Paylaş
Türkiye’nin Batı dünyasıyla ilişkileri yakın zamanda İsveç’in NATO üyeliği dosyasında ciddi bir gerilime sahne olmuştur. Türkiye, başlangıçta İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurularını bu ülkelerin PKK ve FETÖ gibi terör örgütleriyle ile mücadelelerinde atacağı koşullara bağlamış, ardından geçen yıl mart ayında Finlandiya’nın bu yöndeki adımlarını yeterli bulup katılımını onaylarken, İsveç’e dönük engellemesini sürdürmüştü.
Bu arada, Türkiye’nin yeni F-16 uçaklarının alımı için 2021 sonbaharında Biden yönetimine yaptığı talebin sonuçlandırılması da ABD cephesinde İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması koşuluna bağlanmıştı.
Başlangıçta bu ilişkilendirmeye kuvvetle itiraz etmişse de, Türkiye’nin sonradan tutum değiştirmesiyle, her iki konu özellikle geçen sonbahardan bu yana aynı paketin içinde değerlendirilmeye alınmıştır.
Burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen aralık başında İsveç’in NATO üyeliği ile Türkiye’nin F-16 dosyasının “eş zamanlı bir şekilde” yürütülebileceği şeklindeki açıklaması bir dönüm noktası olmuştur.
Her halükârda Türkiye, önceki gün TBMM’deki onay adımını atarak, dış politikasında NATO’ya ve Batı’ya dönük doğrultusunu koruduğunu kayda geçirmiş olmaktadır. Uzun zamandır yaşanan bütün çalkantılar, krizler geride bırakılmış ve NATO perspektifi bir kez daha ön plana çıkmıştır.
*
Bundan sonrasında önem taşıyan konu, TBMM cephesindeki onay faslının bitmesinin ardından Türkiye’nin F-16’larla ilgili talebinin ABD’deki akıbetidir. Türkiye, yaptığı başvuruda 40 adet 4.5’uncu nesil yeni F-16 uçağı ile envanterindeki mevcut 79 F-16 uçağına yeni yetenekler kazandıracak modernizasyon kitleri alımı için talepte bulunmuştur.
ABD ile varıldığı anlaşılan mutabakat çerçevesinde her iki konu eş zamanlı bir şekilde yürütülecektir. Bunun için Biden yönetiminin de karşılığında Türkiye’nin F-16’larla ilgili talebini ABD Kongresi’ne iletmesi ve bu talebin bir engelle karşılaşmadan Kongre’den geçmesi gerekiyor.
ABD yasaları gereği Kongre’nin iki kanadı hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’nin dış ilişkiler komitelerinde yönetimin taleple ilgili yapacağı bildirimin iki haftalık bir bekleme sürecini itirazsız tamamlaması zorunludur.
Bununla birlikte, komite aşamaları geçilse bile Kongre’nin iki kanadında genel kurulda karar çıkartmak suretiyle engelleme yoluna gitmek isteyen çevreler çıkabilir. Kongre’nin azımsanmayacak bir kesiminde Türkiye konusunda sıcak bir bakışın bulunmadığı bir sır değil.
Potansiyel pürüzlerden biri başlangıçta Kongre’deki Rum lobisinin tutumu olarak görülüyordu. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis 2022 yılı mayıs ayında gerçekleştirdiği ABD ziyaretinde Türkiye’ye yeni savaş uçağı satılmaması konusunda talepte bulunmuş, bu hamlesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert tepkisine yol açmıştı. Ancak son dönemde Türkiye ile Yunanistan arasında beliren yumuşama havasıyla birlikte Rum lobisinin bu yönde bir engellemeye gitmeyeceği ümit ediliyor.
Bunun bir başka nedeni, Yunanistan’ın da ABD’den 5. nesil F-35 uçakları satın almak için yapmış olduğu taleptir. ABD yönetimi Türkiye’nin F-16 talebini işleme koymazken, benzer şekilde Yunanistan’ın F-35 talebini de beklemeye almıştı. Böylelikle, bu iki konu bir şekilde aynı paketin içine girmiştir.
Genel beklenti, Türkiye’nin F-16 ve Yunanistan’ın F-35 taleplerinin eş zamanlı yürümesidir ABD cephesinde.
*
Sonuçta, projektörler artık ABD cephesine çevrilmektedir. Türkiye’nin talebinin Kongre’den geçmesi, bundan sonraki aşamada Biden yönetiminin seçim döneminde sergileyeceği siyasi beceriye kalmıştır. Burada kilit adım, ABD yönetiminin Türkiye’nin talebiyle ilgili Kongre’ye yapacağı bildirim olacaktır.
Rum lobisinin bir engellemeye gitmemesi halinde potansiyel bir sorun alanı olarak Musevi lobisi beliriyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gazze’deki yürüttüğü katliamlar karşısında İsrail’e dönük sert söylemine tepki olarak Kongre’deki güçlü Musevi lobisinin bir engellemeye kalkışıp kalkışmayacağı sorusu önem kazanıyor.
Yine de Biden yönetiminin F-16 talebinin Kongre’de takılmasının Türkiye ile ilişkilerde nasıl bir kabus senaryosunu dönüşeceği hususundaki risklerin ayırdında olması beklenir.
Böyle bir ihtimal ikinci bir Rogers Planı öyküsüne dönüşebilir. Hatırlanacaktır, Türkiye, 1970’li yılların sonlarında Ege’de iki ülke arasında NATO bünyesindeki komuta kontrol bölgeleri üzerinde mutabakat sağlanmadan Yunanistan’ın ittifakın askeri kanadına dönüşünü veto etmekteydi. Ancak 12 Eylül darbesinden kısa bir süre sonra MGK yönetiminin lideri Orgeneral Kenan Evren bu vetoyu kaldırmıştı.
Dönemin NATO Başkomutanı General Bernard Rogers’ın Orgeneral Evren’e Ege ile ilgili meselelerin Türkiye’nin beklentilerini dikkate alan bir şekilde çözüme kavuşturulacağı yolundaki taahhüdü de bu ödünde etkili olmuştu. Sonradan Rogers’ın verdiği bu söz boşlukta kalmıştır. Bu açıdan Rogers Planı’nın Türk-ABD ilişkilerinde taşıdığı sembolizm, her seferinde tutulmayan sözlere ilişkin çağrışımları tetiklemektedir.
*
ABD yönetiminin F-16 dosyasını Kongre’den geçirememesi ihtimalinin gerçekleşmesi şöyle tuhaf bir durum da yaratacaktır. Bu senaryoda Türkiye NATO’nun güçlenmesi için İsveç’in NATO’ya üyeliğine olurunu bildirmiş olacak, ittifakın kuzey kanadı yüzölçüm olarak da genişleyecektir.
Buna karşılık, itirazını kaldırarak kuzeyde NATO’nun bu kazanımını mümkün kılan ittifakın güney kanadındaki Türkiye, attığı adımının ardından kendi hava kuvvetlerini modernize edemeyecektir. Yani NATO’nun kuzey kanadının güçlendirilip, güney kanadının güçlendirilmesi projesinin akamete uğraması gibi absürd bir durum belirecektir.
Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler bu ülkenin PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’yi bu ülkede kendisine askeri müttefik olarak seçmesi, ayrıca Pensilvanya’da yaşayan Fetullah Gülen’e ev sahipliği yapması gibi bir dizi nedenle zaten ciddi sorunlarla kaplı durumdadır. Kuşkusuz, madalyonun diğer yüzünde de Rusya’dan S-400 alması başta olmak üzere Türkiye’den kaynaklanan bir dizi sorun söz konusudur.
Zaten var olan mevcut problemlerin üstüne bir de F-16 nedeniyle yeni bir krizin eklenmesini halinde ilişkilerin bu kadar basıncı taşıyabilmesi çok güçleşecektir.
Biden yönetiminin, çok uzamış olan ve artık tatsızlaşmaya başlayan F-16 dosyasını TBMM’nin attığı adımdan sonra bir an önce sonuçlandırarak Türkiye ile ilişkilerine nefes aldırması zamanı gelmiştir.
Paylaş