Selahattin Duman

Hitler, Saddam, Duçe, Kaddafi

28 Ekim 2015
HERHALDE bugünün demokrasiye ters düşmüş rejimlerini 1930’lu yılların faşist ve Nazi partileriyle kıyaslayacak kadar gözünü karartmış biri çıkmaz.

Çünkü bu “orantısız bir kıyaslama” olur. Akla da sığmaz, hakkaniyete de. Ama Hitler ile Mussolini, birer birey olarak, çağımızın kadersiz ülkelerine kan kusturan “sert abileri” ile rahatça kıyaslanabilir.

Misal, hasımlarına karşı Hitler mi daha gaddardı yoksa Saddam mı?
Medyaya karşı hangisi daha hoşgörüsüzdü? Kaddafi mi Salazar mı?
İnsan olarak hangisi daha donanımlıydı? Franco mu yoksa Esad mı?


*


Yazının Devamını Oku

Bayramdan sonra nara!

26 Ekim 2015
Atasözü yukarıdaki başlık gibi başlıyor “Hoş geldin Bayram Ağa” diye bitiyor. Zamanın kaçmasına, israfına ve değişen hayata dair bir atasözüdür. Her zaman gideri vardır. Kadıköy derbisinde gördük ki bizim her ile modern bir stadyum yapma gayretimize de fena halde uyar!

Kadıköy derbisinde tribünlerin bir kısmı yine boş kaldı.

 

Maç sırasında yaptığımız kafadan hesaba göre sekiz on bin koltuk boştu.

 

Oynanan da Fenerbahçe-Galatarasay maçıydı.Bazılarına göre, Türkiye’de insanların günler öncesinden kutlamaya hazırlandığı tek bayramıydı.

 

Bu maç yirmi beş sene önce, otuz sene önce Saracoğlu gibi harika bir stadyumda oynansaydı, insanlar geceden kuyruğa girerdi.

 

Yazının Devamını Oku

İtibarın rengi altın sarısıdır

25 Ekim 2015
İKİ fotoğraf var gözümün önünde. İkisinin de içinde Almanya Şansölyesi Bayan Merkel’in görüntüsü var.

Birinci fotoğraf, Berlin’deki Şansölyelik (Başbakanlık) binasında çekilmiş. Bayan Merkel, Avrupa Birliği ülkelerinin üç-beş kişilik delegasyonunu ağırlıyor.

Ortadaki masa İkea’dan alınmış gibi. Etrafındaki sandalyeler de Alman orta sınıfının evlerindekilerle aynı.
Masanın üzerinde bir sıcak su düzeneği var, çaydanlık altı gibi. Yanında da bir
kutu, içindeki sallama çaylar heyete yapılacak ikram.


* * *


Yazının Devamını Oku

Mizahı olmayan bir seçim yarışı

24 Ekim 2015
ESKİ Amerika başkanlarından Bill Clinton’ın eşi Hillary Clinton muhterem ahalimizin malumu üzere başkan adaylarından biridir.

Amblemi “eşek” olan Demokrat Parti’nin adayları arasında birinci sıradadır.

Bir siyasi parti hangi akla hizmeten kendine “eşek” hayvanını amblem diye seçer. Ahalisini eşek yerine koyduğundan mı? Hayır!
O bizim siyasete mahsus bir şey. Ahalinin yüzüne karşı sen aslansın deriz sonra da “Kusura kalma, elimizde sadece eşek kadrosu var” diye ekleriz.


* * *


Fıkra eskidir. Abdullah Kelle adındaki halk mukallidi tarafından üretilip, Çetin Altan’a gönderilmiştir. O da “Şeytanın Gör Dediği” başlıklı köşesinin içine yerleştirdiği “Taş” başlıklı mini sütuna koymuştur. Anlatalım. Dün toprağa verdiğimiz Çetin Altan ustamızın ruhu şad olsun.

Yazının Devamını Oku

Taklit bizim asli işimiz

22 Ekim 2015
AHMET Hakan’ın bu haftaki Çarşamba Sohbetleri konuğu Uygar Aktan yekten iddia etti.

Bizim ahalinin “bir şeyin aslı varken” taklidine oy vermeyeceğini dümdük söyledi.

Merhum Erbakan Hoca’nın “Yüz bin tank yapacağız, yüz bin uçak yapacağız” demesi gibi bir iddiadır bu.
Devrin başbakanı Ecevit, bu ölçüsüz vaatler yüzünden zor durumda kalmış. Koalisyon ortağı Erbakan Hoca’ya “Uluorta böyle konuşmasanız” diyecek olmuş. Kibarca “Herkese alay konusu olduk” demeye getirmiş.
Hoca tınmamış bile. “Efendim bunlar vaat değil, temenni mahiyetindedir” deyip bildiğini okumaya devam etmiş.


* * *


Yazının Devamını Oku

Quaresma mı Ronaldo mu?

19 Ekim 2015
Spordaki atalarımın yaptığını yapmayacağım. Sezonu üç beş golle geçiştiren Arda ile yetmiş golü aşmış bir Messi’yi kıyaslayıp bizimkini galip ilan etmeyeceğim. Sadece, Ronaldo senede 90 milyon kazanırken Quaresma niye dört milyonun altında kalıyor, onu merak ettim.

BU hafta iki güzel maç seyrettik.

Biri Galatasaray ile Gençlerbirliği arasında, diğeri Beşiktaş ile Çaykur Rizespor arasında oynandı.

İkincisi, yani Beşiktaş’ın maçı tempo, kalite ve heyecan olarak daha yüksekti.

Çünkü Beşiktaş’ın bu özelliklerdeki oyununa birebir karşılık veren bir rakibi vardı.

Yazının Devamını Oku

Her yiğidin bir hobisi olmalı

19 Ekim 2015
DEMOKRASİNİN bünyesi içinde sorulabilecek sorulardan en sevdiğimdir.

“Siz diktatör müsünüz?”
Çünkü durduk yerde sorulduğunda “vukuat çıkarma potansiyeli” vardır. Ayrıca hem soranın hem de soruyu karşılayanın zekâsını ele verir.
Misal, Putin’in karşısına dikilip bu soruyu sordun diyelim
Zor bir iş değil. Finlandiya Cumhurbaşkanı’nın heyetine katılıp, misafir statüsü ile kazandığın “dokunulmazlık zırhına güvenip” sorarsın.
Ne diyecek Putin sana?
“Hayır, ben diktatör değilim. Demokrasi tasarımcısıyım. Alıştığınız kalıpların dışına çıkıp demokrasiyi kafama göre yeniden tasarlıyorum” mu diyecek?


Yazının Devamını Oku

Avcının tuttuğu çobanın güttüğü

17 Ekim 2015

BEN memleket büyüklerimize fevkalade saygılı bir şahısımdır. Hem aile terbiyemden hem de ilkokulda her Allah’ın günü, okula başlarken okuduğumuz “Andımız”dan dolayı böyleyimdir.
Andımız’ın içinde “Küçüklerimi sevmek, büyüklerimi saymak” sözcükleri geçerken aşırı heyecanlanıp bağırdığımdan “sınıfı azdıracak” gerekçesi ile hocanın çok tokadını yemişimdir.
O tokatların tamamı “eğitim amaçlı” olduğundan, birine dahi gönül koymamışımdır. Lafı bağlamam gerekirse “büyüklere saygı” benim genlerime işlemiştir, tersi istesem de mümkün değildir.

* * *


Ankara Garı faciasından sonra yapılan basın toplantısında, bir memleket büyüğünün “gülümsediği için” istifasını istemek, en çok beni incitmiştir.

Yazının Devamını Oku