Vatansız kalmayanlar İzmir'i çok zor anlar

Haberin Devamı

Pek çok Egeli gibi benim ailemin de hayat hikayesinde Osmanlı’nın derin izleri vardır. Annemin ailesi bugünkü adı Karadağ Cumhuriyeti (Monte Negro) olan eski Yugoslavya sınırları içerisinde yer alan bölgeden kaçmak zorunda kalmış. Hem de ne kaçmak. Komşuları kaçtıklarını fark etmesin diye bir akşam her günkü gibi ışıklar yakılıp, yemek masası kurulup, evde normal yaşam sürüyor görüntüsü verilirken birer, birer evden çıkılır. Annem ve kardeşleri arka bahçede duvarın öbür tarafında kendilerini bekleyen atların taşıdığı sandıklara konulurlar ve gecenin karanlığına dalarlar. Yüzlerce yıllık köklerinden koparılan bir ailenin bilinmeyene giden macerası böyle başlar. Sadece geceleri yapılan yolculukla sarp dağlar aşılıp sınır geçilir ve sonunda Arnavutluk’un başkenti Tiran’a ulaşılır. Orada ailenin erkekleriyle buluşulur. Yaklaşık bir yıllık bekleyişten sonra da Anadolu yolculuğu başlar.
İzmir ve çevresinde buna benzer çok hikayeler dinleyebilirsiniz. Geçen yıl Hürriyet Ege’de, Akhisar’daki Keskinoğlu Tavukçuluk ile Ramiz Köfte’nin kurucularının da benim aileminkine benzer hikayelerini yazmıştım.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dört kıtadaki egemenliği 600 yıl sürdü. Çöküş döneminde yüzlerce yıldır o ülkelerde yaşayan Müslüman ve Türk aileler parçalanıp, varlarını yoklarını kaybetmeye başlamışlardı. Tek gidebilecekleri yer Anadolu topraklarıydı.

Haberin Devamı

Vatansız kalmayanlar İzmiri çok zor anlar

Milyonlarca göçmen var
İzmir, göçler ve mübadelelerle Girit’ten, Sakız’dan, Rodos’tan, Selanik’ten, Üsküp’ten, Priştina’dan, Saraybosna’dan, Sancak’tan, Kolaşin’den, Biopole’den gelen yüzbinlerce insanın ikinci vatanıdır. Yeni kuşaklarıyla birlikte sayıları artıp milyonlara ulaşmıştır. Hepsinin ayrı bir hikayesi vardır.
Ayşe Kulin pek çok kitabında bu hikayeleri anlatmıştır. Kendi ailesinin yaşamını da anlattığı Umut adlı kitabındaki bir bölüm, roman kurgusunda bile olsa, köksüzleşme tartışmaları arasında son günlerde sık sık aklıma geliyor.
Kulin ailesinin en büyüğü Salih Zeki Bosna’daki çiftliklerini, malını, mülkünü bırakıp İstanbul’a göç etmek zorunda kalmış bir bey. Ama hep geri dönüş umudu vardır. Ne zamanki padişah Bosna’nın Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’na verilmesini öngören anlaşmayı 1908 yılında imzalar, Salih Zeki yıkılır. Artık dönebilecek bir vatanı yoktur.
Sonunda çocuklarını karşısına alıp “Annenizle benim iki vatanımız oldu. Birinde doğduk, diğerinde öleceğiz. Sizin tek bir vatanınız var. Bu vatanı çok sevin, dağını taşını her şeyden, hatta kendinizden çok sevin ki kimse gelip elinizden almasın” der.
Vatansız kalmak korkusu işte böyle bir şey. Bir daha hiçbir zaman dönemeyecekleri topraklarını, evlerini, yakınlarını, hayatlarını kaybetmiş olan insanların korkusu. Bu korkuyu ancak yaşayanlar bilir.
Şüphesiz bir asır öncenin dünyasıyla küreselleşen bugünkü dünyanın değerleri arasında büyük farklar var. Ama bir mahalleden, diğerine taşınırken bile yaşanan tereddütler düşünülecek olursa, insanların doğup büyüdükleri topraklardan ayrılmalarının ne kadar zor olduğu kolayca anlaşılır.

Haberin Devamı

Bayrak mitinginin düşündürdükleri
Hafta sonu İzmir’de MHP’nin düzenlediği Bayrak Mitingi’ne büyük bir ilgi vardı. MHP dışındaki partilere oy veren çok sayıda İzmirli’nin de mitinge katıldığı biliniyor. Açılım sürecine en tedirgin yaklaşan yerlerden biri İzmir. Milyonlarca göçmen nüfusu olan İzmir ve çevresinin tedirginliği tesadüfi olmasa gerek. Osmanlı parçalanırken doğdukları toprakları, vatanlarını, mallarını mülklerini kaybeden ailelerinin hikayeleri ile yetişmiş bu kuşakların açılım tedirginliğine bir de bu gözle bakmakta yarar var.
“Ya ülke bölünür, bugünkü vatanımız da yaşanmaz hale gelir” endişesini bu korkuyu yaşamayanların anlamaları çok zor. Yine de kendilerini onların yerine koyup açılım turlarını o şekilde sürdürmelerinde yarar var.

 

Yazarın Tüm Yazıları