Paylaş
BU satırların yazıldığı saatlerde çok büyük bir fırtına beklendiği açıklanıyordu. Gülen’e yakınlığıyla bilinen Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’nin açıklamalarına göre, kasırga bu hafta ya da Erdoğan’ın Uzakdoğu seyahati dönüşü patlayacak.
Gülerce’ye göre, yapılacak operasyon, Selçuklu ve Osmanlı döneminde bile yaşanmadı. Bu olaydan yara almadan kimsenin çıkamayacağını söyleyen Gülerce, “Kasırganın sayın Baykal da farkında. Sayın Cumhurbaşkanı televizyona çıkmıyordu. Neden çıktı? Neden Gül, Fehmi Koru’yu ABD’ye Gülen’in yanına gönderdi? Hizmet hareketi de yanlışlar yaptı. Özeleştiri yapılmalı” diyor.
Cemaat içinde de çatlaklar oluşmaya başladığına dair işaret veren bu sözlerdeki gerçeklik payını bugün yarın anlayacağız. Ancak benim merak ettiğim, eğer paralel devlet operasyonu gerçekleşirse nerelere kadar uzayacağı.
Örneğin; Hizmet hareketini destekleyen okullar, üniversiteler, medya ve iş dünyasının birçok önemli kişi ve kuruluşu bundan ne kadar etkilenecek? İzmir’de de saydığımız özelliklere sahip çok sayıda işadamı ve kuruluş bulunuyor. Kasırganın etkileri onlara kadar ulaşır mı? Eğer ulaşır ve çok yıkıcı olursa, finans kaynaklarının kesilmesi için sermayede el değiştirmeler söz konusu olabilir mi?
Ya da sonunda bu kavgadan Cemaat daha da güçlenerek çıkarsa, bu kez Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen kesimlerde mi tasfiye başlar?
Sürprizlerle dolu çok ilginç bir dönemden geçiyoruz. Dileyelim fatura millete çıkmasın.
Yolsuzluk dosyalarının ‘Hakim’i halk olacak
HÜKÜMET ve Cemaat’in ilk salvolarından sonra yerel seçimlerin genel seçim havasında geçeceği belli olmuştu. İzmir dahil bu seçimlerin sonucunu belirleyecek en önemli etken ne daha iyi belediyecilik, ne de kentsel dönüşüm olacak. Bu seçimlerin sonucunu yolsuzluk dosyaları belirleyecek. Yargının bir o yandan bir bu yana savrulduğu bu dönemde dosyaların hakimi de halk olacak.
Herhalde iktidar ve muhalefet partileri her şeyi bir kenara bırakıp yerel seçimler için yeni stratejilerini, yolsuzluk dosyalarına yoğunlaşmak üzerine kuruyorlardır.
Türkiye eskisi gibi olmayacak
OSMAN Ulagay, İstanbul’da gazeteciliğimin ilk yıllarından beri tanıyıp, yazı ve kitaplarını yakından takip ettiğim bir isim. Yazılarında popülizm, laf cambazlıkları yoktur. Her satırının arkasında durabilecek bilgi ve belgeye sahiptir.
Ulagay’ın son kitabı ‘Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak’, 17 Aralık Operasyonu’ndan kısa bir süre önce çıktı. Kitap, Gezi olaylarından sonra Türkiye’de yeni bir dönemin başlaması üzerine kaleme alınmıştı. Geçmişte de pek çok konuda isabetli öngörülerine tanık olduğum Ulagay, Başbakan’ın tek adam olmaya yönelik girişimlerinin ardından bugünlere gelme nedenini şu sözlerle açıklıyordu:
“Erdoğan’a Batı’ya meydan okuma cesaretini veren belirleyici unsur, Batı uygarlığının gerileme sürecine girdiğine, İslam uygarlığının ise yeni bir yükselişin eşiğinde olmasına inanması ve bu süreçte kendisinin, Türkiye’nin lideri olarak başrolü kapacağını düşünmesi oldu. Küreselleşme sürecinin dünyanın dengelerini değiştirmesi ve Batı’nın etkisini kaybetmekte olduğu izlenimini yaratması, Erdoğan’ın böyle bir hevese kapılmasına yol açtı.”
Ancak Başbakan’ın dünyayı yanlış okuduğu için başarısızlığa mahkum olduğunu söyleyen Ulagay’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
“Batı’nın tetiklediği küreselleşme süreci beklenmedik bir şekilde Batı’nın ekonomik üstünlüğünü sarstı. Ancak ‘Batı’nın iyi yaşam modeli’ giderek küreselleşerek yeni yükselen ülkelerdeki hayat tarzını belirliyor. Batı’nın ‘yumuşak gücü’, sanatı, kültürü, tüketim modeli tüm dünyada belirleyici oluyor. Bugün Batı’nın etkisinin azalmadığı, tersine arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye şimdi bu gerçeği inkar ederek bir yere varmaya çalışıyor. Oysa 90 yıl önce Cumhuriyet’i kurarken bu gerçeği keşfeden ilk ülke Türkiye olmuştu. Başbakan Erdoğan şimdi o mirası reddederek Türkiye’yi dünyadan koparmak, çıkmaz yola sokmak istiyor.”
Ulagay, daha önce “Yetmez ama evet” diyen liberal aydınlarla Cemaat’in desteğini Erdoğan’dan çekmesini de bu gelişmelere bağlıyor.
Paylaş