Paylaş
Bunun nedeni, bu üssün kamuoyunun azımsanmayacak bir kesiminin bakışında ABD’nin Türkiye’deki askeri varlığını sembolize etmesidir. Bu algının gerisinde bu üssün geçmişte ABD tarafından kullanımından kaynaklanan çok yüklü bir tarihin bulunması yatar.
Bu kez de farklı olmadı. ABD Başkanı Joe Biden’ın geçen 24 Nisan’da bir açıklama yaparak “Ermeni soykırımı”nı tanıdığını resmen duyurmasının yol açtığı büyük sarsıntı içinde İncirlik yine yoğun bir tartışmanın konusu haline geldi.
Düzenlenen protesto gösterilerinde, yapılan tepki açıklamalarında, sosyal medya paylaşımlarında İncirlik Üssü’nün kapatılmasından tutun, ABD’nin buradaki faaliyetlerinin durdurulmasına ve bu üsteki ABD bayraklarının indirilmesine kadar uzanan pek çok talep dile getirildi.
Tepkilerin ulaştığı boyutlar karşısında Milli Savunma Bakanlığı üssün statüsüne açıklık getirme ihtiyacını duydu. Anadolu Ajansı, 28 Nisan’da geçtiği bir haberde, Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarının “İncirlik Üssü, TSK’ya ait Hava Kuvvetleri üssümüzden biridir, Türk üssüdür. Üzerinde tüm tesislerle birlikte mülkiyeti Türkiye Cumhuriyeti devletine aittir. Şanlı bayrağımız 24 saat göndere çekilidir ve hiçbir zaman da inmemiştir” dediklerini aktardı.
Bakanlığın resmi açıklaması gibi okuyabileceğimiz bu ifadelerde “İncirlik’te bulunan 10’uncu Tanker Üs Komutanlığı’nın hiyerarşik olarak Eskişehir’de konuşlu Muharip Hava Kuvveti Komutanlığı’na, daha sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olduğu” belirtildi.
İNCİRLİK’TEKİ FAALİYETLER OLDUKÇA AZALDI
Milli Savunma kaynakları, üste ABD’nin dışında İspanya, Katar ve Polonya’ya ait unsurların da bulunduğunu, üsten Doğal Kararlılık Harekâtı’nın da desteklendiğini kaydetmişler.
Türkiye’nin yakın askeri işbirliği içinde olduğu Katar, belli aralıklarla İncirlik’e savaş uçakları gönderiyor. Polonya, NATO’nun Türkiye’ye destek programları kapsamında bir deniz karakol uçağı bulunduruyor İncirlik’te. Ayrıca, İspanya’nın da Türkiye’nin hava savunmasına destek vermek üzere gönderdiği Patriot hava savunma bataryası 2015’ten bu yana İncirlik Üssü’nde konuşlanmış durumda.
“Doğal Kararlılık” (Operation Inherent Resolve), ABD’nin başını çektiği ve Türkiye’nin de içinde yer aldığı uluslararası koalisyonun 2014’ten bu yana Irak ve Suriye’deki DEAŞ tehdidine karşı yürütmekte olduğu askeri harekâtın adı.
ABD, “Doğal Kararlılık Harekâtı” çerçevesinde 2015’ten başlayarak İncirlik’te muharip F-16 ve daha sonra bunların yerine A-10 uçakları ile havadan yakıt ikmali sağlayan tanker uçakları bulundurdu. Bunlara ek, DEAŞ’a karşı kullanılan silahlı ve silahsız insansız hava araçlarının (İHA) operasyonları için de İncirlik Üssü’nden geniş bir şekilde yararlandı.
Ancak 2017 sonrasında bu uçaklar ve İHA’lar kademe kademe İncirlik’ten çekildiler. Son dönemde bu faaliyetlerin büyük ölçüde durduğunu anlıyoruz. Bunun bir nedeni DEAŞ tehdidinin ciddi derecede geriletilmiş olmasıdır. Bir diğer nedeni, ABD’nin bu harekât çerçevesinde daha sınırlı şekilde seyreden faaliyetlerini artık ağırlıklı olarak Irak ve Ürdün’deki askeri üsleri üzerinden yürütmekte oluşudur.
İNCİRLİK’İN KRİTİK İŞLEVİ NÜKLEER BAŞLIKLAR
Ve tabii Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında telaffuz edilmemekle birlikte, ABD’nin İncirlik Üssü’nde bugün itibarıyla en önemli askeri varlığı, NATO’nun nükleer planları çerçevesinde burada bulundurduğu nükleer başlıklardır.
Burada vurgulanması gereken bir nokta, geçmişte ABD ile en büyük buhranların yaşandığı zamanlarda bile Türk hükümetlerinin İncirlik’in nükleer yeteneğini koruyarak, üssü bu krizlerin dışında tutmuş olmalarıdır.
ABD Kongresi’nin 1975 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne silah ambargosu uygulaması üzerine Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin bütün Amerikan üslerini, dolayısıyla İncirlik’i de kapattığı yolunda yaygın bir kanaatin bulunmasına karşılık, ilginç nokta, iki üssün bu uygulamanın dışında bırakılmasıdır.
Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ’ın* geçenlerde yaptığı bir açıklamadan öğreniyoruz ki, 25 Temmuz 1975 günü Demirel’in başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu misilleme olarak Türkiye’deki ABD üslerini kapatma kararı alırken İncirlik üssü ve Ankara’dakiBelbaşı sismik kayıt tesisi bu kararın kapsamı dışında tutmuştur.
ELEKDAĞ’IN AÇIKLADIĞI NATO GEREKÇESİ
Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ve o sırada Dışişleri Genel Sekreteri Elekdağ, kararı ABD Büyükelçisi William Macomber’ı bakanlığa davet ederek birlikte tebliğ etmişlerdir. Elekdağ’a göre, İncirlik ve Belbaşı’nın kapatma kararının dışında tutulmanın nedeni “Her iki üssün de NATO’ya hizmet veriyor olmasıdır”.
Bu yönüyle, ABD ile Türkiye’de bir dizi askeri tesiste ikili çerçevede yürütülen işbirliği ile NATO çerçevesindeki işbirliği birbirinden ayrı değerlendirmiştir.
Burada “NATO’ya hizmet” ile kastedilen nedir? Elekdağ’ın açıklamalarında yer almasa da, bundan anlamamız gereken, İncirlik’teki depolarda bulunan nükleer başlıkların burada kalması ve ayrıca -gerektiğinde- kullanımından sorumlu olan ABD askeri unsurlarının üsteki faaliyetlerinin kesintisiz bir şekilde devam etmesidir.
İncirlik’e getirilen istisnadan, Türkiye’nin ambargo nedeniyle ABD’ye karşı en sert misillemeye gittiği dönemlerde bile Soğuk Savaş koşullarında ABD’nin NATO planlarına dahil edilmiş nükleer şemsiyesinin dışına çıkmayı istemediğini anlıyoruz.
Bu, aynı zamanda o dönemde Türkiye’nin ABD ile köprüleri tümüyle koparmama mesajı olarak da okunabilir. Ayrıca, İncirlik’in de kapatılması gibi bir adımın atılması, Türkiye’nin NATO içindeki konumunun da sorgulanmasına yol açabilecekti.
TÜRK-ABD İLİŞKİSİNİN NÜKLEER DENKLEMİ
Bugün de İncirlik’in Türk-ABD ilişkilerindeki öneminin çok kritik bir boyutu, ABD’nin bir büyük gerilim senaryosunda İncirlik’e kaydırılabileceği çifte yetenekli savaş uçaklarıyla buradan nükleer silah kullanabilme imkânına sahip bulunmasıdır. Tabii, aynı denklemin parçası olarak Türkiye’nin ABD’ye böyle bir imkânı sağlamakta oluşudur.
Böyle bir senaryoda son tahlilde “çifte anahtar” sistemi geçerli olacaktır. Bir başka deyişle, nükleer başlık yüklenmiş bir ABD uçağının İncirlik’ten havalanabilmesi son tahlilde Türkiye’nin vereceği izne tabidir.
Sonuçta, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler içinden geçtiğimiz dönemde birçok krizin sarsıntısıyla savrulurken, ilişkilerin bu krizlerden pek etkilenmeyen ve üzerinde hiç konuşulmayan bir nükleer denklemi bulunduğunu da göz önünde tutmalıyız.
.....................................
(*) 1 Mayıs 2021, Sözcü, Şükrü Elekdağ’dan Uğur Dündar’a açıklamalar.
Paylaş