Servis harika. Başlarında eski bir meslektaşımız Ümit var. Patronları Cem Kocatoros, doğma, büyüme İzmirli olduğu içinde, İzmirlileri iyi tanıyor. Damak zevklerini biliyor. Zaten güler yüzü ile hemen her masada. Çünkü gelenlerin, neredeyse yüzde sekseni, onu tanıyor. Güvendikleri için de geliyorlar. Üçkuyular Boğaziçi Restoran’dan söz ediyorum. Bir de Karşıyaka’da var. İzmir’in, vazgeçilmez lezzet duraklarından biri, bana göre. Son gittiğimde, Volkan ve Berrin et, ben balık yedim. Dolayısıyla, azar da olsa, diğer seçeneklerden tatma olanağım oldu. Balıkta da, ette de mezeler lezzetli ve hijyen. Yaklaşık, 15 senedir bu işi yapıyorlar. Yani neredeyse, delikanlılık çağından beri. Beyaz ve kırmızı etin, her türlüsünü çekinmeden yiyebilirsiniz. Fiyatlar da uygun...
Seçenek çok, kahvaltı da süper
Bir kere ette de, balıkta da seçenek çok. Adana, Urfa, fıstık, tavuk ve dürüm beyti, kaşarlı köfte, kanat, Boğaziçi Tava, Alinazik, ayrıca da bonfile, mantar soslu biftek ve pirzola da var. Benim önerim ise Humus, tereyağlı incik ve fırında sıcak ot salatası... Tatlıda baklava. Bu arada, pazar günleri süper bir kahvaltı veriyorlar. Körfez manzarası eşliğinde kaçmaz. Yabancı konuklarınız varsa, bence ender birkaç adresten biri... Üçkuyular Boğaziçi. Saat 10.00-16.00 arası. Kişi başı 20 TL. Sofraya gelenlerin tamamı, neredeyse organik. Her şey yerinden. Peyniri, balı, zeytini, zeytinyağı, börek ve hamur işleri, serpme getiriyorlar, yiyin yiyebildiğiniz kadar anacım. Şu güzel havalarda, etin de, balığın da ve de pazar kahvaltılarının da, vazgeçilmez adreslerinden biri bence.
Bergüzar’ın buruk sevinci
‘Bitmeyen Şarkı’, bana göre oyuncu kadrosu ve de hikayesi ile, ATV’ nin yüz akı dizilerinden. Çok sevdiğim ve de sesini, oyunculuğunu çok beğendiğim, Bergüzar’ın(Korel) dizide olmasının da etkisi büyük. Ailece, bu dizinin fanatiği olduk. Ama dizi, 32. bölümde bitiyor. Sevgili Bergüzar söyledi. İzmir’in en güzel kızlarından biri olan ve gurur duyduğumuz hemşerimiz, bir süre ekranlarda olmayacak. Bu nedenle sevinci ve hüznü aynı anda yaşıyor, Bergüzar. Çok sevdiği eşi Halit Ergenç ve minik, dünya tatlısı oğlu Ali’si ile, artık daha fazla zaman geçirecek. Ama, bir yıla yakın bir zamandır, birlikte olduğu oyuncu arkadaşlarından, ekipten ayrılacağı için de üzüntülü. Bu arada, bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi? Dizide, Bergüzar’ın okuduğu şarkılar, kendi sesinden. Harika bir sesi var. Sanırım, albüm yapması için de, pek çok teklif almıştır. Fakat, onun için varsa yoksa oyunculuk. O nedenle yeni sezonda, Bergüzar’ın, yine farklı bir rolle, karşımıza çıkacağı, yeni dizisini ben ve sevenleri merakla bekleyeceğiz...
Gülben’den, Taşkın’a ‘Taş’
Sabah programlarını, yani kadın programlarını pek izleyemiyorum. Spor’a gidiyorum. Bir de Habertürk ve CNN Türk bana, artık daha cazip geliyor. Neyse reklamlarda, kanallar arasında ‘zap’ yaparken, baktım, Gülben Ergen’in programında, Nuray Hafiftaş… Sesini çok severim. Zaten türküyü severim. Nuray yeni albüm çıkartmış. Ekibine, yönetmenine methiyeler düzüyor. Gülben hemen lafını kesti. “Sen ne iyi huylu yönetmenlerle çalışıyorsun. Benim Taşkın (Sabah) çok huysuz. Vallahi bazen stüdyoya korkarak gidiyorum. Öyle senin gibi, büyük bir moralle de çalışmıyoruz” dedi. Bence Taşkın, biraz gidici gibi… Yoksa Gülben, yılardır tüm albümlerinde ve sahnede sazlarını yöneten Taşkın’a, böylesine büyük taş, pardon kaya fırlatmazdı… Bekleyelim bakalım…
Bir Dakika
İzmir Kız Lisesi’nden sınıf arkadaşım, ünlü bir ressam Nilgün Kavur. Yıllar sonra onunla, Hilton Oteli’nin Lobisinde açtığı, resim sergisinde karşılaştık. Özlem giderdik... Eskilere gittik... Nilgün, Amerika ve Urla arası gidip geliyor. Evlendikten sonra, Amerika’ya yerleşmiş... Ama, sevdiği kentten de, kopamamış. Aylar sonra bir mail aldım. Nilgün’ün geliniymiş... Adıda Selin Keskiner Mamacı’ ymış. Muhteşem bir etkinlikten söz etti. Selin, ‘Divine Events Platformu’nun Türkiye projesinin temsilcisiymiş. Şimdi, aranızda “O nedir?” diyenler olabilir. Benim de ilk duyduğumda, dediğim gibi...Efendim merkezi, Tapma-Florida. A.B.D’ de yaşayan ve Divine Events platformunun kurucusu olan, Barbara Selfridge, Selin’i Türkiye temsilciliğine atamış. Bu platformun amacı, anne adayları ve annelerin, kendine zaman ayırmaları aslında... Ruhlarını besleyecekleri, bilgiyle donanacakları, tecrübelerini paylaşacakları, yardım etmek için proje geliştirecekleri, vazgeçilmez tutkuları alışverişten, kat kat zevk alacakları, eğlenceli bir paylaşım platformu.
Ankara’ya da sıçradı
Kendisi de doğma, büyüme, İzmirli olan, Selin Keskiner, 2 sene önce , Amerika’dan getirdiği formatı,Türkiye de öncelikle ve sadece İzmir’de uygulamaya başlatmış. Anne & Çocuk Platformu Divine Events, Türkiye’de 2. yaşını kutlamış. Geçen 2 senede, bir çok firmanın sponsorluk yaptığı, 35 etkinliği geride bırakmış.
Divine annelerinin, yoğun paylaşımda bulunduğu platform, adından sıkça yaptığı yardım projeleri ile de söz ettiriyor. Divine Events Anne & Çocuk Sosyal Paylaşım Platformu, artık o denli büyümüş ki, Ocak’tan bu yana, temsilcilik sistemiyle çalışmaya başlamış. Divine Ankara Temsilcisi, Hatice Ceylan Özer olmuş. 1.Divine Ankara 23 Nisan Şenliği bile yapacaklarmış...
Herşey çocuklar için
Selin Keskiner Mamacı, son günlerdeki gelişmelerle ilgili olarak, şu bilgileri veriyor;
“Bizim de 24 Nisan Pazar günü, geçen aylarda, sizin de köşenizde haber yaptığınız, Fala-Bella‘da ( 3. Divine Çocuk Şenliği ) yapıyoruz. Geçen sene yaptığımız gibi, bu sene de ODER
Gitmediğimiz özel ve devlet hastanesi, gözükmediğimiz doktor kalmadı. Yalnızca tahlil ve doktor vizite ücreti olarak, 3.5 bin Lira para harcadık. Annemin ihtiyacı olduğundan değil. Onurlu ve gururlu bir kadın. Evlatları olarak, görevimizi yaptık, sadece. Sonuç, kocaman bir sıfır. Sonunda sağ olsun, baba dostum, rahmetli Atalay Ağabey’in kızı, benim de biricik arkadaşlarımdan, Berna Noyaner, imdadımıza yetişti. Bizi, 9 Eylül Üniversitesi’nin, değerli hocalarından, Prof. Dr. Ömer Kozan’ a gönderdi. Harika bir adam. Öksürüğünden, annemin kalbinde, ritm bozukluğu olduğunu, ayaklarının şişliğinden de, vücudunun, ödemle kaplı bulunduğunu söyleyerek, apar topar 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne yatırttı …
Bağışlarınızı bekliyorlar
Annemin, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne yatması, o kadar kolay olmadı. O nedenle, Hürriyet Ege Temsilcisi, sevgili Deniz Sipahi’ye, Bülent Katarcı ve Nesrin Çoşkun’ a teşekkürler. Bu arada tanıştığım, Hastane Başhekimi Prof. Dr. Eyüp Hazan ile de sohbet ettik. Üniversite hastaneleri, çok zor koşullar altında hizmet veriyor. Hepimizin yardımlarına, bağışlarına ihtiyacı var. Bunu bir kompliman olarak yazmıyorum, ama gerçekten 9 Eylül pırıl. Çalışanlar öyle. Yanlız tüm Türkiye’de doktorlar mutsuz ve umutsuz. Hekim olmak öyle kolay bir şey değil. Meslekte eğitim hiç bir zaman bitmiyor. İki yıl mecburi hizmet yapıyorsunuz. Öncesinde 6 yıl ağır bir tıp eğitimi görüyorsunuz. Tıpta uzmanlık sınavı var. Girenlerin arasında, yüzde 10’u asistanlık kazanabiliyor. Kazananlarında, beş yıllık, uzmanlık eğitiminden geçmesi şart. Yine, iki yıllık mecburi hizmet ve erkek olanların askerliği… Kısacası meşakkatli. Ayrıca şiddet de görüyorlar. Gazetelerin üçüncü sayfalarında, çoğu kez okuyoruz… Hastası mağdur durumda bırakıldığını, bu nedenle kaybettiğini iddia eden biri çıkıp, cinayet bile işliyor.
Göz ardı etmeyin
Doktorlar, 13 Mart’ta, Ankara’da bir miting düzenlediler. 30 binden fazla, sağlık sektöründe çalışanın, bu mitinge katıldığı saptandı. Emekli maaşlarının azlığı, Tam Gün yasası ve şiddete karşı koyma amacıyla, düzenlenen bu mitingi, 19-20 Nisan’da, bir başka eylem takip edecek. Bir gün iş bırakılacak. Sağlık Bakanlığı’nın çıkarmış olduğu, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik, muayenehaneyi açmayı zorlaştırıyor. Gerçekten doktorlar mutsuz ve umutsuz. Dilerim her şey, istedikleri gibi olur. Bu arada 12-18 Nisan, Kalp Sağlığı Haftası. Bu konuyla da ilgili, göz ardı etmemeniz gerekli, önemli belirtileri ise sakın es geçmeyin. Neler mi? bunlar;
1-Göğüste sıkışma hissini veren ağrı, basınç, sıkışma ve gerginlik 2-Hazımsızlık, bulantı ve kusma 3-Baş ağrısı, sersemlik, bulanık görme, bayılma 3-Ölümden korkma hissi 4-Nefes darlığı 5-Halsizlik, yorgunluk, terleme 6-Kol, omuz, çene ve sırtta özellikle sol tarafa yayılan ağrı…Bu belirtiler karşısında uzmanlar hemen 112’i aramanızı ve Acil Servis’e gitmenizi öneriyorlar…Herkese sağlıklı günler…Hekimlerimiz de dilerim, dilediklerine kavuşurlar…
Bir Dakika!
Efendim, ETS Tur ile Hong Kong, Singapur ve Bangkok’a gidiyordum. Tam 15 gün. Benim için de harika bir seyahat olacaktı. Dönünce de size anlatacağım maceralarım… Aslında Singapur ve Bangkok’a ikinci gidişim olacaktı. Asıl merak ettiğim, Hong Kong’du. Çevremdeki herkes, Japonya’daki deprem ve ardından, Nükleer sızıntı, radyasyon nedeniyle, gitmememi ısrarla önerdi. Ben “Korkunun ecele faydası yok. Ölüm neredeyse seni bulur” diyerek, ailemin de baskısına rağmen, gitmeyi göze aldım. Amma velakin, seyahat tarihinden üç gün önce, ETS Tur yetkilileri, iptal kararını bildirdiler. Gidecek 34 yolcudan, yalnız üç kişi kalmışız. Üzülmedim dersem yalan olur. Ben sıkıntı ile oflayıp, püflerken, bir arkadaşım, “Sen gidemedin ama, bir sürü ünlü oyuncu, İzmir Sinema Derneği’nin, Hong Kong’da düzenlediği, Türk Filmler Festivali’ne gidiyor” dedi.
Çok yakın dostum, çocukluk arkadaşım Funda Alkan... Uluslararası bir sanatçı. Pek çok ülkede resimleri ödül aldı. Kişisel sergileri büyük ilgi gördü. Meltem Cumbul’un da ablası. Ressam Seba Uğurtan’ı onun sayesinde tanıdım. Bir yıl oldu. O zamanlar heyecanla 1. Uluslararası İzmir Sanat Bienali’nden söz etmişti. Ben de sizlerle paylaşmıştım. Hayal gibiydi. Seba, bir kanser hastasıydı aynı zamanda. Ama önce Allah’ın gücü, sonra da sanat ve resimle yendi bu hastalığını. Hayran olmamak elde değildi Seba’ya. Zaman zaman yazıştık. Çok uğraştı. Sayfalar yetmez, burada anlatmaya, yazmaya. Önüne pek çok engel çıktı. Yılmadı ve bir hayali gerçekleştirdi. Ayakta alkışlanmağa değer. O nedenle, bir kez daha, Seba’yı bu köşede konuk etmeye karar verdim. Çünkü İzmir’e, ekonomi, turizm ve sanatsal açıdan büyük değerler kazandıracak, 1. Uluslararası Sanat Bienali.
46 ülkeden, 535 sanatçı
Uluslararası İzmir Fuarı, 3-4 nolu hollerde, Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde, T.C Kültür Bakanlığı, Devlet Resim Heykel Müzesi’nde, Büyükşehir Belediyesi, Adnan Saygun Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde, 4-11 Mayıs 2011 tarihleri arasında düzenlenecek. 46 ülkeden, 535 sanatçının, bienale katılımı kesinleşmiş. İzmir, bu etkinlikle, Kültür ve Sanat Turizminde ilk adımları atmış olacak. Bienale katılan ülkelere gelince; Arnavutluk, Arjantin, Avusturalya, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Brezilya, Bulgaristan, Kanada, Çin, Kolombiya, Danimarka, Mısır, İngiltere, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Hindistan, İran, İsrail, İtalya, Kırgizistan, Malta, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Pakistan, Peru, Portekiz, Romanya, Rusya, Suudi Arabistan, Sırbistan, Güney Afrika, Güney Kore, İspanya, İsveç, İsviçre, Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri, Amerika Birleşik Devletleri ve Monako...
Ortak dil sanat
Küratör ve Genel Direktör, Bienal Başkanı sevgili Seba Uğurtan’ın, gelişmelerle ilgili verdiği açıklamalara gelince;
“Bu bienal, ülkelerin birbirlerini, kültürel özelliklerini, sanattaki yerlerini tanımalarında ve diyaloglarını geliştirmelerinde, önemli bir yer tutacaktır. Bienalin, en önemli destekçileri, İzmir Valiliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Resim Heykel Müzesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Ege Üniversitesi’dir... İzmir fuar yönetimidir... Dünyanın her tarafından, her yıl artan sayıda sanatçının katılacağına inandığımız Bienal, söz konusu programı, son derece başarılı olarak yürütecektir. Bu ilk etkinlikte, çeşitli ülkelerden gelen, farklı etnik, dilsel ve dini geleneklere sahip, çok sayıda sanatçı, kendi kültürel değerlerini, anlatacakları ortak dili, sanat aracılığıyla bulacaklardır. Türkiye’nin doğal güzelliklerini görecek, konukseverliğimizle, mutlu olacak ve tarihle buluşacakları, etkinliklere katılabileceklerdir.”
Sanat; dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan, farklı kültür ve geleneklerine sahip insanların, birbirlerini daha iyi tanımaları için bir fırsat olduğunu da söyleyen Uğurtan, sözlerini şöyle tamamladı;
“Barış içinde, yaşam yolunda verilen çabalarda, sanatçıların özel bir rolü vardır. Sanatçılar hem insanlara, hem de insanlar için konuşmaktadır. Sanat, cehalet ve nefrete karşı kullanılan bir silahtır. İnsanın vicdanını temsil eder. Sanat, yeni kültürler öğrenme, anlama ve barış için yeni kapılar açar. 1.Uluslararası Sanat Bienali de İzmir, hatta çevresi için, ekonomik, sanatsal, kültürel ve turizm açısından, müthiş bir patlama olacaktır, kanısındayım.”
Bayramları, bayram yapan ise, yarattığı duygular ve o günlerin anılarda bıraktığı izlerdir. Bu yıl 23 Nisan’ da, Cumhuriyet Halk Evleri yönetimi, çocuklarımızla, Anıtkabir’i ziyaret etmek ve onların anılarında, silinmez izler bırakmak istiyor. Cumhuriyet Halk Evleri Yönetim Kurulu üyelerinin, konuyla ilgili ortak açıklamaları ise şöyle;
“Milli mücadelenin, hangi koşullarda yapıldığını; bir ülkeyi yeniden var etmenin nasıl başarıldığını; ülkeyi baştan yaratma yolunda, hangi zorluklar içinde neler yapıldığını; mucize yaratmanın ne anlama geldiğini, anlamaları ve Ata’mızın huzurunda, böyle bir lidere sahip olan, bir ülkenin evlatları olmanın, gururunu yaşamaları için, 100 çocuğumuzla birlikte Ankara’ ya gidiyoruz...”
Kullanılmış da olsa gönderin
Fakat, Cumhuriyet Halk Evleri’nin, Yönetim Kurulu olarak, Ata’nın huzuruna götüremediği çocuklarımıza da oyuncak armağan etmek istiyor. Bunun için de bizlerin, sizlerin yardımını bekliyorlar… Onlara bir küre (dünya), bir ayıcık, bir bebek, bir mikroskop, bir doktor seti ya da bir pusula, armağan ettiğimizde, belki dünyalarını da değiştireceğimize ve de hayatlarını renklendireceğimize inanıyorum. O nedenle sevgili okurlarım, haydi beni utandırmayın. Kullanılmış da olsa, sağlam (temizlenip paketlenebilecek, armağan edilebilecek durumda) ya da yeni oyuncak bağışlarınız için, adresler aşağıda. En geç 15 Nisan 2011 akşamına kadar oyuncak bağışlarınızı bekliyorlar…
Misyonları ve çalışma yöntemleri
Halkın gereksinimlerine yönelik, çeşitli eğitim ve hizmetler üreten, gereksinme sahiplerinin, yerinde hizmet almasını sağlamak amacıyla, kurulmuş sosyal bir oluşum Cumhuriyet Halk Evleri. Ülkemiz çocuklarının, gençlerinin ve yetişkinlerinin; ülke sorunları hakkında, fikir sahibi, vatandaşlık bilincine ulaşmış, kişisel farkındalıkları ve becerileri artmış, bireyler haline gelmesi için çalışır. Misyonları ise, hiçbir ayrım gözetmeksizin, eşit, ücretsiz ve kaliteli hizmet anlayışı ile her vatandaşın, bireysel ve ailelerine ilişkin sorunlarına, çözüm bulabilmelerine destek olabilmek, gelişimlerine katkı sağlayarak, fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik, çalışmalar yapmak üzere “Cumhuriyet Halk Evleri”ni açmaktır. Daha fazla bilgi ve Cumhuriyet Halk Evleri’ne katkı için Telefon: 0.212 219 44 81. Ya da www.che-cumhuriyethalkevleri.org. İstanbul’da, Tuzla, Pendik, Maltepe, Kağıthane’de, İstanbul dışında ise Kuşadası, Denizli, Aydın-Nazilli’de şubeleri bulunmaktadır...
BİRAZ DA MAGAZİN
‘Hanımın Çiftliği’nde hemşeri dayanışması
Pazar günü yağmurlu bir havada, Alsancak Hocazade Camisi’nin avlusunda, tüm sevenleri birlikteydik. Eski bakanlardan, bana göre İzmir’in kıymetlisi Işılay Saygın, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Şafak Fişek, Zühal Yorgancıoğlu, Vasfiye Abla, can dostu ve benim de can dostum Ertan Kayıtken, Sancar Maruflu, dostlarım Gülengül Uslu, Dr. Nazan Pedükcoşkun ve benim o kalabalıkta göremediğim, bir sürü seveni ile uğurladık. Giyemediği gelinlik ve duvakla sarılı tabutunu, alkışlarla gönderdik Esin’in (Yılmaz), Güzelbahçe Mezarlığı’na. Herkesin elinde beyaz güller ve onun şiirleri...
Çok güzellikler bıraktın Esin’im!
‘Güzelliği sustu bahçenin/ Çünkü sen sustun/ Güzellikler konuşturacak, peşinden/ Ben de susacağım, bir kaç sene sonra/ Keşke güzellikler bıraksam arkamdan...
Öyle yazıyordu... Nazan’ın (Pedükcoşkun) elindeki, beyaz gülün ucunda sarkan kağıtta... Benimkinde ise, İçimi ısıtmalı bir söz/ İçimi ısıtmalı usul bir dokunuş/ Sımsıcak olmalıyım/ Sözün dokunuşundan/ Ve ben uçmalıyım gökyüzüne...
Nasıl da anlamlı ve güzel yazmış. Şiirlerindeki mısralar gibi, güzellikleri konuşturarak ve arkasında bırakarak uçtu gökyüzüne Esin... Ama erkendi be Esin... 1 Nisan’da bize çok kötü bir şaka yaptın... Ölüm haberini, 1 Nisan’da Ertan’dan aldığımda gerçekten (şaka) sandım. Gerçek olduğunu öğrendiğimde de bir süre dondum kaldım...
İzmir değil, Türkiye için çalıştı
Türkiye çapında bir değer, ünlü modacı Zühal Yorgancıoğlu’nun dediği gibi, Türk motiflerine çok düşkündü. Türk kumaşını, modasını, dünyaya tanıtmaya çalıştı. Ertan’ın dediği gibi, örnek ve öncüydü. Ölmeden önce;
Güzel projeler üretiyor ve yapıyor. Bana göre gelecekte İzmir’e, hem de Büyükşehir’e, Belediye Başkan’ı olabilecek bir vizyona sahip. Tek kusuru, çevresindeki herkese biraz mavi boncuk dağıtması. Benim çıkarsal ilişkilerim olmadığı için rahatım. Neyse... Geçtiğimiz günlerde, açılışı yapılan, ilk ihtisas alışveriş merkezi, Düyaevi’ni bana göstermek istedi. Sevgili Volkan Baş ile birlikte gittik. Yolda Hüseyin Aslan ile epey sohbet ettik. En çok da kentsel yenileme ve dönüşüm üzerinde tartıştık. Çok güzel fikirleri var... Japonya’da yaşanan deprem, nükleer felaket ve dünyayı tehdit eden radyasyon sızıntısı, yeniden deprem olgusu ile nükleer santral konusunu gündeme taşıdı. Özellikle kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konuları, İzmir için acilen masaya yatırılması gerek. Nitekim, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ege Sanayici ve İşadamları Derneği’nin, 27. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda, yaptığı konuşmada, İzmir’in gecekondulaşma, plansız kentleşme ve kaçak yapılaşma sorununa ağırlık vererek, “Kentsel Yenileme ve Kentsel Dönüşüm” ihtiyacı üzerinde önemle durdu.
Erdoğan; belediye başkanları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşlarına seslenerek, “Bize yardım edin. İzmir’i bu ucubelerden kurtaralım. Limontepe’de bir garabet var, burada oturanları ikna edelim, yıkalım, bu ucubeleri ortadan kaldıralım...” şeklinde açık, net, samimi ve güven verici bir üslup kullandı.
Garabet sınırlı değil
Sevgili Hüseyin Aslan da uzun süreden beri, çeşitli zeminlerdeki söylemlerle, basın açıklamalarıyla, gazetedeki (köşe yazılarıyla), genel kurul kararlarıyla, İzmir’in “kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm”e olan acil gereksinimini, defalarca dile getirdi. Bu konuda, Ankara için çıkarılan, ‘özel yasa’, neden İzmir için de çıkarılmasın? sorusunu, kamuoyunun gündemine getirdi. İzmir milletvekillerini, yasal düzenleme için göreve çağırdı. Yol boyunca da Aslan heyecanla, bu konudaki görüşlerini şöyle sürdürdü;
“Vallahi dostum Şenay Hanım, Başbakan’ın ‘garabet’ dediği sadece Limontepe ile de sınırlı değil. Yeşildere, Altındağ, Cennetçeşme, Bayraklı’nın bir bölümü ve Karabağlar da önemli ölçüde (kentsel yenileme ve kentsel dönüşüme) muhtaçtır.. ‘Kentsel dönüşüm’ kavramı, İzmir’de yeterince anlaşılamamıştır. Kent içi çalışmalar; yenileme, tamirat, ağaçlandırma, yol yapımı ve bina yapmak kentsel dönüşüm değildir. Kentsel dönüşüm; gecekondu bölgeleri, kaçak yapılaşma alanları, eski sanayi siteleri gibi yıpranmış, bozulmuş veya ekonomik, sosyal, yapısal bakımlardan, çöküntü haline gelmiş, kent parçalarının, KAMUSAL YETKİ KULLANARAK, topyekûn iyileştirilmesi için plan, mülkiyet ve fonksiyonların yeniden düzenlenmesidir.”
Bir dünya şehri olmalı
Başbakan Erdoğan’ın, “İzmirli yatırımcılar, ellerini taşın altına koysunlar, İzmir’i dünya şehri, marka şehir yapalım” çağrısına, ilk cevabı veren kurumun, Ege-Koop ve kendisinin olduğunu söyleyen Hüseyin Aslan, “Peki, ama belediyeler, meslek odaları ve sivil toplum örgütü temsilcileri bu çağrıya neden kayıtsız kalıyor? Bırakın artık siyasi çekişmeleri. İzmir için yapılabilecek her türlü iyileştirme için neden kulaklarınızı tıkıyorsunuz?” diyor sesini yükselterek... İzmir’in bugünkü kentsel yapısı, gecekondulaşma ve kaçak, yapılaşma süreci ile göç alma eğiliminin (alarm) verdiğini bıkmadan usanmadan, her platformda defalarca dile getiren Hüseyin Aslan, bu işin ciddiyeti ile ilgili, son noktayı şöyle koyuyor;
Efendim sevimsiz ve de ürkütücü ama, gerçeklerden de kaçmamak gerekir. 1-7 Nisan Kanser Savaş Haftası... 1956 yılında, Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun, önermesi ile nisan ayının ilk haftası, ülkemizde ‘Kanser Savaş Haftası’ olarak kabul edildi. Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun, çabaları ile yurdumuzda ilk kanser hastanesi, 1956 yılında Ankara’da açıldı. Nelerin kansere yol açabileceği konusunda, günümüzde hala tartışmalar devam ede dursun, İzmir’de KİTVAK, bu konuda gerçekten önemli etkinliklere, imza atmaya devam ediyor. 4 Nisan 2011 Pazartesi, İzmir Ticaret Odası, Zemin Kat Sergi Salonu’nda, Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş’ın da onayı ve İTO desteğiyle, Türkiye’nin değerli ressamı, ‘Yaşar Çallı’ya ait, resim sergisinin açılışı gerçekleşecek. 8 Nisan’a kadar, açık kalacak olan sergide, bir resim, açık artırma ile vakıf yararına satışa çıkacak. Kaçırmayın...
Halka açık konferans
KİTVAK, vakıf olarak Kanser Savaş Haftası süresince, daha başka önemli etkinliklere imza atmayı sürdürecek. 4 – 5 Nisan 2011 tarihlerinde, Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Onkoloji Bilim Dalı, Öğretim Üyeleri ve İcra Komitesi Üyeleri, Prof. Dr. Nazan Çetingül ve Doç. Dr. Mehmet Kantar, Çamdibi, Bornova Uğur Mumcu Salonu’nda halka açık, konferanslar verecekler. Bu konferanslarda; çocukluk çağı kanserleri, korunma yolları, nelerin kansere yol açabileceği, etkenleri, hangi klinik bulgular kanseri kuşkulandırır? İlk bulgular nelerdir? konularına değinilecek... Yine, 6 Nisan 2011 Çarşamba günü, Konak Belediyesi, Agora Lions ve 118 R Lions işbirliği ile saat 14.00’te Dida Kaymaz tarafından, Konak Belediyesi Kültür Merkezi Büyük Salon’da ‘Kansere Değil Hayata Şans Verin’ adlı sunum gerçekleştirilecek...
Aslan’dan ve MFÖ’den destek
Bu arada, 16 Mayıs 2011 Pazartesi Saat 20.30 da, İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde, KİTVAK yararına, 60 – 70 kişilik TÜLOV Korosu, Türk Sanat Müziği Konseri düzenlenecek.717 kişilik salon geliri, konukevi projesi için vakfa bırakılacak. Ege – Koop Başkanı Hüseyin Aslan ve KİTVAK Vakfı, komite üyelerinden, Mehmet Necati Şentürk ile Müjde Uygur desteğiyle gerçekleştirilen, konserin davetiyeleri ise 10.00 TL. Kaçırmayın derim. Yine,16 Haziran 2011 tarihinde, Işıkkent Eğitim Kampusü’nde, Sinem Özusta’nın da destekleriyle, ‘MFÖ’ konseri gerçekleşecek. Bu konser de kaçmaz. Kanser Savaş Haftası’nda, kanser kabusunuz olmasın. Kansere değil, hayata şans verin ve bu tarz etkinliklere de her zaman destek olun...
Biraz da magazinSeyirci ile dalga geçiliyor