Paylaş
Ecevit’in başbakanlığı 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan ve AK Parti’nin tek başına iktidara geldiği genel seçimle birlikte sona erdi. AK Parti’nin ilk döneminde başbakanlık koltuğunda oturan Abdullah Gül göreve başladığında ABD’nin Irak’la ilgili askeri taleplerini masasında buldu. Bu dönem, ABD ile yürütülen müzakereler, 1 Mart 2003 tarihindeki oylamada tezkerenin TBMM’de reddi ve ardından ABD’nin 20 Mart’ta savaşı başlatması gibi önemli hadiselere sahne oldu.
ABD’NİN EMPOZESİ İLE KARŞILAŞTIK
Bu kritik dönemde başbakan olarak görev yapan Abdullah Gül, dün sorularımızı yanıtlarken, yola çıkarken karşılaştıkları tabloyu şöyle aktardı:
“O dönem benim için en yoğun dönem oldu. Çünkü hükümeti yeni kurmuştuk ve hemen Avrupa Birliği’ne dönük reform sürecini başlatmak istiyorduk. Tam yola koyulacağımız sırada ABD’nin Irak’la ilgili empozesi ile karşılaştık. Kendimizi çok sıkıntılı bir ortamda bulduk. Çünkü hem reform hükümeti olmak hem de savaşa giden bir hükümet durumuna düşmek birbirine zıt bir durum yaratıyordu.”
Gül, o dönemde savaşı önlemek için elinden gelen bütün çabayı sarf ettiğini anlatıyor. Bunlar arasında Irak Devlet Başkanı Yardımcısı Taha Yasin Ramazan’ın Türkiye’ye davet edilip uyarılmasını, ayrıca Irak’a komşu ülkeleri bizzat ziyaret etmesini sıralıyor, “Bütün bu adımlar savaşı önlemek için yapılmış olan çok samimi çabalardı” diye konuşuyor.
KUTUYU AÇARSANIZ BİR DAHA KAPANMAYABİLİR
Peki yürütülen görüşmelerde savaş konusunda kararlı görünen ABD yönetimine hangi mesajlar verildi? Şöyle yanıtlıyor Gül:
“Her seferinde ısrarla şunu söyledim: Pandora’nın kutusunu açmayın. Bir kere açılırsa bir daha kolay kolay kapanmayabilir. Açtığınız takdirde Irak’ta savaş başlar, bu ülke altüst olur ve yerine yeni bir şey oturtmak mümkün olmayabilir. Bu kutuyu açarsanız tahmin edemeyeceğiniz gelişmeler Ortadoğu’ya yayılır. Irak yaşanmaz hale gelebilir. Ülkede yeniden bir dengenin bulunabilmesi için birkaç neslin geçmesi gerekebilir, bu süre 20, 30 yıl gibi bir zamana yayılabilir...”
KURUMLARI, ORDUYU YOK ETMEYİN
Savaş başlamadan önce ABD’yi caydırmak amacıyla verilen mesaj bu yöndeydi. Ancak ABD, Irak’a girince artık bu mesajların bir hükmü kalmamıştı. “Bu kez kutunun açılmış olmasının yol açacağı riskleri kontrol altına alabilmek için yeni bir söylem geliştirdik” diyerek, şöyle devam ediyor Gül:
“Amerikalılara bütün telkinlerimiz şu yönde oldu: Madem savaşa girdiniz, hedefinizi liderlikle sınırlayın. Aksi takdirde çok büyük bir kaos olur. Aman Irak’ın kurumlarını ortadan kaldırmayın, bu kurumları yok etmeyin. Çünkü o kurumlar ondan sonra toparlanamaz. Bunları yeniden yapmak mümkün değildir. Ayrıca, Irak’ın çok iyi yetişmiş bir orta sınıfı vardır ve Iraklılık bilinci çok yüksektir. Irak’ı bu şekilde tahrip ederseniz Iraklılık bilincine de zarar verirsiniz. Hem mezhepsel yapısı, hem etnik yapısı dikkate alındığında, Irak küçük bir Ortadoğu’dur. Bunu dağıtırsanız bir daha toparlamanız mümkün olmayabilir... Dışişleri Bakanlığı’nın da Amerikan tarafına bu konuda çok telkinleri oldu.”
ABD HEDEFİN DIŞINA ÇIKTI
Gül, bu noktada dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın yayımladığı hatıratında, savaş kararının gerekçesini oluşturan ‘Irak’ta kitle imha silahlarının bulunduğu’ iddiasıyla ilgili olarak ABD istihbaratı tarafından nasıl “aldatıldığını” ayrıntılı bir şekilde anlattığını aktarıyor.
Gül’ün dikkat çektiği bir nokta, Powell’ın ABD savaş kararı aldığında yalnızca Saddam Hüseyin’i devirme hedefiyle yola çıktığı, Irak’taki kurulu yapıyı yok etmek gibi bir hedefinin bulunmadığını yazmasıdır. Gül, “Powell, bu yönde bir hazırlıklarının olmadığını, ancak Başkan Yardımcısı Cheney ve Savunma Bakanı Rumsfeld’in Başkan Bush’u etkilemesiyle bu hedefin dışına çıkılarak Irak’ın bütün kurumlarının lağvedildiğini anlatıyor” diye ekliyor.
ABD’nin müdahale süreci içinde Ankara’nın önceliklerini de şöyle anlatıyor Abdullah Gül: “Bu süreç içinde iki şeyi gözettim. Birincisi, Türkiye’yi savaşın yol açacağı karışıklığın ve intikam duygularının hedefi haline getirmemek, bunlardan korumak. İkincisi, Türkiye’nin müttefiki ABD’nin öfkesini çekmemek. Her halükârda savaşın yaratacağı tehditler karşısında Türkiye’yi korumamız gerekiyordu. Tereyağından kıl çeker gibi yaptık, Türkiye’yi bu işin içine sokmadık...”
IRAK’IN DURUMUNDAN DERİN ÜZÜNTÜ DUYUYORUM
O dönemde ABD’ye “Pandora’nın kutusunu açmayın” uyarısını yapan Gül, Irak’ın bugün geldiği durumu da şöyle değerlendiriyor:
“Bugün Irak’a baktığımda her şey darmadağınık görünüyor. Irak’ın içine düştüğü durumdan dolayı büyük ve derin bir üzüntü duyuyorum. O zaman çok söyledik, Irak hem tabii kaynakları olan hem de insan zenginliği, beşeri sermayesi yüksek olan bir ülke... Olanlar insana kıymet vermemenin bir sonucudur... Ateş düştüğü yeri yakıyor. Savaşın yol açtığı bütün bu felaketleri görünce savaş karşıtı duygularım daha da güçlendi. İnsanların çektikleri büyük acılar karşısında büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Savaş en son başvurulacak şeydir. Bundan önce bütün yollar denenmelidir.”
Gül, gelinen noktada ABD’ye karşı oldukça eleştirel bir çizgide duruyor: “Meselenin temelinde ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel anlamda bu kadar büyük bir gücün sadece çıkarcı, Makyavelist, oportünist, kendi değerlerinden de tamamen uzak bir şekilde hareket ediyor olması yatıyor. En büyük tehdit budur... Bu yönetim tarzını çok dehşet verici buluyorum, en büyük tehlike olarak görüyorum. Dehşet içinde izliyorum.”
BİR KEZ BU YOLU AÇARSANIZ
İran’ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi hadisesinde de aynı eleştirel bakışı sürdürüyor Gül: “Resmi görevleri olan, protokolde yeri olan insanların, devlet görevlilerinin drone’larla öldürülmesi yöntemi bir kez başladığında yeni sayfalar açılır ve oradan nerelere gidilir, doğrusu kestiremiyorum. Ama bir kere bu yolu açtığınızda yarın bambaşka yerlere gidebilir. Zaten Amerikalılar da bunu ciddi bir şekilde kendi içlerinde tartışıyorlar.”
11’inci Cumhurbaşkanı’nın 2003 yılına ilişkin Irak savaşı muhasebesi bu şekilde özetlenebilir. Gül’ün uyarısından 17 yıl sonra Irak’ta Pandora’nın kutusu kolay kolay kapanacak gibi görünmüyor.
Paylaş