Paylaş
Özellikle 132 masum insanın Paris’teki akıl kabul etmez ölümünden sonra oturup yazı yazacaksan iş daha da zorlaşıyor.
Özellikle de “Cennete gitmek için dünyayı cehenneme çeviren” fanatiklerin yarın nereye saldıracakları belli değilse. Bu saatten sonra dünyanın her yerinin “cephe” olduğuna artık ikna oluyorsan.
Sosyal düşünür ve yazar Ralph Peters bunu teee 2006 yılında yazdı. Pentagon’un resmi yayın organı Armed Forces Jurnal’in haziran sayısında yazdı.
* * *
Makalesinin başlığı “Blood Borders” (Türkçesi: Kanlı Sınırlar) idi ve Ralph Peters, Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerin Ortadoğu’ya dair siyasi yaklaşımlarını yorumluyordu.
O makalesinde modern bir Nostradamus gibi kehanette bulundu ve “Devamlı barışı unutun” dedi.
Artık “barış” olmayacaktı. Şu andan itibaren yeryüzünün dört bir yanında çatışmalar başlayacak. Kanlı haberler gazete manşetlerini süsleyecekti.
O gün için “aşırı” ve “fantezi” bulunan teze, bugünden sonra artık itiraz eden çıkmayacaktır.
HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR
2016 yazında Fransa’da yapılacak olan Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan bahsediyorum. Bizim gazetenin dünkü spor sayfasında haberini okudum. Arkadaşlar bu şampiyonanın organizasyonu için Fransa ile kapıştığımızı ve bir oy farkla ev sahipliğini Fransa’ya kaptırdığımızı yazmışlar.
Hani “Her işte bir hayır vardır” dendiği yerlerden biri o oylamayı kaybetmemiz olmuştur.
Zaten talip olmamız bir hataydı. Parti ayırmadan söylüyorum, bizim siyasetçilerin ve onların dolduruşuna gelen ahalinin “Olimpiyat Hayali” de böyle bir şeydir.
Son otuz yılda Güneydoğu’da iki taraftan da ölenlerin sayısı on binlerle ifade ediliyor. Biz “barış ve kardeşlik” anlamına gelen dünyanın en büyük organizasyonuna talip oluyoruz. Alamayınca da kızıyoruz.
Paris’te yaşanan kanlı olaylardan sonra görülüyor ki “Futbol Şampiyonası” organize etmek de böyle bir heves olurmuş.
* * *
Bir oyla kaybettiğimiz “futbol ev sahipliği” şimdi daha net görülüyor ki bizi muhtemel belalardan korumuş.
Fransa bunun farkında. Stade France’ta patlatılan bombalardan sonra Avrupa da farkına vardı. Onun için de 2016 şampiyonasının iptal edilmesini tartışmaya başladılar. Vazgeçseler bir türlü, vazgeçmeseler bir türlü.
Organizasyon iptal edilse Fransa ve Batı âlemi IŞİD’e yenilmiş sayılacak. İptal edilmese diken üzerinde bir otuz gün yaşanacak. Gel de işin içinden çık.
SINIRLAR KEVGİR GİBİ
Avrupa Birliği, sınırları daha sıkı denetlemeyi konuşuyor. İhtimal ki yeni önlemler uygulanacak ve “Müslüman kimliği” daha beter itilip kakılacak.
Bizim böyle bir sınır endişemiz yok. Atilla Kart başta olmak üzere birkaç gayretli vekil konuyu Meclis’e getirdi, oradan biliyoruz ki “IŞİD’e gidip gelen” TC nüfusuna kayıtlı militan sayısı on bine yakın.
Üstelik ülkeye vizesiz olarak girip çıkanın haddi hesabı yok. Geçen hafta Adana’da bir IŞİD hücre evi basıldı. Suriye’ye geçmek için bekleyen 38 kişi yakalandı. Milliyetlerinin dökümüne bakın:
Afgan, Tacik, Kırgız, İranlı, Iraklı, Azeri ve Çeçen, aralarında iki de Afrikalı var.
Serbest dolaşım pervasızlığımızın üstüne, bu ülkeye giren üç milyona yakın Suriyeli ile Iraklı mülteciyi de ekleyin.
Biz IŞİD’i “terör örgütü” ilan etmiş olsak da hâlâ on beş binden fazla IŞİD militanı, sınırlarımızın içinde serbestçe dolaşıyor. Kim, neyi, nasıl kontrol edecekti?
* * *
Akıl da üretemiyoruz. 2006 yılında “Kanlı Sanırlar” tezini üreten Ralph Peters’in “Artık barış olmayacak” söylemine karşılık bizim üretebildiğimiz tek şey “IŞİD demeyin DAEŞ deyin” saçmalığı.
Biz başlık içindeki “İslam” sözcüğünü gizleyince kanlı fanatizm “Japonların işi” oluyor sanki.
2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı kaybetmemize sebep olan o bir oyu bize kim vermemişse, Türkiye’ye büyük iyilik etmiş. Bizi üçüncü dünya savaşına dümdüz girmekten korumuş.
Paylaş