Paylaş
İZMİR’de Kalite Derneği’nin (Kalder) gençlik birimi GençKal’ın düzenlediği toplantıdaki başarı hikayelerinden dün örnekler vermiştim. İzmir Kalder Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Şevkinaz Gümüşoğlu ve ekibinin organizasyonuyla düzenlenen seminerin değerlendirmesine bugün de hem genç Türk girişimciler hem de dünya devlerinin hikayeleriyle devam ediyoruz.
Simit Sarayı’nın yaratıcısı Haluk Okutur üniversitede hep bir iş kurmanın hayalini yaşamış. Bütün sektörleri araştırdıktan sonra perakendede karar kılmış. Sektörle ilgili araştırmaları 6 bin sayfaya ulaşmış ve Okutur sonunda sihirli formülü bulmuş. İnsanların kolayca harcayabilecekleri paradan para kazanmakmış bu formül. Sadece 1 liraya satılan simidin bu konuda ideal bir ürün olduğunu görmüş. O güne kadar sokaklarda satılıp, ilkel koşullarda üretilen simidi insanların çaylarıyla birlikte zevkle yiyebilecekleri mekanlar yaratma fikri böyle doğmuş.
Sonrası malum... Simit Sarayları’nda çok ucuza ve keyifle karın doyurmak insanların hoşuna gitmiş. Üstüne üstlük bu projenin krizinin etkilerinin sürdüğü 2002’de hayata geçmesi talepte patlama yaratmış.
Simit ustası olmadığını söyleyen Haluk Okutur 10 bin dolar sermayeyle ortağıyla birlikte girdiği işe başladığında tam 2 yıl boyunca aralıksız günde 22-23 saat çalıştığını anlattı. Okutur’un ilk yıldan en unutamadığı olay simit ustasının sürekli zam talebiyle bir ayda maaşını ilk anlaştıkları rakamın tam 20 katına çıkarması. Pek çok şirketin üst düzey yöneticisinden daha fazla maaş alan ustadan sonra daha pek çok usta Simit Sarayı’ndan geçer.
Bugün Türkiye’de 300 Simit Sarayı var ve yaklaşık 5 bin kişi çalışıyor. Yakın zamanda New York’ta Simit Sarayı açan Haluk Okutur’un hedefi Mc Donalds’ı geçip Fortune sıralamasında dünyanın en büyük 500 şirketi arasına girmek.
***
BOSS'un her şeye maydanozları
GENÇLERLE yapılan toplantıda Hugo Boss’un Genel Müdür Yardımcısı Kazım Saver, haftada 16 bin takım elbise, 45 bin erkek gömleği ve 6 bin bayan kıyafeti ürettiklerini söyleyerek sözlerine başlıyor. Dünyadaki her iki Hugo Boss ürününden biri İzmir’de üretiliyormuş. Alman moda devinin Ege Serbest Bölge’deki fabrikasında halen 3 bin 350 kişi çalışıyor. Zaten başarının sırrı da burada başlıyor.
Saver kurumsallaşmayı ‘patrona veya yöneticilere bağımlı olmadan işlerin yürütülmesi’ olarak tarif ederek işte başarı için birinci şartın ‘merak’ olduğunu söylüyor. Bunun için bazen çalışanlar üzerinde “Her şeye maydanoz ol” yazan tişörtlerle fabrikada dolaşıp değişik departmanları keşfetmeye çalışıyorlarmış. Zaten endüstri ve fizik mühendislerinin bile dikiş dikmeyi öğrendiği Hugo Boss’ta 150 yönetici şirketin kendi içinden çıkmış.
Çeyreklerle İzmir altın piyasasını sallıyor
Genel Müdür Sezai Kaya sık sık evlerinde ziyaret etme dahil çalışanlarla şirket arasındaki dostluk bağlarını geliştirecek projelere ağırlık veriyor. Bunlardan biri de 6 ay süreyle hiç aksatmadan işlerine düzgün gelen bütün çalışanlara çeyrek altın hediye edilmesi geleneği. Kazım Saver, “Her 6 ayda bir ciddi miktarlarda çeyrek altın satın alarak İzmir altın piyasasını sallıyoruz” diyor.
***
FARELER KRALİÇESİ
BEGÜM Buğdaycı, “Bir fikrin mi var?” adlı yarışmanın ilk birincisi. Ama beklentilerin tersine mühendis veya bilgisayar uzmanı değil. Veterinerlik fakültesini yeni bitiren Buğdaycı, Türkiye’nin ilk kobay farelerini üretme projesiyle birinci olmuş. Fikir, üniversitede hocasının Türkiye’de deney hayvanı üretimi yapılmadığını söylemesiyle gelişmiş. Proje birinci olunca Genç Yönetici ve İşadamları Derneği’nin yüzde 50 ortaklığıyla laboratuvar kurulmuş. Bugün Avrupa Birliği standartlarında ayda 2 bin deney faresi üretiliyor. Şirket ihracata bile başlamış. Dünyada yılda 50 milyon hayvanın kullanıldığı piyasada Türkiye’de 300 bin adet kullanılıyor. Begüm Buğdaycı’nın ürettiği kobayların tanesi 20-250 lira arasında satılıyor.
***
Evde kalan hamsiler Finger oldu
HER şey Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğrencisi Gürkan Gediz’in, TÜSİAD’ın, “Bu Gençlikte İş Var” adlı yarışmasına katılma kararıyla başlıyor. Kardeşiyle birlikte yarışmaya hazırlanan Gediz bir türlü istediği projeyi geliştiremiyor. Başvurunun son günü eve geldiklerinde yapmayı unuttukları hamsileri görüp kızartmaya karar veriyorlar. Balıkları yaparken hamsileri fast-food yapma fikri akıllarına geliyor. Toplam bin 500 proje arasından ikinci seçilen Hamsi Finger bugün yabancı ülkelerden gıda maddelerini çok zor kabul eden İngiltere’ye bile ihraç edilmeye başlamış.
Gürkan Gediz, “Ben üniversiteye 350–400 bininci sıralarda girmiş biriyim. Bu projeyle iş hayatında başarılı olmak için en iyi üniversitelere girmenin şart olmadığını gösterdim” diyor.
Paylaş