Paylaş
Başbakan Mesut Yılmaz'ın geçen cuma akşamı ATV'de Ali Kırca'nın sorularını yanıtlarken en dikkat çekici ifadelerinden biri şuydu:
‘‘Ben Silahlı Kuvvetler dendiği anda Genelkurmay Başkanı'nı muhatap alırım. Genelkurmay Başkanımız'ın bugüne kadar bana bu konuda ilettiği herhangi bir eleştiri, şikâyet, hatta sitem dahi söz konusu değildir.’’
Yılmaz, bir noktaya daha dikkat çekiyor:
‘‘Sekiz tane Milli Güvenlik Kurulu'nun hiçbirinde hükümetin irticayla mücadelede harhangi bir zafiyet içinde olduğu görüşü dile getirilmemiştir. Bu konuda hiçbir eleştiriye, hiçbir siteme muhatap olmadık.’’
Yılmaz, ekliyor:
‘‘Hatta çoğu zaman teşekkür edilmiştir.’’
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, pazar akşamı TRT'de Kurtul Altuğ'un programında Genelkurmay karşısındaki bu eleştirisinde Yılmaz'a şu sözleriyle arka çıkmıştır.
KRİZ NEREDEN ÇIKTI
‘‘Ben MGK'nın başıyım. MGK'nın başı olarak bu kararlar her defasında gözden geçiriliyor ve bir takım olumlu gelişmeler ortaya konuyor.’’
Bu açıklamalara bakınca, insan ister istemez ‘‘Peki o zaman bu kriz neden çıktı?’’ diye sormaktan kendisini alıkoyamıyor.
Kuşkusuz, türban krizi ve Orgeneral Karadayı'nın görev süresinin uzatılmasıyla ilgili tartışmaların yarattığı hassasiyetin krizin tırmanmasındaki etkisi yadsınamaz.
Ancak, ordu-hükümet ilişkilerindeki gerilimin nasıl başgösterdiği sorusu yine de daha kuvvetli bir yanıt bekliyor.
Kendi cephesinden bu soruya yanıtı veren Başbakan'dır.
Kırca'nın ‘‘Ordunun bu konularda hassasiyeti var mı?’’ şeklindeki sorusunu şöyle yanıtlıyor Başbakan:
‘‘Gayet tabii var. Onu zaten size verdikleri brifinglerde de herhalde dile getiriyorlardır. Yani bana sormanıza gerek yok...’’
Bu sözler nereden bakılırsa bakılsın, Genelkurmay'a dönük açık bir dokundurmadır.
Başbakan, tersinden okunduğunda, ‘‘Genelkurmay Başkanı'nın bana yüz yüze görüşmelerinde aktarmadığı mesajlar, karargâhı aracılığı ile basın üzerinden bana gönderiliyor’’ mesajını vermektedir.
Bu husus, Başbakan'ın rahatsızlığıdır.
KEŞKE SÖYLESEYDİ
Burada meselenin ikinci boyutu karşımıza çıkıyor. Çünkü, Genelkurmay karargâhının Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı'nın bilgisi dışında davrandığını düşünmüyoruz.
Sorunun özünü kavramamıza yardımcı olan bir başka ifade, Yılmaz'ın Orgeneral Karadayı'nın görev süresinin uzatılacağına ilişkin haberleri tekzip etmemesi konusundaki tepkisinde ortaya çıkıyor.
Yılmaz ‘‘Keşke (Karadayı) bana söyleseydi, söylerdim’’ diye konuşuyor.
Başbakan'ın bu sözleri, Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki diyalogsuzluğu çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sonuçta bu iki makam, bir TV programında Cumhurbaşkanı tarafından buluşturulmuştur. Demirel'in şu sözleri anlamlıdır:
‘‘İkisinin de görüşleri büyük ölçüde aynıdır. Bence eğer Başbakan ile Genelkurmay Başkanı benim size anlattığım şeyleri birbirlerine söyleseler, hiçbir sorun kalmazdı. Onların birbirine söylemediği şeyi, ben burada halkın önünde, onların olmadığı bir mekânda 'o şunu demek istedi, o bunu demek istedi, binaenaleyh telaş edecek bir şey yoktur' noktasına getirdim.’’
Ve nihayet Başbakan ve Genelkurmay Başkanı yaklaşık iki haftalık bir süreye yayılan krizden sonra bugün bir araya geliyorlar.
Paylaş