Paylaş
YILLARDIR Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi İzmir’in de en büyük derdi işsizlik. Özellikle İzmir’in liselerinde yetişip üniversitelerinden mezun olan gençler iş bulamadıkları için İstanbul’a, yurt dışına gitmek zorunda kalıyor. Daha geçen hafta, kamu kadrosuna alınıp ormanda işçi olarak çalıştırılacak 150 kişi için 3 bin 500 kişi başvuruda bulundu. Ama bir de madalyonun öbür yüzü var. Çiğli’de, 35 bin kişinin çalıştığı 550 işyerinin bulunduğu Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde (İAOSB) sanayiciler, fabrikalarında çalıştıracak düz işçi bile bulamamaktan yakınıyor. Meslek lisesi mezunları için ise zaten işverenler kuyruk olmuş durumda. Türk sanayinin nabzının en iyi tutulduğu yerlerden biri olan İAOSB’de Başkan Hilmi Uğurtaş’la sohbet ederken, neden işçi bulamadıkları, sanayide kabuk değişimi, İzmir’in gelecekte neden sanayiden vazgeçemeyeceği, Avrupa’daki kriz ortamında Türk şirketlerinin durumu ve etkilenmemek için neler yaptıkları gibi pek çok konu üzerine sohbet ettik.
Kaleiçi’ndeki atölyeden Çiğli’deki fabrikalara
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde; Mercedes ve BMW gibi dünya otomotiv devlerine jant üreten CMS’den DYO’ya, Bak Ambalaj’dan Esen Plastik’e kadar dünyanın dört bir yanına ürünleri giden yüzlerce firma var. Bunların çoğunun tohumları, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın bugünkü yerinin arkası ile Kemeraltı arasındaki Kaleiçi denilen bölgedeki küçük imalathanelerde atılmış. Bu küçük işyerleri giderek büyürken önce Çamdibi’ndeki 1. Sanayi Sitesi’ne, sonra da 2. Sanayi Sitesi’ne taşınmış. Ardından da 1980’li yılların sonundan itibaren artık her biri birer fabrika büyüklüğüne ulaşmış olarak Çiğli’deki Atatürk Organize’ye taşınmışlar. Son yıllarda ise iyice büyüyüp Çiğli’ye sığamayanlar Manisa, Kemalpaşa, Aliağa’nın yolunu tutmuş. Aralarında Türmenistan’da, Mısır’da, Romanya’da, Meksika’da bile fabrika kuranlar var. Uğurtaş, bölgedeki firmaların çoğunu Türkiye’deki kriz dönemlerinde büyük badireler atlatırken pişmiş, ayakta kalmak için her zaman hazırlıklı kuruluşlar olarak tanımlıyor. Örneğin, son dönemde Avrupa’daki krize karşı hemen yeni pazarlar bularak tedbirlerini almışlar. Çiğli’deki üreticiler geçen yıl yüzde 10 büyüme hızıyla Türk ekonomisinden çok daha hızlı koşmuş. Geçtiğimiz günlerde 53.5 milyon kws enerji tüketerek yeni bir rekor kıran bölgedeki fabrikaların ihraç geliri ise bu yıl sonu 3 milyar dolara ulaşacak.
İşçi almak için kuyruktalar ama...
Atatürk Organize’deki pek çok işverenin düz işçi bile bulamamaktan şikayetçi olduğunu söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, “Meslek lisesi mezunlarını alabilmek için zaten sıradayız. Ama meslek lisesi çıkışlı eleman hiç bulamıyoruz. Makine bakım gibi konularda da teknik eleman bulunamıyor. Sanayi yeni teknoloji ürünü makinelere yöneliyor ama bu makineleri çalıştıracak eğitimli çalışan bulmada ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bunlardan vazgeçtik, düz işçi bile bulamıyoruz. Kimi, ‘Vardiyada çalışmam’; kimi, ‘Mesaiye kalmam’ diyor. Daha işi bilmeden, ‘Kaç para vereceksin?’ diyorlar. Biraz insanların kendilerini bilmeleri gerek. Hiç becerisi ve bilgisi olmayan biri hangi fabrika değerlendirilebilir. Gittiğin yer sana iş öğretecek, bunun için bedel ödeyecek. Ama sorun eğitim sisteminde” şeklinde konuşuyor. Ancak sanayinin gelişmediği yerlerde mesela Afyon’da bu durumun değiştiğini söyleyen Uğurtaş, oradaki insanların başka alternatifleri olmadığı için öğrenme ve meslek edinme açlığı içinde olduklarına dikkat çekiyor. Eğitimin kalitesine de dikkat çeken İAOSB Başkanı, kendi şirketi için bir mühendise ihtiyaç duyduklarında 200-300 müracaat olduğunu ama CV’leri inceledikten sonra 3-5’i ile görüşebildiğini söyledi. Uğurtaş, “Sadece üniversite açmakla olmuyor. Çocuklar laboratuvar vs. hiçbir şey görmeden bitirip, mühendis oluyor. Sonra bakıyoruz ne öz güvenleri var, ne de kişisel olarak kendilerini geliştirmişler. Sanayinin, sağlığın, turizmin, hizmet sektörünün ihtiyaçlarına karşılık veremedikleri için üniversite mezunu işsiz olarak ortalıkta dolaşıyorlar” diyor. Organize Sanayi Başkanı, “Sıçramak ve klasik sanayi çizgisinden kurtulmak istiyorsak, eğitim sistemimizi baştan aşağıya yenilememiz gerek. Bir fabrikada işe başlayan gençlerimiz artık ne yapacağını bilerek buraya gelmeli” diyor. İAOSB olarak eğitime katkı için 450 öğrenciyi tamamen burslu okutacak ve içinde mekatronik, tekstil, kalıp, döküm gibi bölümlerin olduğu yeni bir meslek lisesinin temellerini sonbaharda atacaklarını belirten Uğurtaş, bir yıl sonra da eğitimin başlayacağını söyledi.
İzmir sanayisiz düşünülemez
İzmir’in gelecek vizyonuna sanayi konulmamasının yanlış olduğunu söyleyen Uğurtaş, şu görüşleri savunuyor: “Sadece sağlık ve turizmin arasında durarak bir şehri geliştirmeniz mümkün değil. Mutlaka bir artı değer getirmek gerek. Bir şehrin büyümesi için gelir transferi olması gerek. Mesela, Ankara’nın sanayisi İzmir’in yarısı bile değildir ama Ankara zenginleşti. Başkent olması nedeniyle dışarıdan para girişi var. Türkiye’nin en büyük müteahhitleri Ankara’da. Başka yerlerde işleri yapıp parayı Ankara’ya getiriyorlar. İzmir’de ise yatak sayısına bakıldığında turizmden çok nemalandığımızı söyleyemeyiz. Sağlık turizmi için ise İzmir’e yatırım yapanlar var ama bu şehri sıçratacak bir tablo yok. Buna karşılık sadece Atatürk Organize’nin 35 bin çalışanı var. 5 kişiyle çarpsak 150–200 bin kişi buradan ekmek yiyor. Yan sanayisi ile birlikte 50-60 bin kişi de çevrede var. Kemalpaşa, Torbalı’ya kadar olan yatırımlara, Pınarbaşı’na baktığınız zaman mavi ve beyaz yakalı eğitimli çalışanlarıyla birlikte İzmir’de ciddi bir sanayi altyapısı var. Bundan vazgeçmek olmaz. Ama bundan sonra İzmir ağır sanayiye değil, bilgi, teknolojiye dönük yatırımlara yönelmeli. Bu farkındalığı yaratıp sanayicilerin kafasında ışık yaratmak gerek. Birinci bölge olmamıza rağmen ileri teknoloji ve bilgi teknolojileri yatırımlarında bu teşviklerden biz de yararlanabiliyoruz.”
İAOSB Yönetim Kurulu Başkanı, son yıllardaki başarılı performansına rağmen Türk sanayinin kabuk değiştirmek zorunda olduğuna dikkat çekiyor. “Biz hala büyük ölçüde ucuz iş gücü ile rekabet edecek sektörlere sahibiz. Ama yolun sonuna geldiğimizi görüyoruz. Artık Uzakdoğu ile rekabet şansımız kalmadı. Kilosu 2-3 dolara mal satıyoruz. Almanya’ya baktığınız zaman kilosu 60-70 dolara ürün satıyor. Demek ki kendimizi yenilememiz gerek. Bu da ancak katma değeri yüksek ürünler yaparak yani Ar-Ge ve inovasyonla olur” diyor. Katip Çelebi Üniversitesi ile 50 bin metrekarelik bir alanda Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurmak için protokol imzaladıklarını söyleyen Uğurtaş, “Bölgedeki sanayicilerin büyük bölümü KOBİ olduğu için Ar-Ge desteklerinden doğrudan yararlanamıyor. Teknoloji geliştirme bölgesine kurulacak şirket 50 metre, 100 metrelik alanlar şeklinde buraları kiraya verecek. Böylece Ar-Ge için yapılan masrafların büyük kısmını vergiden düşmüş olacak. Ayrıca sanayicilerimiz üniversitelerle ortak projeler üretip Ar-Ge çalışmaları yapacak. Yatırımcı denizin bittiğini görüp teknolojiye yatırım yapmak istiyor ama yeterince öz kaynakları yok” diyor.
Paylaş