Paylaş
Olan biteni yerli yerine oturtabilmek için önce o dönemde ordunun zirvesindeki güç dengesini formatlayan 2002 Yüksek Askeri Şûrası (YAŞ) sırasında yapılan kritik atamaları hatırlayalım.
EDİP BAŞER EMEKLİYE SEVK EDİLİNCE
2002 Ağustos ayı sonunda Genelkurmay Başkanlığı’na emekliye ayrılan Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök gelirken, teamüllere göre kendisinin yerine de İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Edip Başer’in getirilmesi gerekiyordu. Zaten Orgeneral Özkök’ün arzusu, beklentisi de bu yöndeydi.
Ancak teamül bozuldu. Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Başbakan Bülent Ecevit ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında varılan mutabakatla Edip Başer emekliye sevk edildi ve Kara Kuvvetleri’nin başına o sırada Jandarma Komutanlığı’ndan emekli olmaya hazırlanan Orgeneral Aytaç Yalman getirildi. Ancak Orgeneral Özkök, ilk günden itibaren bu atamayı kendisine karşı yapılmış bir emrivaki olarak gördü.
Sonuçta 30 Ağustos 2002’den sonra Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı arasında sancılı bir ilişkiyle yola çıkıldı. Jandarma Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, zaten Orgeneral Yalman’a yakın durmaktaydı. Gelgelelim, görevlerine 2001 YAŞ’ından sonra başlamış olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk ile Orgeneral Özkök arasındaki ilişkiler uyumlu bir şekilde seyrediyordu.
ASPARUK VE ALPKAYA GİDİNCE
Orgeneral Özkök açısından asıl sıkıntılı dönem 2003 YAŞ’ından sonra başladı. Alpkaya ve Asparuk emekli olunca, Hava Kuvvetleri’nin başına Orgeneral İbrahim Fırtına’nın, Deniz’in başına ise Oramiral Özden Örnek’in gelmesi, TSK’nın komuta kademesindeki güç dengesinde bir kaymaya yol açtı.
Bu gözlemi Özden Örnek’in güncelerine dayanarak öne sürdürüyoruz. Çünkü bu günceler Yalman, Eruygur, Fırtına ve Örnek’in dörtlü olarak birlikte hareket ettiklerini, AK Parti hükümetinin icraatından duydukları rahatsızlık karşısında hükümete baskı yapılması için Genelkurmay Başkanı Özkök’ü sıkıştırmaya çalıştıklarını gösteriyor. Orgeneral Özkök’ün mahkemedeki tanıklığı, örneğin “muhtıra” konusundaki sözleri aslında Örnek’in güncelerinin otantikliğini büyük ölçüde teyit etmesi açısından önemlidir.
Bu güncelerde aktarılan ilginç olaylardan biri, 3 Aralık 2003 tarihinde yapılan ve ordudaki bütün orgeneral ve oramirallerin katıldığı YAŞ hazırlık toplantısında geçiyor. Toplantıdan alınan notlar, hükümete karşı nasıl bir hareket tarzı izlenmesi gerektiği konusunda ciddi bir fikir egzersizinin yapıldığını gösteriyor. Burada dikkat çeken, Orgeneral Özkök’ün bütün komutanların konuşup ‘eteklerindeki taşları dökmelerini’ sağlaması, kendi rahatsızlığını da kayda geçirmesi, ancak ardından muhtıra vermeye karşı çıkarak “hükümetin gitmesi” konusunda “demokratik yollardan” hareket edilmesi gerektiğini söylemesidir.
Toplantının akışı, Orgeneral Özkök’ün bir denge siyaseti izlediğini, bazı komutanlardan gelen sertlik yanlısı talepleri dizginlemeye çalıştığını, böylelikle demokratik rejimin yaşanan bunalımdan kazaya uğramadan çıkması için büyük bir çaba sarf ettiğini gösteriyor.
ÖZKÖK’ÜN SABIR POLİTİKASI
Orgeneral Özkök’ü bu süreçte rahatlatan bir gelişme, Orgeneral Yalman’ın 2004 Şubat ayında çıktığı bir gezide bütün orduları dolaşıp “or” ve “kor” düzeyindeki komutanlarla görüştükten sonra darbe için destek bulunmadığını tespit etmiş ve ardından Oramiral Örnek ile birlikte geri çekilmiş olmasıdır. Ancak bu gelişme, özellikle Orgeneral Eruygur’un kendi başına hareket etmesini önlememiştir. Peki Orgeneral Özkök’ün Orgeneral Eruygur’un Ayışığı, Yakamoz gibi darbe planları hazırladığını öğrendiğinde işlem yapması gerekmez miydi?
Bugün “Niye işlem yapmadın?” diye Orgeneral Özkök’ü suçlamak kolay gözüküyor. Ancak o günlerin hassas ortamı hatırlandığında, kendisinin bu yola gitmesi ordu içinde ciddi bir parçalanmaya yol açabilir, bunun tetikleyeceği sarsıntılar da pekâlâ demokrasiyi sakatlayabilirdi.
Orgeneral Özkök, buna karşılık sabır politikası izlemiş, komutanların emekliliklerini bekleyerek “sessiz çözüm”e gitmiştir.
Sonuçta Türk demokrasisi 2003-2004 dönemini bir yol kazasına uğramadan atlattıysa, Orgeneral Özkök’ün burada yaşamsal bir rol oynadığını teslim etmeliyiz.
Paylaş