Paylaş
Gazetelerdeki övgüleri okuyunca kendi kendime “Acaba ben dün gece başka bir şey mi seyrettim..” deyip televizyonun karşısına çöktüm..
Bizim medya leşkerleri bir konuya takıntı yapıp, taraf oldu mu eninde sonunda işin suyunu çıkarır..
Bunları bildiğim halde ölçünün bu kadar kaçık olması bana normal gelmediğinden yeniden seyretmek istedim o muhteşem(!) on beş dakikayı..
İyi ki maçı banda almışım..
İbretlik şeylere tanık oldum..
* * *
Başbakan’ın bir futbolcu geçmişi var, bunu biliyoruz..
Camialtı adındaki semt takımında başlayıp, yarı profesyonel İETT’ye geçmiş.. 1976 yılında orada şampiyonluk görmüş..
İddiaya göre Fener’in o vakitler teknik direktörlüğünü yapan Kaleperoviç kendisini istemiş.. Babası önce “Türk futbolunu mu kurtarayım, Türkiye’yi mi?” diye düşünmüş.. Sonunda futbolu kurtarmaya karar verip oğluna futbolculuk izni vermemiş..
Bunları da biliyoruz..
İki yıllık yarı amatör futbol hayatından koca bir cilt kitap çıktığını bildiğimiz gibi..
İLGİNÇ YAYINCILIK
“Eğri oturup, doğru konuşmak..” icap ederse, Başbakan’ın futbola yatkın olduğu, ortalama bir tekniği bulunduğu belli bir şey.. Topa vuruş şeklinden de belli ki gençken sert şutlar atarmış..
Bunu “alt yazı” yapıp maçın keyfini çıkarın işte.. Eğlenin di mi?
Hayır! Fıtratımıza uymaz.. Eve getirdiğimiz bir oğlaksa.. İlla ki onu öve öve öküz edeceğiz, boynuzunu dokuz edeceğiz.. Başka türlü yapamayız..
Ben Haber Türk’ten izledim maçı..
Buradan Turgay Ciner’e ispiyonculuk yapıyormuş gibi olmayayım ama o kanalın patronu ben olsam, canlı yayından sonra stüdyoya elimde beysbol sopası ile dalardım..
“Bu yayın yönetmeni, bu resim seçici..” der, hiç ayırmadan cümlesine Allah yarattı demeden girişirdim..
Yahu kardeşim!
Türkiye’nin on iki senedir tek adamı olan zatı ekrana futbolcu olarak çıkarıyorsun.. Bunun haber ve görsel değerini mesleğin taaa dibinden gelenler bilir..
Sonra o ekranın üzerine kocaman bir “Başbakan futbol oynuyor mealinde..” bant yapıştırıyorsun..
Sanki seyircin geri zekâlı..
Sanki orada ne olup bittiğini anlamaktan aciz..
Haydi o bandı taktın, televizyonu sünnet çocuğu kılığına sokarken ekranın görüntüleme kabiliyetini üçte bire indirdin.. Bari spikerin kulağını, “Oğlum bak git!” diye bük.. Ayar ver ki yüz milyonlarca dolarlık piyasa değeri olan kanalı, zırvaları ile yerin dibine çakmasın..
* * *
Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sahaya ben çıkıyorum ama beni övmek sizin işiniz.. Göreyim gayretinizi..” dediğini sanmıyorum..
Besbelli ki kampanyaya uyan bir şov olduğu için futbolcu rolünü kabullenmiş, sevdikleriyle birlikte beş on dakika top oynayıp, nostalji yapmak istiyor..
Belki niyet propagandaydı, belki “Tayyip efsanesine” katkıydı ama sahadaki duruş, niyet, oynama isteği bunları çoktan aşmıştı..
Aşamayan çevredekilerdi..
VE MAÇ BAŞLIYOR..
O yayını kaçıranlar için tekrarlıyorum.. Başbakan turuncu takımdaydı.. Teknik direktörleri de Fatih Terim’di..
Kaleye gelecek tehlikeli akınları sıfırlaması için oğlu Bilal’i sol beke dikmişti.. Sağda da Acun oynuyordu..
Rıdvan, ağır sakat olduğu halde, “Böyle bir yağlama fırsatı kaçmaz..” deyip sahaya çıkmıştı.. Yıldırım Demirören’i de defansa dikmişlerdi..
Maç başladı.. Başlar başlamaz da beyaz takımda oynayan Şifo Mehmet koşup bir gol attı.. Bilal’in kaptırdığı topu gol yapmıştı.. Fatih Terim hatayı yapan Bilal’e hiç kızmadı..
Golün coşkusu ile iyice şuursuzlaşan Şifo Mehmet, bir dakika geçmeden bir gol daha attı.. Bir gol de sanki kendisini Arsenal yöneticileri izliyormuş gibi hırslanan Yılmaz Erdoğan’dan geldi..
Oldu mu size skor, üç dakikada 3-0.. Efsanenin artık bir şeyler yapma zamanı gelmişti.. O ana kadarki performansını şöyle not etmişim:
“İlk pası aşırı bir gayretkeşlikle Rıdvan attı.. Başbakan havadan gelen yakışıksız topu kontrol edemedi..”
“Burnunun dibinden geçen topu yakalayamadı..”
“Kendisi Rıdvan’a uzun bir pas attı.. Saddam’ın Scud füzesi gibi başka yere düştü..”
Derken ilk gol geldi. Bir ara pasını kontrol etti.. Topu ayağına aldığı anda, beyaz takımın üç defans oyuncusu, kontrolün güzelliği karşısında donup kaldı.. Başbakan vurdu.. Kaleci şoklanmış gibi bakıyordu.. Gol oldu.. 1–3
İkinci golde de bir ara pası yakaladı.. Yanındaki iki beyazlı yine paralize olmuştu.. Başbakan aşırtma bir vuruş yaptı.. (Medyanın Hagi bile bu kadar güzel top aşırmamıştır, dediği buydu..)
Kaleci Volkan o sırada gökyüzündeki yıldız hareketlerini inceliyordu.. Gol oldu.. 2-3
Üçüncü golü de sağdan aldığı pası düz vuruşla kaleye gönderip, attı.. Durum 3-3..
Sonra iki kötü pas verdi.. İki yüzde yüz gol kaçırdı.. Hayli yoruldu ve devre bitiminde oyundan çıktı.. Performansı böyleydi..
* * *
Maçın ilk devresinden çıkardığım sonuçlar şöyle..
Tayyip Bey’in aldığı her topta, rakip defans paralize oluyor.. Karşı takımın defansını “durdur” tuşuna basmış gibi dondurma yeteneği var..
Fatih Terim’in maçlardaki gerginliği profesyonel lige göre değilmiş.. Burada da gergindi.. Taktikleri çok iyiydi ama anlayan çıkmadı..
“Bu gol Gazze’ye.. Bu gol Filistine..” diye bağırmasından anladığım kadarıyla maçı anlatan spiker, beyazlı takımın İsrail’den geldiğini sanıyordu..
Yıldırım Demirören sahanın en iyisiydi.. Beşiktaş, boş yere sol bek için para harcamış..
Bilal Erdoğan bildiğimiz Bilal Oğlan’dı..
Anlayamadığım tek şey, yetmiş beş yaş üstü Kadir Topbaş amcamın orada ne işi olduğuydu.. “Bakın hâlâ futbol oynuyorum.. Öbür dönem için de adayınızım..” mesajı mı veriyordu..
Tam söktüremedim.. İyi bayramlar..
Paylaş