Paylaş
Ne yaparsan yap yanına kalır. Ne karar verirsen ver, geri dönüşü olmaz. Her hafta bir yiğit çıkar, bizi palabıyıklarına asar. Geçen hafta yaşadığımız şey buydu.
DENİZ Çoban’ın ağlayarak istifa etmesinin üzerinden dört ay geçti. 1 Ekim 2015’te Kasımpaşa ile Rizespor arasında oynanan maçta verdiği hatalı bir penaltı ile sonuca doğrudan etki etmişti. Soyunma odasında bant yayından pozisyonu tekrar seyrettiği zaman hatalı olduğunu anladı. Önce mağdur olan Kasımpaşa teknik direktörü Rıza Çalımbay’dan özür diledi, sonra hakemliği bırakacağını açıkladı.
“Yapma hocam, etme hocam” ricaları fayda etmedi. Kamuoyu önüne çıktı, çok sevdiği uğraşından vazgeçtiği ağlayarak açıkladı. Çok kararlı bir Deniz Çoban’ın ikna edilemeyeceği belliydi. Saygı duyarak uğurladık.
Şimdi o Deniz Çoban başka bir refikimizde spor yazıları yazıyor. Özellikle de hakemlerin tartışmanın odağına çekildiği zamanlarda “güvenilir hakem” olarak bilirkişilik yapıyor.
ALi PALABIYIK...
DENİZ Çoban, geçtiğimiz haftanın en zevkli ve heyecanlı maçı Başakşehir-Beşiktaş karşılaşmasının canına okuyan hakem Ali Palabıyık’ı mercek altına almıştı.
“Kişiliğine ben kefilim” diyordu.
Öyle dürüst adammış. Öyle saygı duyulası adammış. O kadar ağır bir abiymiş ki olduğu yerde döndüğünde Yavuz Zırhlısı manevra yapıyor sanırmışsın. Deniz Çoban’ın buraya kadar söylediklerine hep birlikte katıldık.
Zaten Ali Palabıyık’ı eleştirenlerin, havada kapıp yere çalanların hiçbiri kişiliğiyle ilgilenmemişti. Son maçtaki kararları üzerinden kıyamet kopuyordu.
Deniz Çoban’ın gözü hakem gözü, doğal olarak bizimkilerden farklı. Sezon başından itibaren Ali Palabıyık’ın devirdiği çamları alt alta dizmiş, bir “yetenek güzellemesi” çıkarmış. Onun yaptığı hata sıralamasını kendi lisanımla aşağıda arz ediyorum.
* * *
Ali Palabıyık’ın Rize-Sivas maçında göstermediği bir kırmızı kart var. Taşra maçı olduğundan, İstanbul’un hakbilir(!) spor medyası üç büyüklere kilitlendiğinden kimse üzerinde durmamış.
O “kırmızı kart olayı” üç büyüklerden birinin maçlarında yaşansa “Anayasayı çiğneme suçu” muamelesi görürdü.
Çünkü bir hafta önce Beşiktaş-Trabzon maçında verdiği gol hatalıydı. Hakemin oyunu okuyamamasından sebeplenen Beşiktaş olmuştu, ligin diğer şampiyonluk ortaklarının çeneleri düşmüştü.
ŞAHiT ÇOK AMA..
SÜPER Lig’in taşrada oynanan maçlarında olan biten görülmezse, bir alt kümenin maçlarında neler yaşandığını kim bilecek?
PTT’nin teee Elazığ’da oynadığı deplasman maçı o bağlamda “ceza sahası içinde adam kesilse” kimse duymayacağı maçlardan biriydi. Nitekim penaltılar verilmedi, kırmızı kartlar çıkmadı.
Yaşananlar Ali Palabıyık’ın yanına kâr kaldı.
Yine Rize-Trabzon maçında Deniz Çoban’a göre verilmeyen iki penaltı, diğer eski hakemlere göre de üç penaltı vardı. Hakem yine Ali Palabıyık’tı. Aynı hakem Fenerbahçe-Antalya maçını da tersine kararları ile şenlendirmişti.
Son olarak da Başakşehir-Beşiktaş maçında yapacağını yapmıştı. İki kırmızı kartı, bir penaltıyı göz göre göre atlamıştı.
O Merkez Hakem Kurulları’nın her çeşidi ile yıllarca içli dışlı düdük çalmış olan Deniz Çoban’ın söylemek istediği şu. Bizim sahalarımızda öyle işler olur ki herkesin duyduğunu sadece Merkez Hakem Kurulu duymaz.
Yukarıda Ali Palabıyık için sıraladığımız “suç ve kabahat” tablosunun bize söylediği şey bu. Ne kadar çok hata yaparsan ne kadar çok can yakarsan yak. Bir hafta sonra yine sahalarda yerin hazırdır.
Üstelik daha iyi, daha prestijli maçlara verilmecesine.
* * *
Kendi hukuk sistemimiz söz konusu olduğunda “Hukuk mu Guguk mu?” deyip işi gırgıra vuran bir neslin ahfadıyız.
Hukuktan umudumuzu o kadar kesmişiz ki Avrupa standardında bir beklentiyi girmek “Ahır sekisinde oturup saray türküsü söylemek” gibi bir şey oluyor.
Futbolda durum daha da umutsuz çünkü futbolun adaleti de saha içinde başlayıp orada bitiyor. Üst mahkemesi, yargıtayı, murafaası yok. Geriye “hakem” olarak seçilerin vicdanına, liyakatine güvenmek kalıyor.
Deniz Çoban’ın söylediklerini bütün hakemlerimiz için tekrarlayıp “Kişiliklerine” ben de kefil olurum. Ancak zekâ, yetenek ve liyakat söz konusu olduğunda herkes gibi ben de susarım.
Paylaş