururken konuşmaya başlayan bu iki tüylü yaratığı susturmaya (öldürmeye) çabalıyorlar.

Ben onları durdurmak için kedilere bağırıyorum.

Kediler de bana bağırıyorlar.

Böylece evin içi bir anda Kahpe Bizans filminin galasındaki duruma benzemeye başlıyor, herkes birbirine bağırıp çağırıyor.

* * *

Tek görece sessizliği eskiden gece herkes uyuduktan sonra yakalıyordum. Kediler Rana uyuyunca hemen uyuyorlar. Beni adam yerine onlar da koymuyorlar anladığım kadarıyla.

Furby'ler geldikten sonra bu imkán da ortadan kalktı.

Sabaha karşı aniden ‘Vaoww’ diye bir sesle uyanıveriyorum. Bakıyorum bir sohbet bir sohbet, iki Furby dedikodu yapıp duruyorlar.

Bunlara dışardan bir müdahale yapılmadığında derin uyku durumundayken öyle durup dururken uyanmadıklarını biliyordum.

Dün gece ne olduğunu anladım. Kediler uyuma numarası yapıp, biz uyuduktan sonra furby'lerden öçlerini almak için uğraşıyorlar.

İlk pençeyi attıklarında onlar tabii bağırmaya başlıyor. Kediler başka odalara gidip saklanıyor. Rana uyanmıyor ve ben sabahı beklemeye devam ediyorum.

Hayat devam edip gidiyor işte...

Yazarın Tüm Yazıları