Paylaş
Ama darbeye karşı çıkan kitlelerin de toplu halde tanklara, toplara, helikopterlere bağırlarını açıp yürümeleri, dünyada eşi görülmemiş en çılgın direnişlerinden birisiydi. Turgut Özakman’ın Kurtuluş Savaşı destanını anlattığı ‘Şu Çılgın Türkler’ kitabında olanlardan fazlası var, eksiği yok. Kimileri vatan sevgisi, kimileri iman gücü, kimileri lidere olan inancıyla bu direnişi gösterdi, kimileri demokrasi elden giderse başına gelebilecekler korkusuyla.
Yaralananlarla yapılan söyleşilerden anlaşıldığı kadarıyla direnenlerin büyük çoğunluğu orta ve alt gelir gruplarından. Büyük bir olasılıkla da bu iktidar döneminde son 15 yılda gelir durumları düzeldi, pastadan pay almaya başladılar. Kimi belediyelerde iş buldu, kimi devlet dairelerinde. Ya da esnaf kredileri, KOBİ vs. gibi devlet destekleriyle güçlenebildi. Daha öncesi kapısından geçemedikleri sağlık kuruluşlarına gidebilir oldular. Tankların karşısına çıkarken akıllarına bunlar gelmese de iktidar elden giderse kaybedecekleri çok şey vardı.
Bir de bazılarının tankların üzerine çıktığı saatlerde bankamatiklerden para, fırınlarda ekmek, benzin istasyonlarında depolarını doldurma kuyruğuna girenler vardı. Onlar da aniden başlayan kaosun nereye kadar süreceğini göremeyip çocuklarını ve ailelerini koruma iç güdüsüyle harekete eden gelir durumları daha iyi, sıradan vatandaşlardı. Bu arada darbe gecesi bankalardaki paralarını transfer etmek için müdürlerin telefonlarını sabaha kadar susturmayan işadamları hikayeleri de dinledik. Sonuçta herkesin kaygısı başkaydı.
ENDİŞEDEN UMUDA
Darbe sırasında İzmir’e tanklar giremedi, uçaklar, helikopterler başka hedeflere yöneldikleri için bombalar yağdıramadı, ama İstanbul ve Ankara’nın yaşadığı tramvayı biz de yaşadık. Her şeyden önce pek çoğumuzun çoluğu, çocuğu ya da mutlaka bir yakını vardı savaş halindeki bu iki büyük kentte. Televizyonların başından ayrılmadan, cep telefonlarını elden düşürmeden an be an yaşadık dehşeti.
Siyasi liderlerin hepsinin en baştan itibaren darbeye kesin tavır almaları umut verdi. Ama ben şahsen AK Parti üst düzey yöneticilerinin katılım kararıyla CHP’nin mitingi ve ardından Beştepe’deki siyasi liderler zirvesine kadar gelecekten çok endişeliydim. Düşünün son olaylarla ordu öyle bir hale geldi ki, astların üstlere, üstlerin astlara güveni en alt düzeyde. Bir emir verilse emrin, doğruluğu konusunda hep bir şüphe olacak. Benzer durum bir çok kamu kurumu için de geçerli.
BATI ŞAPKASINI ÖNÜNE KOYABİLİR
Devletteki bu çözülmeyi ancak siyasilerin ortak tavrı aşabilir. Ama onların da önce birbirlerine güvenmesi gerekir. Umarım Beştepe’deki toplantıda OHAL’in Türkiye’yi otoriter bir rejime götürecek kaygısı başta olmak üzere, liderler pek çok konuda güven sorununu büyük ölçüde gidermiştir. Ben bu noktada, bugüne kadarki sağduyulu ve toplumun tüm kesimlerini kucaklayan açıklamalarıyla İzmir Milletvekili Başbakan Binali Yıldırım’ın büyük rol oynayacağını düşünüyorum.
Eğer bu kaosun ardından bile Türkiye gerçek bir demokrasi çıkarabilirse, yumurta kapıya geldiği zaman harikalar yaratan Türkler gerçekten çılgın bir iş daha başarmış olacak. Bugün Türkiye’ye Afrika ülkesi muamelesi yapmaya çalışan Batı da Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bir kez daha şapkasını önüne koyup düşünecek.
Paylaş