Paylaş
Bu davadaki istinaf mahkemesi kararı 28 Şubat tarihinde çıkmıştı. Neredeyse bir buçuk ay kadar süren bir hareketsizliğin ardından kararın 18 Nisan’da UYAP’a yüklenip infaz yönünde harekete geçilmesi doğrusu şaşırtıcı oldu.
*
Sorunun temelinde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) cezaların Yargıtay’da temyiz edilebilmesi için öngördüğü 5 yıl sınırı yatıyor. Yasanın 286’ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre, birinci derece mahkemelerinin verdiği 5 yıl ve altındaki hapis cezaların istinaf mahkemesinde onaylanması halinde hüküm ‘kesinleşmiş’ oluyor. Hükmün kesinleşmesi cezanın Yargıtay’da temyiz edilebilmesinin önünü kapatıyor.
Ancak istinafta onaylanan mahkûmiyetler süre olarak 5 yılın üstünde olursa ceza ‘kesinleşmemiş’ kabul ediliyor. Kesinleşmemiş olunca Yargıtay’da temyiz edilebilmesinin önü açılmış oluyor. Yargıtay’a gidildiğinde ise -bazı suç kategorilerinde- sanığın yeniden hapishaneye girmesi riski ortadan kalkıyor. Çünkü infaz için Yargıtay’ın nihai kararı bekleniyor.
Özetle, sözgelimi bir davada istinafta tam 5 yıl hapis cezası alan bir sanık cezasını çekmek üzere cezaevine girerken, 5 yıl 10 gün hapis cezası alan bir başka sanık Yargıtay kararını bekleyeceği için hapse girmiyor.
*
CMK’nın getirdiği 5 yıl ayrımı Cumhuriyet davasında şöyle bir ikili durum ortaya çıkardı. Davada toplam 15 sanık var. Bu sanıklardan 7’sinin (Ahmet Kemal Aydoğdu, Akın Atalay, Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Aydın Engin, Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya) cezası 5 yıl sınırının üstündeydi. İstinaf mahkemesi bu cezaları onayladı. Bu durumdaki sanıkların cezaları kesinleşmemiş olduğu için dosyaları Yargıtay’da temyize gidiyor. Cezasının yüksekliği nedeniyle halen tutuklu olan Aydoğdu dışındaki 6 sanık önümüzdeki dönemi cezaevine girmeden Yargıtay kararını bekleyerek geçirecek.
Buna karşılık sanıklardan 8’inin (Bülent Utku, Güray Öz, Önder Çelik, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Emre İper , Kadri Gürsel) cezaları 5 yıl sınırının altındaydı. İstinaf mahkemesi kararı çerçevesinde bu gruptaki sanıkların 8’i hakkında cezalar kesinleştiğinden -biri hariç- hepsine yeniden hapis yolu açıldı. Bu gruptaki sanıklardan 6’sı (Öz, Çelik, Kart, Kara, Güngör, İper) geçen perşembe günü kendileri hakkında yakalama kararı çıkarılmasını beklemeden Kocaeli Adliyesi’ne giderek teslim oldular ve Kandıra Cezaevi’ne gönderildiler.
Durumu istisna olan Kadri Gürsel. Şöyle ki, Gürsel 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve 10 ay 3 hafta zaten önceden cezaevinde hapis yatmıştı. İnfaz yasası, hükümlülerin ceza sürelerinin dörtte üçünü yatmalarının ardından serbest bırakılabilmelerini öngörüyor. Ayrıca, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra getirilen bir düzenlemeyle hapis cezasının son bir yılına girildiğinde hükümlülerin adli kontrolle serbest bırakılması da mümkün kılındı.
Gürsel’in hapiste geçirdiği süre bu hükümleri karşıladığından hapse girmemesi gerekiyor. Ancak nasıl bir uygulamaya gidileceği kendisine tebligat yapıldıktan sonra infaz savcılığı kararıyla belli olacak.
*
Burada karşımıza çıkan hukuki sorun nasıl aşılabilir?
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Cumhuriyet davasında ortaya çıkan durumla ilgili yaptığı bir açıklamada “Aynı konumda, aynı nitelikte olan kişilerin cezalarının farklı farklı yerlerde kesinleşiyor olması hak mağduriyetine yol açıyorsa, bunun düzeltilmesi gerekir. Ancak bunun yasayla düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum” demişti. Cirit, yasa hazırlanırken “Yargıtay’a temyiz başvurularında ceza sınırının 5 değil, 2 ya da 3 yıl üzerinden belirlenmesini önerdiklerini” de belirtmişti.
İstanbul Hukuk Fakültesi’nin eski dekanı Prof. Adem Sözüer de “Birden fazla sanığın bir arada ve benzer fiillerden yargılandığı davalarda süre sınırının sorun yarattığını” belirterek, bu gibi durumlar için “Ceza miktarına bakılmaksızın her mahkûmiyetle ilgili temyizin mümkün olması gerekir” diye konuşmuştu.
Cumhuriyet davasının neden olduğu bu tartışmalar üzerine geçen mart ayında görüşlerine başvurduğumuz Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de bakanlık olarak “İstinaf mahkemelerinde uygulamada ortaya çıkan meseleleri değerlendirdiklerini” açıklamış, “İstinaf sistemi daha verimli hale nasıl getirilebilir, uygulamada eksiklikler varsa bunlar nasıl giderilebilir gibi konulara bakılıyor” demişti.
Gül, “Bizim buradaki temel amacımız hukuk güvenliğini ve istikrarını sağlamak” diye eklemişti.
Ben de soruyorum, Cumhuriyet davasındaki meslektaşlarımızın hukuk güvenliği nasıl sağlanacak?
Paylaş