Selahattin Duman

Kültür bizden, bakan sizden

1 Ekim 2015

ANTALYA’nın Serik ilçesindeki Aspendos Antik Tiyatrosu’nun restorasyonu, son zamanların siyasi hayhuyu içinde gözden kaçmış olabilir.
Zaten haber “çevre hassasiyeti” olan bir-iki muhabirin gayreti ile birinci sayfalara tek sütun olarak girebildi. Aspendos haberinin, iç sayfalarda çiçek açan fotoğraflı devamından gördük ki tiyatroya olanlar olmuş.
İki bin yıllık taşların yanına konulan “beyaz mermerden” yapılmış kopyaları “görüntü kirliliği” yaratmış. Tarihi ortam, o beyaz mermer sayesinde “depremde hasar görmüş çarşı hamamı”na benzemiş.
Siyah taşların arasında diş diş kalan ak mermer basamaklar, uzaktan bakıldığında başka görüntü veriyor. Aşırı şeker yemekten dişleri dökülmüş çocuk gibi duruyor.

MUTFAK MERMERİ

Tepkiler değişik. Aspendos haberini yapan gazetelere, TV kanallarına konuşan vatandaşlara göre “mutfak mermeri” kullanılmış. Hani sahnenin bulunduğu yeri de “plastik çiçeklerle” çevirseler olurmuş yani.

Yazının Devamını Oku

Deniz Çoban diye bir yiğit!

30 Eylül 2015
Yıllardır kimsenin yapmadığını yaptı. Maçtan sonra hatasını milyonların önünde kabul edip, özür diledi. Özür dilerken de “Sonucu ne olursa olsun” sözcüklerini kullandı. Sanki bizim memlekette dürüstlüğün ağır suç kapsamına girdiğini söylemek istiyordu.

HÜRRİYET gazetesinin ilk yılı, kurucusu Sedat Simavi yataklı vagonda yer tutmuş, Ankara’dan İstanbul’a dönmekte.
Trenin restoranında yemek yerken, devrin büyük yazarlarından Mithat Cemal Kuntay yanına geliyor ve Sedat Simavi’ye yeni gazetenin nasıl gittiğini soruyor.
“Çok iyi gidiyor” cevabını alınca başını esefle sallıyor:
Bu tarihi anekdotta geçen “Bizim memlekette başarıyı af etmezler” cümlesini tornistan edip, “Bizim memlekette dürüstlüğü affetmezler” diye sunacaktım. Anekdotun güzelliğine kıyamadım.
Hakem Deniz Çoban için de yaptığı güzel hareketi alkışlatacak daha iyi bir cümle bulamadım.

* * *

Yazının Devamını Oku

Bu ülkenin şehit evlatlarına kimse dil uzatamaz!

29 Eylül 2015
2013 senesinin 11 Mayıs günü Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde iki bomba patladı.

Huzur içinde yaşamaya alışmış bu güzel ilçenin 52 sakini hayatını kaybetti. Resmi kayıtlara göre 146 kişi de yaralandı.
Ölenler PKK’ya karşı veya başka bir düşmana karşı çarpışırken ölmemişlerdi. Veya düşürüldükleri bir pusuda can vermemişlerdi.
Azgın, acımasız bir terör eylemine kurban olmuş bigünah vatandaşlardı. Onların feci ölümü bütün Türkiye’nin olduğu gibi benim de canımı yaktı.
* * *
Doğal olarak, teröre kurban veren her vatandaş gibi biz de gözümüzü emniyet güçlerinin ağzına diktik, açıklama bekledik. Yirmi kişi tutuklanmıştı. Elebaşları da bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı. 33 sanıklı iddianameye göre teröristler, Esad’ın istihbarat birimlerinin yönlendirdiği ‘Mukaveme Suriyyi’ adlı silahlı bir örgütün elemanlarıydı.


ŞEHİT LAFINI KULLANMADIM


Yazının Devamını Oku

Semtlere göre yiğitlik beyanı

27 Eylül 2015
“BİZ Kasımpaşalıyız!”

“Biz evelallah Eşrefpaşalıyız!”

“Biz Tophaneliyiz!”

Memleketin ağır abilerinden biri lafa böyle girdi, diyelim.

Veya lafın bir yerinde böyle bir cümle kurma ihtiyacı duydu, diyelim.

Yazının Devamını Oku

Bana 1 Kasım’ı sakın sormayın

26 Eylül 2015
KİME denk gelsem bana “Türkiye’nin tek organik akil adamı” muamelesi yapıp, önümüzdeki seçimde ne olacağını soruyor.

Bre nabekârlar!

Bende o sorunun cevabını bilecek kafa olsa, her gün para babalarından birinin karşısına dikilir, ona yövmi elli bin dolardan “vaziyet raporu” veririm. Paraya para demediğim gibi “geçineceğim” diye bu köşeden zırvalamak durumunda da kalmam.

Ben 1 Kasım’da seçim yapılabilecek mi onu bile bilmiyorum. Kaldı ki sonucunu bileyim.

***

Yazının Devamını Oku

Koç yiğitlerin günahı yok!

23 Eylül 2015

DÜNYANIN en sıkı sosyal bilimcilerini getirin, yüzlerce uzman demograf çalıştırın, bizim memleketteki “nüfus dalgalanmalarının” içinden çıkamazlar.
“Kelle sayısı” bir nüfus sayımından öteki nüfus sayımına, bir genel seçimden öteki genel seçime değişir durur.
Bir azalır, bir çoğalır. Sanki memleketimizin nüfus artışını “iki kaşı bitişmiş koç yiğitlerimiz” değil de “emme basma tulumba” yönlendirir.
O zaman üç çocuk için pehlivan kesimli yiğitlerimize ne diye ev ödevi veriyorsun? Emrindeki nüfus memurlarına yolla talimatı. Onlar halletsinler.


* * *


Yazının Devamını Oku

Biz bu ligi özleyeceğiz!

22 Eylül 2015

Aha buraya yazıyorum. Bizdeki hiçbir tarife gelmeyen bu kafa sayesinde Şampiyonlar Ligi organizasyonuna gidebilmek, Ay’a seyahat gibi bir şey olur. Sekiz-on senede bir, ön elemeyi aşarsak katılabiliriz. Sevincimizden bayrakları kapıp sokaklara düşeriz.

Akıbet belli oldu.
İki vakte kalmaz, Türkiye’nin Şampiyonlar Ligi’ne gönderdiği takım sayısı ikiden bire iner. Ona da iki ön eleme maçı oynatmadan “Buyur” demezler.
Tecrübe ettik, oradan biliyoruz.
Birinci takım direkt gidiyor. İkinci takımdan ‘anasının nikâhı’ isteniyor. Birbirinden dişli takımlar ön elemede bize rakip. Her biri aşılmaz Hayber Geçidi gibi. Aşabiliyorsan aş.

Yazının Devamını Oku

Yiğitlik neden para etmiyor?

21 Eylül 2015

‘‘ÜÇ seçmenli demokrasimizin” son numarası “anket şirketlerine” saldırmak
oldu. “Hangisine” diye sorup,
safiyet beyan etmeyin.
Memlekette anket şirketi çok ama lafına güvenilir olanı pek yok. İki tanesini ayırın, gerisi parayı verenin düdüğünü çalar.
Haksız rekabete sebep olmamak
için isim vermiyorum (Ego bende de
balon yapmış), o iki şirketi zaten

Yazının Devamını Oku